Ali Berk İdil

Komplo teorileri, dezenformasyon, “post-truth”, teyitçilik ve benzeri meseleler hiç dilden düşmüyor. Herkes ya komplo teorilerine kanmakla suçluyor birbirini ya da kuzu kuzu kendisine söylenene

Cumhuriyet’in ne demek olduğuna dair hepimizin bir fikri var sanırım. En basit ve hatta en ucuz biçimde anlamak isteyenler Cumhuriyet’i padişahın yokluğu ve bazen

Bu ay tuhaf bir olay yaşandı: TDK sözlüğüne “Türkiyeli” sözcüğü eklenmiş, anlam olarak da “Türkiye’de yaşayan halk ve bu halkın soyundan olan kimse” yazılmıştı.

Geçenlerde elime bir kongrenin bildiri kitapçığı geçti, Türk dilinin tarihiyle ilgili. Bir sürü emek, bir sürü bildiri ve konuşma hazırlanmış, sunulmuş. Bir yayınevi de

Yapay zekadan bahsedip duruyoruz. Tabii, genelde yapay zekanın nasıl işlediği, ne olduğu falan değil de ne yapacağı meselesi tartışılıyor. Yapay zekanın her şeyi değiştireceğini,

Roma’da çok popüler olmuş bir görüş var, Stoacılık diyorlar. Metafiziğiyle, kozmolojisiyle, epistemolojisiyle, mantığıyla tastamam bir felsefe. Bugün biz, daha çok etiği nedeniyle biliyoruz. Hatta

Geçen sene belki de boyumdan büyük bir işe giriştim, devasa bir felsefe tarihi kitabı çevirmeye karar verdim. Hatta bu işe vesile olan da Dağarcık

Günümüzde birbirine çok karıştırılan, hatta birbirinin yerine hayasızca kullanılan dört kavramdan bahsedeceğim ama sonra sadece birini inceleyeceğim, gıcıklık değil mi? Geri kalan üçünü de

“Damlaya damlaya göl olur.”, “Acele işe şeytan karışır.”, “Bir elin nesi var iki elin sesi var.” Bunlar çok bilindik atasözlerimizden. Başkaları da var, işte

28. Ütopyalar Toplantısı yapıldı bu sene. Artık üçüncü senem oldu. Bu sene farklı bir şey yapmak istedim. Hem akademik yazınla da temas eden ama