Gördüğünüz gibi bu yazıda ne siyaset, ne ülke sorunları ve ne de yaşamakta olduğumuz sıkıntılar var…
Size, uluslararası adı İsabella olan bir üzümden söz edeceğim.
Biliyorum, bu yazıyı okuyanlardan kimileri benimle dalga geçecek ve Orhan Veli’nin ünlü şiirini anımsayacaklardır;
Hani, “Ne atom bombası/Ne Londra konferansı/ Bir elinde cımbız/Bir elinde ayna/Umurunda mı dünya!” diyen şiiri…
Evet aynen öyle!
Herkesin herkesi sattığı, at izinin it izine karıştığı bir Türkiye’de “Karadeniz üzümü” beni daha çok ilgilendirir oldu.
İsabella Üzümünü Duydunuz Mu?
Dünyada 1368 tür üzüm çeşidi olduğu söyleniyor. Bu üzümlerden biri de, Karadeniz Bölgesi’nin üzümü olan, kokulu üzüm ya da kara üzüm.
Karadeniz bu üzümün anavatanı ama deniz iklimi olan her yerde yetişiyor.
Karadeniz’in iklimi yağmurlu ve çok nemli olduğu için, mantar hastalıkları nedeniyle başka üzümler verimli olmuyormuş. Daha doğrusu asmalar yetişiyor ama üzüm olmuyormuş.
Kara üzümün en önemli özelliği, mantar hastalıklarına dayanıklı olması. Bu özelliği nedeniyle asmaları hastalanmıyor ve her yıl meyve veriyor.
Çeşmealtı’nda Kara Üzüm
Yıllar önce Trabzon’dan getirdiğim kara üzüm asmalarını Çeşmealtı’ndaki evimin bahçesine dikmiştim. Çok güzel meyve verdiğini görünce, onlardan çoğaltıp isteyen herkese dağıtmıştım. Hala da arkadaşlarım için bahçemde asma çeliği yetiştiririm. Hatta Belçikalı gelinimin Brüksel’deki ailesinin bahçesine diktiğim Karadeniz üzümü, her yıl bol olarak üzüm vermeye başlamış…
Yani neredeyse her yerde üreyebilen bir üzüm çeşidi…
Bu üzümü ilk kez yiyenler onun aroması karşısında büyülenirler. Aroma, üzümün hem kalın kabuğunda ve hem de iç kısmı ile kabuğu arasında bulunan sıvıdadır. Üzümün kalın kabuğu, kolaylıkla iç kısmından ayrılabilir çünkü içi ile kabuğu birbirine yapışık değil, bir sıvı tabakasıyla birbirinden ayrılmış durumda. Elinizle hafifçe sıkarsanız içi dışarı fırlar ve boşalan kabuğundan birkaç damla sıvı damlar.
Ege bölgesinin sıcak olması nedeniyle Karadeniz üzümü, Karadeniz’e oranla biraz daha küçük oluyor ama aroması çok daha keskin ve lezzeti çok daha güzel…
Karadeniz’i Çevreleyen Her Yerde
Bu üzümün uluslararası adı, İsabella.
Karadeniz’i çevreleyen bütün ülkelerde bulunduğu için, başta Moldova olmak üzere birçok ülkede bu üzümden şarap üretiliyor. Şaraptan başka pekmez ve pestil de yapılıyor.
İsabella adının nereden geldiğini merak ettim. Çünkü kimileri, bu üzümün İspanya Prensesi İsabella’nın adını taşıdığı iddiasındadırlar.
Ancak, İngilizce bir kaynakta farklı bir İsabella’dan söz ediliyor.
1828’de Amerika’da yazılan bir tarım kitabında yazar, bu üzümün kalemlerini İsabella Gibbs adındaki bir kadından alarak ürettiğini yazmış.
Kitabı yazanın İsabella ile ilişkisinin sadece bu asma alışverişi olup olmadığını bilmiyoruz ama üzüme kadının adını vermiş ve öyle kalmış.
Bizim Karadeniz’in üzümüne, Amerikalı isim verecek, herkes de onu kullanacak! Aslında Çin’de de üretiliyormuş bizim Kara üzüm…
Kanser Önleyici Etkileri
Kara üzümün kabuğunda Resveratrol (3,5,4 trihidroxystilbene) denen bir madde var. Bunun, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve tümör oluşumunu engellediği biliniyor. Yani kanserden koruyucu etkisi, bilimsel olarak da kanıtlanmış, bizim kara üzümün…
Kara üzüm, antik çağlardan beri kadınların en sevdiği güzellik meyvesiymiş. Kadınlar, hem bu üzümü yiyerek ve hem de bu üzümün kabuklarından hazırladıkları lapaları vücutlarına (özellikle de yüzlerine) sürerek güzelleşirlermiş.
Medea Ve Üzüm Lapasında Banyo
Kolchis Kıralı Aietes’in kızı Medea (tıbba adını vermiş), bu üzümün birçok hastalığa iyi geldiğini ilk saptayan ve bunu kullanan kadınmış. Onun, sırf Karadeniz üzümü yemek ve sağlıklı kalmak için bu üzümün mısır unuyla karışımından yapılmış bulamaç içinde sağlık kürleri yapmak için sık sık Karadeniz’e gittiği anlatılır.
Bugünün şımarık sosyete kadınları ve onların doktorları, henüz kara üzümün hünerini keşfetmemiş olsa gerek.
Yoksa Karadeniz’e, “üzüm lapasında banyo kürü” turlarını çoktan başlatmış olabilirlerdi.
Elbette bunu yapmaya kalkacak kadınların mangal gibi yürekleri olmalı. Çünkü çıplak girilen bu kürlerin uzun vadedeki sağlıklı sonuçlarına karşın, kür sonrası tehlikeleri(!) de az değil…