2015, ” Soykırım ” Yılı Mı?

1915, Neden Ermeni Soykırımı İddialarının Yılı Yapıldı?

1915’TE NE OLMUŞ, 24 NİSAN’DA NE OLMUŞ?

Ve Ermeni «Sorunu” Nedir?

Bir «Ermeni Sorunu ”dur gidiyor. Sorunun mağduru da var, suçlusu da. 2015’e, mağdurun Ermeniler, suçlunun Türkler olduğu kampanyasıyla giriyoruz. Oysa bu söylem gerçek değil. Bir, mağdurun içinde Türkler de var, iki, suçlusu Türkler değil emperyalizm ve üç, sorun ne Ermenilerden ne Türklerden kaynaklanıyor; sorunun mucidi Batılılar.

Çok iyi biliniyor ki sorun Ermenilerden çıkmamış. Aslında, Türkler yerine felaketlerinin nedenini başka yerde arasalar daha iyi olur. 20’li yıllarda uğradıkları hüsranı en çok kendileri bilirler, çünkü terkedildiler, ortada bırakıldılar. Kandırıldıklarını onlardan daha iyi bilen, anlayan yok, ama söylemiyorlar. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın kendilerine vaatler ve sözler verdiklerini, kurtarıcıları olacaklarını söylediklerini unutmuş olamazlar. O yıllardaki hayal kırıklıklarının hesabını neden onlardan sormuyorlar? Kışkırtıldılar, kandırıldılar, kullanıldılar, ama hayaller içindeydiler, emperyalistlere inanmışlardı.

Ermeni sorunu denilen şey nedir? Kısaca özetleyelim.

1. Türklerle Ermenilerin ilişkilerinden ortaya çıkmış değildir.

2. Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler güvenilir, dost, çalışkan, yararlı insanlardı.

3. Ermeniler Türkleri sever, onlarla dayanışma içinde olur, birlikte yaşamaktan rahatsızlık duymazlardı.

4. Ermeniler, azınlıklar, yani başka dinlere ve kökenlere mensup gruplar ve cemaatler içinde Türklere en yakın olanlardı.

5. Ermeniler, çeşitli dinlere ve kökenlere mensup gruplar ve cemaatler içinde hem Türkçe konuşanlardı, hem de en iyi Türkçeyi konuşanlardı.

6. Ermeniler, Osmanlı toplumunun en varlıklı, eğitimli ve üretken kesimini oluştururlardı.

7. Ermeniler, Osmanlı devletinin her alanında görevlendirilmiş başarılı devlet adamlarıydı ve memurlarıydı.

8. Osmanlı sanat dünyasında Ermeniler hep ön plandaydı. Müzikte, mimaride katkıları en fazla olanlardı.

9. Mezhepleri olan Gregoryanlık, Ermenilere özgü etnik-milli bir mezhepti.

10. Osmanlı devleti 19. yüzyılda Avrupa ülkelerine göre tam olarak geri duruma düştüğünde sömürülmeye ve sonra da onlara ekonomik ve siyasal olarak bağımlılaşmaya başladı.

11. Yüzyılın ortasına gelindiğinde Osmanlı, «hasta adam”dı, ayakta duramaz durumdaydı ve dış güçler onu paylaşmaya hazır hale gelmişti.

12. Batı ülkeleri, imparatorluk toprakları üzerinde açtıkları yüzlerce konsoloslukla siyasal, kültürel, askeri ve toplumsal faaliyetler yürütüyorlardı.

13. Avrupa Hıristiyanlığının mezheplerinin misyonerlik faaliyetleri, esas olarak Doğu Hıristiyanlığının kitlelerini hedeflemişti ve bunların içinde en önde geleni Ermenilerdi.

14. Bu yüzden Katolik ve Protestan Ermeni grupları ortaya çıktı ve bunlar özel haklar da kazandılar.

15. 19. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak Avrupalılar ve Rusya Ermenileri araç olarak kullanmayı planladılar, onları her bakımdan kışkırtarak desteklediler, aralarından, Türk ve Osmanlı düşmanı, her şeyi mubah gören terörcü gruplar çıkmasını sağladılar.

16. Bu milliyetçi-terörcü gruplar, Osmanlı yönetimine muhalefet eden Jön Türk hareketine destek vererek II. Abdülhamid istibdadına karşı onlarla ortak mücadeleler yürüttüler.

17. Avrupalılar tarafından paraca ve silahca beslenen bu terörcü gruplar, çok geniş çaplı olarak yaptıkları propaganda ve kışkırtma faaliyetlerine rağmen Ermeni halkını Türk ve Osmanlı düşmanı hale getiremediler. Zaman zaman kitlesel gösteriler yapıldıysa da, faaliyetleri hep silahlı terör eylemleriydi.

18. Yüzyılın sonuna doğru ve yeni yüzyılda İstanbul’da yapılan büyük terör eylemleri yanında Anadolu’nun doğusunda birçok Ermeni ayaklanması ve kıyımı oldu.

19. 1908 Meşrutiyet Devrimi’ni Türkler ve Ermeniler birlikte kutladılar.

20. Dış güçler tarafından kışkırtılan Balkan topraklarındaki ayaklanma ve savaşlarda Ermeniler Osmanlı Devleti’nin yanındaydı.

21. Osmanlı Devleti Hıristiyan olan azınlıkların da askerlik yapmalarını karara bağladığında Ermeniler gönüllü olarak vatan savunmasına katıldılar.

22. Savaşın çıkmasının ertesi yılında İngiliz ve Fransız donanması Çanakkale’ye dayandığında Ermeniler Osmanlı ordusundaydı.

23. Ancak aynı dönemde Doğu Anadolu’da Ermeni gruplar Rus ordularının desteğinde bölgede etkin oldular ve Türk ve Kürt köylerine baskınlar düzenleyerek kıyımlar yaptılar.

24. Ermeni çeteleri 1915’in nisan ayında Bitlis, Halep, Dörtyol ve Kayseri’de ayaklanmalar örgütlediler ve doğu cephesinde Rus askeri birlikleri ve Avrupalılar tarafından desteklenerek saldırıya da geçtiler, Van’ı ele geçirdiler ve orada bir devlet kurduklarını ilan ettiler («Ermeni Van Cumhuriyeti«[1], 13 Nisan).

25. Osmanlı orduları Doğu cephesinde Ruslarla savaşırken silahlı Ermeni birlikleri cephe gerisinde çok büyük zararlar veriyorlardı. «1915 Mayısının ortasına gelindiğinde Doğu Anadolu’da tam anlamıyla bir iç savaş” vardı.[2]

26. Bu yüzden askeri ve operasyonel nedenler ve gerekçelerle savaş bölgelerinde Ermeni nüfusun başka bölgelere nakledilmeleri başkomutanlık tarafından kararlaştırıldı (26 Mayıs). Ertesi gün de bu geçici yasa olarak onaylandı.

27. Bu karar aynı zamanda Ermeni kitlelerin zarar görmemesi için alınmıştı. Hem Osmanlı Devleti, hem de genel olarak Türkler Ermenileri gözetmeye çalışıyordu.

28. Savaşta Osmanlı Devleti’yle müttefik olan Almanya’nın subayları Türk ordularına kumanda ediyordu. Tehcir kararı Almanya’yla birlikte alındı ve birlikte uygulandı.

29. Savaş çıktığında ve sonra Tehcir kararı uygulanmaya başladığında Osmanlı devleti yüksek kademelerinde bile Ermeni görevliler, memurlar ve danışmanlar vardı. Devlet kademelerinin en üst mevkilerindekiler de dahil bütün Ermeniler devletteki görevlerine savaş sonuna kadar devam ettiler.

30. Savaş alanları dışındaki bölgelerdeki ve olay yaşanmamış kentlerdeki Ermeniler Tehcir dışında tutulmuştu. Ayrıca Katolik ve Protestan Ermeniler de kararın kapsamı dışındaydı. İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde ise Ermenilerin tamamı hayatlarına eskisi gibi devam ettiler.

31. Osmanlı devleti, Ermenilerin güvenliği için önlemler aldığı gibi, yol sırasında ve güzergah boyunca ihtiyaçları giderme sorumluluğunu üstlenmiş, kendisi nakletmeyi doğru görmüş ve bunları mümkün olduğunca sağlamaya çalışmıştı. Ancak bunların hepsini en iyi bir şekilde yapabildiği söylenemez.

32. Görevliler ve askerler arasında Ermenilere kötü davranan, görevlerini ihmal eden ve Ermenileri öldürenler takip edildiler, yakalandılar, yargılandılar, mahkum edildiler ve cezalandırıldılar.

33. İttihad ve Terakki iktidarı hiç bir zaman etnik temizlik yanlısı olmadı. Ayrımcı, dışlayıcı ve ırkçı anlayışlar hiç bir zaman hiç bir kimseye karşı uygulanmadı.

34. Bütün tedbirlere rağmen hem Tehcir sürecinde, hem de sonrasında Ermenilerle Türk ve Kürtler arasında karşılıklı mukatele yaşandı. Ayrıca Doğu Anadolu’da asayiş sağlanamıyordu. Asker kaçakları ve eşkıya kol geziyordu.

35. Bu dönem, bütün cephelerin ve yokluk içindeki bütün bölgelerin hastalıklar yüzünden çok kayıp verdikleri bir dönem oldu.

36. İngiltere, bu acılı ortamı propaganda aracı olarak kullanmayı planladı. Türklerin Ermenileri yok etmeye çalıştıkları yolunda izlenim uyandırmak için propaganda malzemeleri üretti. İstanbul’daki Amerikan büyükelçisi de Türk düşmanlığı yapmak için Ermenilere karşı Türklerin kıyım yaptıklarını iddia ediyordu.

37. Savaş bittiğinde İngiltere, Osmanlı yöneticilerini Ermenilere düşmanca davranmaktan ve kıyım yapmaktan yargılamaya kalktı, sorumlu olduğunu düşündükleri ve yakaladıkları görevli, memur, asker ve aydını Malta adasına götürdü, onlar için orada bir mahkeme kurdu. Ancak ne işgal altındaki İstanbul’un resmi belgelerinde, ne de İngiliz ve Amerikan kayıtlarında işlerine yarayacak bir kanıt bulunabildi. Hepsini serbest bırakmak zorunda kaldılar. İngiliz yüksek savcısı tarafından takipsizlik kararı verilmesi ve davanın düşmesi, Malta’ya götürülenlerin yargılanamaması ve beraat etmesi anlamına geliyordu.

38. Jön Türk geleneğinin milli devleti kurması dönemi olan 20. yüzyılın 20’li yılları, Ermenilerle tekrar birleşme yıllarıydı. Ermenistan devletini ilk tanıyan Türkiye idi. Ve Cumhuriyet Türkiyesi, «Ermenilerle birlikte bir toplum” projesiydi.

39. Türkiye’de yaşayan Ermenilerin Türklerle ve Cumhuriyetle bugüne kadar bir sorunları olmadı.[3]

40. Emperyalist Batı dünyası 70’li yıllardan sonra Cumhuriyet Türkiyesine karşı Ermeni terör örgütlerini tekrar ayağa kaldırdı ve onlara terör eylemleri yaptırdı. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin elliye yakın diplomatı ve görevlisi öldürüldü, bombalı eylemlerde yüzlerce insan katledildi ve yaralandı.

Evet, 2015, Cihan Savaşında Türklerin doğu cephesinde Rus ordularıyla karşı karşıya gelmesinin 100. yıldönümüdür. 2015, Çanakkale Savaşlarında Ermenilerle birlikte yaptığımız vatan savunmasının 100. yıldönümüdür.[4] 2015, doğu cephesinde silahlı Ermeni birliklerinin Türk ordularına karşı savaşmasının 100. yıldönümüdür. 2015, terörcü Ermeni çetelerinin Türk ve Kürt köylerini basarak kitlesel öldürümler yapmasının 100. yıldönümüdür. 2015, bu şartlarda Ermeni nüfusun savaş bölgelerinden uzaklaştırılmasının 100. yıldönümüdür. 2015, askeri nedenlerle yapılan Ermeni Tehcirinin 100. yıldönümüdür.

Evet, 2015, yukarıda sayılanların 100. yıldönümüdür de, 24 Nisan neyin nesidir?

24 Nisan 1915’te ne olmuştu?

Kısaca özetliyoruz.

24 Nisanda Osmanlı hükümeti, ülkenin birçok yerinde ayaklanmalar örgütleyen Ermeni çetelerine karşı bir karar aldı. Buna göre, başkent İstanbul başta olmak üzere Ermeni örgütlerine mensup olanlar, militan ve yönetici olanlar, terör eylemlerine katılmış olanlar gözaltına alındı.[5] O gece İstanbul’da tutuklanan 235[6] kişi, çoğu Çankırı, Ayaş ve Ankara’ya olmak üzere Anadolu’daki çeşitli kentlere trenle gönderildi ve oralarda zorunlu ikamete mecbur edildi. Gönderildikleri yerlerde hapse bile atılmamışlardı. Ölen kalan yoktu. Hatta bir çatışma da olmamıştı. Üstelik sonra hepsini kapsayan bir yargılama bile yapılmadı, yalnızca 25 kişi sanık muamelesine tabi tutuldu, 57 kişi sürgüne gönderildi ve bir süre sonra (ağustos sonunda) geride kalanlar istedikleri yerlere gittiler. Bazıları için tek kısıtlama İstanbul’a gitmemeleriydi.

Burada önemli olan, İstanbul’dan uzaklaştırılan 235 Hınçak, Taşnak ve Ramgavar örgütlerine mensup Ermeninin, İngiltere Propaganda Dairesi tarafından yönlendirilen basın aracılığıyla öldürüldüğünü yaymış olmasıdır.[7] Batılılar ve Ermeniler buna dayanarak bir «24 Nisan” belirlemesi yapmışlar ve yakın zamanlarda da bunu dünya çapında bir anma günü haline getirmişlerdir!

Ermenilerin 24 Nisan’ı, hiç öyle olmadığı halde bir «felaket günü” olarak belirlemesi, Batı dünyasının bu günü «soykırım günü” olarak önemli hale getirmesi nedendir? Birincisi, tutuklananların terörcü komitelerin lider kadrosu olması yüzünden yapılacak bütün faaliyetler aksamıştır, Ermeniler başsız kalmışlardır. İkincisi, bilgi sahibi olmayan dünya kamuoyu bu «gün”le etkilenmeye çalışılmaktadır, oysa 24 Nisan 1915’te ölen tek bir kişi bile yoktur. Üçüncüsü, senenin bir ayını faaliyetler için önemli bir ay haline getirmek, bir eylem ayına dönüştürmektir. Dördüncüsü, 24 Nisan, en önemli bayramlarımızdan biri olan 23 Nisan’ın ertesi günüdür, 24 Nisan 1915’in 23 Nisan 1920’yi gölgelemesini sağlamaktır.

SONUÇ:

Hem Osmanlı döneminde, hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde Ermenilere ne kötü davranılmış, ne de düşmanlık yapılmıştır. Savaş yıllarında yaşananlar toplumların birbirine düşürülmesi ve kırdırılmasıdır. Bugün iddia edildiği ve Batı tarafından dayatıldığı gibi, Türkler Ermeni soykırımı yapmamışlardır ve hiç bir zaman soykırımcı olmamışlardır. Bu gerçek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da Doğu Perinçek’in yargılanması sürecinde kabul edilmiştir.

Batı dünyasının Türklere yönelttiği soykırımcı olduğu suçlaması, Türk düşmanlığıdır ve nefret suçudur.

2015 yılının Ermeniler için bir «soykırım yılı” yapılması, temelsizdir, dayanaksızdır ve emperyalizmin politikalarının gereğidir.

24 Nisan’ın «soykırım için önemli gün” haline getirilmesi yapaydır ve zorlamadır, o gün Ermenilerin toplu kıyımlarının yapıldığı uydurmadır ve sahtekarlıktır.



[1] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Justin McCarthy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran, Ömer Turan, The Armenian Rebellion at Van, The Univercity of Utah Press, Salt Lake City 2006, s. 176 vd.

[2] Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, İstanbul 1998, s. 206; akt. Bülent Bakar,Ermeni Tehciri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2009, s. 74.

[3] Bu konuda «azınlıklar statüsü” gereği Ermeni vakıfları ve kuruluşlarıyla yaşanan sorunları dışında tutuyoruz. Yukarıdaki cümleden kastımız, Ermenilerle bir toplumsal ve ulusal sorun yaşanmadığıdır. Ermeniler de «Türk millet”nin içindedir.

[4] Çanakkale Savaşlarında şehit düşmüş çok sayıda Ermeni olduğu gibi, İngilizlerin ve Fransızların esir aldığı Osmanlı askerleri arasında gene çok sayıda Ermeni bulunmaktaydı.

[5] O tarihte bütün vilayetlere gönderilen bir yazıda «Ermeni komitelerinin kapatılması, evraklarına el konulması, komitelerin ileri gelenlerinin, zararlı faaliyetlerde bulunan Ermenilerin ve bulundukları yerlerde ikametleri mahzurlu görülenlerin” gözaltına alınması istenmekteydi. Bu tedbirin komitelerin yeni girişimlerini engellemeye yönelik olduğu da ifade ediliyordu. Talimatta, «Müslüman halk ile Ermeniler arasında bir karşılıklı çatışma olmaması için hassas davranılması” gerektiği yazılmıştı.

«Mütarekeden sonra İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorp gönderdiği şifrelerde 24 Nisan 1915 tarihinde tutuklanan Ermenilerin ‘Müttefik ordularına hizmet eden Ermeni gönüllüler veya Müslüman katliamı sorumluları’ olduğunu bildirmiştir.” Alıntı için bkz. Özdemir (ve diğ.), Ermeniler: Sürgün ve Göç, Ankara 2004, s. 62; akt. Kemal Çiçek,Ermenilerin Zorunlu Göçü (1915-1917), TTK Yayınları, Ankara 2012, s. 30 ve Bakar, s. 68.

[6] Bu rakam birçok kaynakta 2.345 olarak geçmektedir, ancak bu rakamının yanlış yazılmış olması olasıdır, çünkü tutukluların gönderildikleri yerlerdeki kayıtlar, toplamın 235 kişiden ibaret olduğunu göstermektedir. Hatta şöyle bir ayrıntı da sözkonusudur; İstanbul’daki komitecilerin sayısı 610 olarak belirlenmiştir, ancak bunlardan yalnız 235 kişi adreslerinde bulunabilmiş, «diğerlerinin büyük çoğunluğu adreslerinde bulunamamış, bir kısmının da yurt dışına çıktığı anlaşılmıştır”. (Başka bazı kaynaklarda ise 1.300, 1.800 ve 2.500 sayıları verilmiştir; 1.800 rakamı İngiliz, 2.500 rakamı ise Fransız kaynaklarındandır.) Bkz. Yusuf Sarınay, «24 Nisan 1915 Genelgesi ve İstanbul’da Tutuklanan Ermeni Komitecileri”, Tarihi Gerçekler ve Bilimin Işığında Ermeni Sorunu, İstanbul 2007, s. 139-143; akt. Bakar, s. 68-71.

[7] Birçok kaynakta bulunan bu bilgi A. Toynbee tarafından da teyid edilmiştir, bkz.The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire / 1915-1916, Causton and Sons, London 1916, s. 46 ve 49. Propaganda amacıyla yazılmış ve Mavi Kitap diye ünlenmiş bu kitap, Türklerin Ermenileri sistemli olarak yok etmeye çalıştığı yolunda iddialar içeriyordu. Kitabın yapmak istediği şey, ABD’yi İngiltere yanında ve Almanlara karşı olarak savaşa sokmaktı. 17 dile çevrilerek ve 400’ün üzerinde yayınevi tarafından on milyonlarca yapılan baskısı, başta ABD olmak üzere bütün dünyada dağıtıldı. Ancak İngiltere devletinin savaş dönemindeki çıkarları için yazıldığından itibar görmedi, ciddiye alınmadı. Malta yargılaması için de İngiliz Kraliyet Savcılığı tarafından kanıt değeri taşımadığına karar verilmişti. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Alp Hamuroğlu, «Jön Türkler, Ermeniler ve Batı – 2”, Teori, sayı 281, Haziran 2013, s. 54-72.

Bunları da sevebilirsiniz