Sabah kahvaltıdan sonra aracımızla Addis Ababa şehir turuna başlıyoruz, trafik oldukça yoğun. 1889’dan beri ülkenin başkenti olan Addis Ababa, Afrika Birliğinin de başkenti. 2355 metre rakımda yerleşmiş olan şehrin nüfusu 5 milyon civarındadır. Aracımızla şehrin caddelerinde ilerlerken, Arba Minch’te olduğu gibi kırmız-yeşil-sarı bayraklarla, ay çiçeği motifleriyle süslenmiş Meskel kutlamalarının yapıldığı Meskel Meydanını, Afrika Birliği organizasyon binasını, karşı tarafında son kralın sarayını, kapısının iki tarafında tavus kuşu heykeli bulunan başbakanlık binasını, yan tarafında parlamento binasını, Dostluk parkını, bilim müzesini, Ortodoks katedralini, İtalyanları buradan göndermelerinin anısına yapılan Zafer Anıtını, Addis Ababa Üniversitesi kampüsünü, Piskoposluk merkezini görüyoruz.
Etiyopya Ulusal Müzesinde aracımızdan inerek müzeyi dolaşıyoruz. Müzenin bahçesinde devasa Olmec kafası heykeli ve kocaman kaplumbağalar dikkati çekiyor. Bahçe duvarında, Etiyopya’da Unesco listesine kayıtlı olan Siemen Milli Parkı, Lalibela’daki kayaya oyulmuş kiliseler, Aşağı Omo Vadisi, Aşağı Awash Vadisi, Aksum, Tiya, Harar Jugol surlarla çevrili eski şehir, Geda sistemi, Sidamo halkının Fichee Chambalaalla yeni yıl festivali, Konso kültür alanı, Fasil Ghebbi-Gondar ve Meskel bayramına ait fotoğraflar sıralanıyor.
Dört ana sergi bölümünden oluşan ulusal müzenin bodrum katında paleoantropolojik ve tarih öncesi eserler, giriş katında imparator Haile Selassie ve eski hükümdarlara ait hatıralar, resimler, son imparatorun tahtı, 1. katta geleneksel ve modern sanat eserleri, tablolar, 2. katta etnografik koleksiyonlar, çeşitli kabilelerin kullandıkları aletler, takılar, silahlar, giysiler ve diğer malzemeler sergileniyor.
Önce müzenin bodrum katına iniyor ve burada sergilenen ünlü Lucy ve Selam adı verilen hominidlerin kalıntılarını görüyoruz. Paleontologlar tarafından Etiyopya’da bulunan 1000 fosilden 10 tanesi insan atalarına ait. Lucy adıyla bilinen Australopithecus afarensis’in 3.2 milyon yıllık kısmi iskeleti, 1974’de Doğu Etiyopya’da Afar bölgesinde Hadar’da bulunmuş. Kemik yapılarından, 105 cm boylu minyon yapılı 24 yaşlarında genç bir kadın olduğu düşünülüyor. Yüzünün, maymunlardaki gibi öne çıkan yapıda olduğu, iki ayağı üzerinde dik durabildiği, beyninin küçük yapıda olduğu anlaşılmış.
Aynı bölgede, Hadar’ın güneyinde Dikika’da bulunan Selam adı verilen ilk çocuk Australopithecus afarensis kısmi iskeleti ise 2000 yılında bulunmuş. Selam, 3.3 milyon yıl önce, yani Lucy’den 150.000 yıl önce öldüğünde 3 yaşındaymış, Paleoantropoloji tarihinde, bir çocuk insan atasının en erken ve en eksiksiz keşfedilmiş iskeletini temsil ediyor.
Yine bu salonda, Homo Sapiensin bilinen en eski kalıntıları olan, 1997’de Afar bölgesinde Herto köyünde bulunan, Afar dilinde “Yaşlı” anlamına gelen İdaltu alt tür adı verilen, 160.000 yıllık kısmi kafatası kalıntıları replikası da sergileniyor.
Diğer sergi katlarını da tek tek dolaşıp fotoğraf çektikten sonra, bahçedeki müze dükkanından alışverişlerimizi yapıyoruz. Aracımızla 3000 m yükseklikteki Entoto parkına gidiyoruz. Ekim 2020’de açılmış parkın girişinde Covid-19 pandemisinde görev alan sağlık çalışanları anısına dikilmiş bir anıt yer alıyor. Arka taraftaki renkli Etiyopya yazısı fonunda fotoğraflar çekiyoruz.
Kafeteryaların olduğu tarafa yürüyerek aşağıda uzanan Addis Ababa manzarasını izliyor ve burada öğle yemeği molası veriyoruz.
Yemekten sonra aracımızla şehre iniyor, yol üzerindeki Shiro meda geleneksel giysi marketine uğrayıp hediyelik alışverişi yapıyoruz. Buradaki dükkanlarda çeşitli resimler, magnetler, takılar, şallar, yerel giysiler satılıyor. Aracımızla şehir merkezine doğru gidiyoruz. Belediye Binası ile gar arasında uzanan büyük ve geniş caddenin adı Churchill Caddesi, Churchill İtalyanların gitmesi için destek olduğundan adı verilmiş.
Caddeye yakın konumdaki Tomocco Kafeden Etiyopya kahvesi alıyoruz.
Aracımızla, Belediye binasına doğru gidip, binanın ön tarafında mavi renkli Addis Ababa yazısının ve çadır şeklinde standların bulunduğu meydandaki küçük pazar yerini dolaşıyoruz.
Otele döndükten sonra, Azzeman otelin arka sokağındaki 2000 Habesha adlı restoranda canlı müzikli yerel dans gösterileri eşliğinde akşam yemeğimizi yiyoruz. Uzun saçlı bir kadın dansçının başını uzun süre sürekli döndürerek yaptığı dans ve bir başka kadın dansçının omuzları, boynu ve gövdesinin üst bölümüyle yaptığı yerel danslar en ilginç ve etkileyici olanlardı. Yemekten sonra aracımızla Addis Ababa havalimanına geliyoruz ve İstanbul’a dönüş yolculuğumuz başlıyor.
Yemek konusunda hiç sıkıntı yaşamadığımız, çorbalarını, ızgara tavuk, balık, moringa, patates kızartmasını gayet lezzetli bulduğumuz Etiyopya’nın en bilinen yemekleri şöyle;
Doro wot: Soğan sosunda pişirilmiş baharatlı tavuk budu, Etiyopya’nın milli yemeğidir.
Gormen: Ispanak gibi bir sebze yemeği.
Kita: sade gözleme gibi, kahvaltıda veya kahve yanında yenir. Tereyağı ve biber eklendiğinde kita firfir (Chebchebsa) adını alır
Quanta: Şeritler halinde kesilmiş yağsız kırmızı et, kakule, biber, kırmızı biber ile karıştırılır. Gün ışığında kurutularak yenebilir veya sos içindeki şekli quanta firfir olarak adlandırılır.
Geleneksel olarak yemeklerini injera adı verilen lavaş benzeri ekmekle elleriyle yiyorlar.
Omo Vadisinin, alt dudaklarını ve kulak deliklerini yuvarlak plakalarla esnetme, sığır atlama, kendini kırbaçlatma, yüzü ve vücudu boyama, derilerinde süs amacıyla sikatriksler oluşturma gibi ilginç geleneklerini sürdüren renkli kabileleri, yol kenarlarında dans ederek bizi selamlayan, karamela isteyen çocukları, yu diye seslenenler, küçük kardeşlerini sırtında taşıyan kız çocukları, kilometrelerce yolu sırtlarında çalı yığını veya turuncu su bidonları taşıyarak yürüyen kadınlarıyla anılarımda yerini alan Etiyopya, beni en çok etkileyen seyahatlerimin içinde üst sıraya yerleşti.
Bu bölgeye seyahat esnasında dikkat edilmesi gereken noktalardan biri, aracın arkasından koşarak yola çıkıp kaza geçirmelerine yol açmamak için araçtayken çocuklara bir şey vermemek. Yanınızda getirdiğiniz hediyeleri veya yiyecekleri verirken çocukların bir anda etrafınızda toplaşıp elinizden kapmak amacıyla birbirlerine zarar vermemeleri için temkinli davranmak gerekiyor. Bazı kabilelerde toplu halde şefe fotoğraf ücreti verilmekle birlikte, fotoğraf çekerken izin istemek ve fotoğrafını çektiğiniz her kişiye uygun miktarda Bırr vermek gerekiyor.