Suriye’de “barış”, ya da?

Rusya’nın ve ABD’nin ortak iradesiyle gerçekleşen, karşılıklı söylemler esas alındığında en azından Gazze özelinde bir birine düşman olan Türkiye ve İsrail’i, enteresan şekilde, aynı anda mutlu edip, eski teröristin demokrasi kurucusu olarak alkışlandığı Suriye’de ki çarpıcı iktidar değişimi, gerçekte kimin iradesinin sonucu?

Memnun olanların açıklamalarına bakıldığında sebep, “hain, demokrasi düşmanı Esed’in/Esad’ın zulmüne karşı ayaklanan Suriye halkının” zaferi. Binlerce yıllık insanlık tarihinin ortaya koyduğu gerçekleri yok saysa, hatta tam anti tezi olsa da kökten dinci bir teröristin liderliği altında, diğer terörist örgütlerle işbirliği içinde (PKK’nın Suriye kolu) demokrasi kurma iradesini göstermesi.

En azından bir an durup düşünenler açısından şaşkınlık verici ve tüm insanlık birikiminin reddi olarak nitelense de yaşananlar bu ve görünen o ki, bu gerçeküstü durum/söylem en azından ülke yönetimleri açısından yaygın bir şekilde, ortadaki açık oksimoron görmezden gelinerek kabul görmüş durumda.

Gölge CIA olarak’da bilinen RAND Corperation ürünü, Daniel EgelAndrew ParasilitiCharles P. RiesDori Walker imzalı ve 16 Eylül 2019 tarihli, Levant Entegrasyonunun Ekonomik Faydalarının Tahmini (Estimating the Economic Benefits of Levant Integration) başlıklı rapor ve bu işin katılımcı ülkelere olacağı varsayılan ya da havuç olarak sunulan katkıları anlatan Ekonomik Entegrasyon Levant Bölgesini Nasıl Etkiler? (How Would Economic Integration Impact the Levant Region?) isimli ek rapor ise işin altında göründüğünden farklı boyutların ya da “motivasyonların” olabileceğini ortaya koyuyor.


Levant’ta yani Doğu Akdeniz’de, gümrük tarifelerini ve vize gerekliliklerini kaldıran, yatırım ve tarife dışı engelleri düşüren kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasının (STA), Levant ülkelerinin (Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Türkiye) ortalama gayri safi yurtiçi hasılasını %3-7 oranında artırabileceğini, bu genişlemenin 0,7 milyon ila 1,7 milyon ek yeni iş yaratacağını, bölgesel işsizlik oranlarını %8-18 oranında azaltacağını müjdeleyen raporun gerçekte söylediği şey ise İsrail dışında ama İsrail’le dost ya da merkezinde İsrail’in olduğu bölgedeki, İsrail dışındaki ulus devletlerin ulusal olma niteliklerinin ortadan kaldırılması.

Bu kapsamda, demografinin, çok kültürlülük adı altında tüm bölgede değiştirilmesi, ekonomilerin, devletlerin ulusal olma özelliklerinin kaldırılması ana hedef. Bu hedefe ulaşmak için olmazsa olmaz koşul ise bu ülkeler ekonomilerinin, ardında küresel emperyalist güçlerin olduğu küresel diye finans sermayesinin serbestçe at oynatmasını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması yani iktidarın gerçek sahibi olmalarının yolunun açılması.

Benim açımdan esas dikkat çekici olan ise, bir kısım medyanın, “gazeteci ve siyasetçinin, ısrarla ve açılıma da gerekçe olarak ifade ettikleri büyüyen/ayakta kalması için büyümesi gereken, artık Lozan’la “hapsedildiği sınırlara” sığmayan Türkiye derken kastettikleriyle, rapordaki söylem arasındaki enteresan paralellik. Bu noktada, ABD’nin ülkemize atanan yeni büyükelçisinin, aynı zamanda ABD’nin Suriye Özel temsilcisi olarak görev yaptığını da ilave edelim.

Ahmet Müfit

Kaynakça:

  1. https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2375.html

  2. https://www.rand.org/pubs/tools/TL302/calculator.html

  3. https://x.com/USAMBTurkiye

Bunları da sevebilirsiniz