CHP’de Tavan, Tabanı Ürkütüyor

Haziran ayında Diyarbakır’da çıktığı kürsüden; «Biz eski CHP değiliz. 1930’ların, 1940’ların CHP’si değiliz!” diyerek CHP’yi ne kadar değiştirmiş olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Şimdi de, Habertürk Televizyonu’nda katıldığı bir programda, o zamanki sözlerine açıklık getirmek istercesine şunları söyledi:

«Atatürk’ün kurduğu Halk Fırkası ile bugünkü CHP aynı değil. Kendimizi yeniliyoruz!”

Kimden söz ettiğimi anlamışsınızdır; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dan…

Temel hedefi Atatürk’ün ilkeleriymiş gibi, ikide bir 1930’ların CHP’sine, yani Atatürk Cumhuriyetinin siyasi yanını temsil eden CHP’ye saldırıyor.

Bu konuyu, hemen her zaman Dersim konusu ile birleştiriyor olması da bilinçaltını ele veriyor gibi…

Öyle ya, «Dersim için devlet özür dilesin!” sözleri ile «Biz Atatürk’ün 1930 yıllarındaki CHP’si değiliz!” sözleri bir arada olursa ne düşünülür?

Bunları söyleyen Kılıçdaroğlu, Atatürk’e ve onun kurduğu CHP’ye karşı savaş açmış gibi bir görüntü sergilemiyor mu?

YENİ CHP’NİN ÜRKÜTÜCÜ KADROSU

Sayın Kılıçdaroğlu; partiler yasasının, CHP tüzüğünün ve genel olarak da demokrasinin zayıf noktalarından yararlanarak, CHP’nin ideolojik yanını ve yönetim kadrolarını hallaç pamuğu gibi atıyor…

Parti içinde beklentisi olanların (genel seçim, yerel seçim, parti meclisi seçimleri, il ve ilçe yöneticiliği seçimleri gibi…) suskunluğu onu daha da cesaretlendirmiş görünüyor. Bu suskunlukta, yaratılmış olan korku ortamının da büyük katkısı olduğu bir gerçek…

Kılıçdaroğlu’nun övündüğü yeni CHP’nin ne olduğu, yönetim kadrosuna bakınca bile net olarak görülebiliyor.

Bırakınız gerçek CHP ile doku uyumsuzluğu taşıyanları, bölücülerle işbirliği içinde olanlar ile Atatürk’e ağza alınmayacak şeyler söyleyenler bile CHP’nin en yüksek görevlerine getirilmiş durumda.

“KEFERE KEMAL”

Konu Atatürk duyarlığı olunca buna verilecek en dramatik örnek, Mehmet Bekaroğlu’dur.

Bekaroğlu, etnik köken üzerinden politika yapan ve kimi siyasal İslamcılarla aynı çizgide olduğunu saklamayan, milli görüşçü bir politikacıdır. Kaldı ki, Lazcanın ana sınıfından lisansüstü eğitime kadar eğitim dili olmasını isteyen ‘Laz Enstitüsü’nün genel başkanlığını da yapmıştır.

Atatürk için yazmış olduğu yazılıp çizilen yazısında;

«…Bir zamanlar şanlı ecdat vardı; dört kıtada at koşturan… Bir de kefere Kemal!” demektedir.

Kendisi bugün, «Ben başka Kemal’den söz etmiştim,” diyorsa da, yazının yazıldığı 1993’te bir dincinin kefere diyebileceği Kemal sayısı herhalde fazla değildi!

Elbette CHP MYK’sı içinde sadece Bekaroğlu değil CHP’lilerin yüreğini acıtan, say say bitmez… Aslında sorulması gereken soru şu;

«CHP MYK’sı içinde, Atatürk’ün kurduğu (eski) CHP’ye gönülden bağlı olan kaç kişi var?

GERÇEK ATATÜRKÇÜLER «ULUSALCI” DAMGASIYLA DIŞLANIYOR.

Kılıçdaroğlu, oluşturduğu yeni vitriniyle CHP’lilerin karşısına çıkınca sadece halkımızdan değil, kendi milletvekillerinden de tepkiler aldı.

CHP’yi çizgisinden saptırdıkları suçlamasıyla parti yönetimini eleştiren bu milletvekilleri, Kılıçdaroğlu tarafından partiden atılmakla tehdit edildiler.

İlk nasibini alan da, Eskişehir Milletvekili, Prof. Dr. Süheyl Batum oldu. (Aslında, Emine Ülker Tarhan da, ‘öncelikle atılacak olanlar!’ listesinde yerini almıştı ama o hızlı davrandı ve kendisi istifa ederek partisini kurdu.)

Kılıçdaroğlu’nun, ‘ulusalcı’ olarak kategorize ettiği CHP milletvekillerine karşı tutumu ‘tehdit’ boyutunu aşarak ‘ihraç’ aşamasına varmakla da kalmadı…

Partiden atamadıklarını- yıpratmak/kirletmek amacıyla- MİT tarafından CHP aleyhine kullanılmakla suçladı…

Bu suçlama, Kılıçdaroğlu yönetiminin ‘akıl tutulması’ davranışlarından biri değil de nedir?

BEKAROĞLU, TANRIKULU VE BENZERLERİ…

Batum’un CHP’den ihraç edilmesi, sanıyorum CHP’lilerin ona gösterdiği saygı ve ilgiyi daha da artırmıştır. CHP seçmeni, Batum’un kişiliğinde kendi partilerinin getirildiği duruma tepki gösteriyor.

CHP’liler;

Sayın Kılıçdaroğlu’nun gerçek CHP çizgisini ciddiye almayan davranışlarına…

Ve onun oluşturduğu CHP MYK’sının, Atatürk ve ülke bütünlüğü konularında kabul edilemez düşünceler taşıyan kişilerden oluşmasına isyan ediyor.

BU CHP KENDİSİNİ HALKA NASIL ANLATACAK?

Böylesine iç sorunlarla dolu olan bir CHP’nin yaklaşan seçimlerde başarı şansı ne olur?

CHP’li yöneticilerin değişme şansı neredeyse hiç olmadığına göre, hangi seçim stratejileri AKP’nin karşısına güçlü bir CHP’nin çıkmasını sağlayabilir?

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, doğu illerinden oy almak için bölücülere göz kırparken ve ‘açılım’a tam destek verirken…

Dindarlardan oy alma beklentisi ile siyasal İslamcıları parti yönetimine getirirken…

Kendi tabanında oluşacak kayıpları düşünmüyor olabilir mi?

Ulusalcı oldukları için dışlamaya başladığı milletvekillerini partiden atmakla ya da MİT tarafından kullanılıyorlar diye ‘kirletmekle’ bir yere varabilir mi?

Seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun göstereceği adaylar konusunda CHP seçmeni şimdiden büyük kaygı duyuyor.

Yani, umut ışığı vermeyen karamsar bir tablo var önümüzde.

En önemli soru da şu; Acaba Sayın Kılıçdaroğlu bu karamsar tablonun farkında mı?

Yoksa kimi komplo teorisyenlerinin yazıp çizdikleri gibi; Kılıçdaroğlu’nun ana görevi CHP’nin büyütülmesi değil de, onun çok ötesinde(!) başka bir misyonu mu var?

Bunları da sevebilirsiniz