Eğitim Deneyimleri – Duvarların Ötesinde Eğitim

VİETNAM

Dünya günümüzde hızlı bir şekilde karışmaya başladı. Gün geçmiyor ki, Ortadoğu’dan, Asya’dan, Afrika’dan ülkemizi çevreleyen her ülkeden ve hatta içimizden gelen acı haberlerle sarsılmayalım. Bir kaynayan tencerenin tam ortasındayız sanki. Türkiye tarihinin belki de en fazla belirsizliklerle, siyasal basiretsizliklerle dolu günlerini yüreklerimiz sıkışarak geçiriyorsak da, yine de günlük hayatlarımızı yaşamaya bir yandan devam ediyoruz. Gençler geleceğin umudu, onları yetiştirmek bizim sorumluluğumuz…Dünyaya bakmaya çocuk gözünden ve eğitimci gözünden devam edelim.

Duvarsız eğitim olarak da bilinen Week Without Walls projeleri artık dünyada birçok ülkede okullarda uygulanıyor, şöyle bir internette gezinir bakarsanız, birçok okul bunu programına almış, ancak uygulamaları biraz farklı. Her okul kendi vizyonuna ve misyonuna göre buna şekil veriyor. Benim liderlik ettiğim gezide de amaç öğrencilerin insanlık durumlarını görmesini sağlamak, farkındalıklarını artırmak, karşılaştırmalar yapabilecek duruma getirebilmek, değişik kültürlere saygı duymalarını sağlamak, bilimin ve ilmin önemini kavramak. İşte bu düşüncelerle çıkılan yolda neler gördük, paylaşalım.

Çalıştığım okulun lise öğrencileriyle 2019 yılında 26 Ekim, Kasım başı arasında Vietnam’a eğitim amaçlı bir gezi düzenledik. Geziye çıkmadan önce öğrencilerle Vietnam’ın kısa tarihi, coğrafyası, kültürüyle ilgili bilgiler edinerek bunları paylaştık. Vietnam’ın komşuları Çin, Laos ve Kamboçya ile nasıl geçindiğine kısaca baktık. Hatta gezi planı yapılırken öğrencilerimizin fikirlerini de aldık. Okulun fotoğraf klübü bu öğrencilerimize fotoğraf çekme konusunda bir kısa seminer düzenledi. Dönüşümüzde de fotoğraf sergisi açma konusunda anlaştık. Geziye toplam 20 öğrenci 3 öğretmen katıldı, 2 matematik, bir fen öğretmeni (aynı zamanda pratisyen doktor) katıldı. Turlarımızı da benim yakın arkadaşım, bir seyahat acentesi sahibi Ms.Ohnmar ile birlikte şekillendirdik. Kendisi bizim gerçekte onlardan neyi beklediğimizi iyi anlamış biri olarak çok yardımcı oldu. Vietnam’ın tarihine ilk önce şöyle bir göz attığımızda komşularıyla bitmez tükenmez savaşları olduğunu, öte yandan Fransızların, daha sonra da Amerika’nın saldırılarıyla büyük kayıplar verdiklerini, Kuzey ve Güney Vietnam olarak ikiye bölündüklerini, bu savaşların çok acımasız ve kanlı olduğunu öğrencilerle öğrendik. Tabii ben şahsen çocukluğumda onların yaşındayken hergün gazetelerde boy boy Vietnam, Kamboçya, Laos’ta süren savaşların haberlerini izleyerek, içim burkularak gördüğüm fotoğraflarla büyüdüm.

Vietnamlıların Çin’in, Japonya’nın Fransızların sonra da Amerikalıların sömürgeleştirme, bölme müdahalelerine karşı nasıl mücadele verdiklerini gittiğimiz gezide de yerinde öğrendik. Nihayetinde bu savaş 1976 da Güney ve Kuzey Vietnam’ın birleştirilmesiyle sona erdirilmiştir. Bütün dünya ikinci dünya savaşından sonraki bu süreci yürekleri kanayarak izledi, binlerce bombanın halkın üzerine bırakılmasına çoluk çocuk, kadın, erkek, yaşlı genç demeden bütün halkın işkenceyle, ateşle yokedilmesine tanık oldu.

Şimdi artık Vietnam belini doğrultmaya başladı. Arada yok olan aileler ve koca bir nesil, ardlarında ne yapacağını bilmeyen, hayatını nasıl idame ettireceğini anlayamayan torunlar ve çocuklar bıraktı. Benim izlenimlerim Sosyalist parti savaştan sonra her ne kadar bu açıkları kapatmaya ne uğraşsa da, savaşlar sürerken ve sonrasında aile görmemiş, yokluklar içinde, kimsesiz, işsiz öyle bir nesil var ki, yokluğun çaresizliğiyle hayatını çalarak, dolandırıcılık yaparak, Amerikan kültüründe barlar açarak, kadın ticareti gibi yollara saparak hayatını kazanmaya çalışıyor. Öte yandan canla başla bunun tam tersini yaparak doğru ellerde yetişmiş, eğitimden nasibini almış Vietnamlılar da Komünist Partinin önderliğinde vatanlarını yüceltmek, ülkelerini kalkındırmak için var güçleriyle çalışıyorlar.

Ülke bugün bağımsızlığına kavuşmuş ve dünyadaki sosyalist sistemle yönetilen beş ülke arasında sayılmaktadır. Resmi dili Vietnam dili, ikinci yaygın dil Fransızcadır. Savaştan sonra haliyle kıtlıkla mücadele edilmiş, bunun üstüne kesilen dış yardım ve uygulanan ambargolarla halk çok zor günler yaşamaya başlamıştır. Daha sonra 1986’ da Vietnam da Çin gibi sosyalist kökenli serbest piyasa ekonomisine geçmeye başlayarak ekonomisinde yeni bir kapı açmıştır. Ekonomi değişim programlarıyla özel sektörü desteklemiştir. Son yıllarda yavaş yavaş durumunu düzelterek dünya ülkeleriyle de ilişkilerini geliştirmiştir. Turizme el atarak ekonomilerine büyük katkı sağlamaya başlamışlardır. Ancak yukarıda bahsettiğim etik değerlerin, geleneksel görgülerin azalması turizmin doğru uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Turistlerin Vietnam’ı gezerken bir hayli dikkatli olmaları gerekmektedir. Dolandırıcılık, taksilerdeki kötü uygulamalar, hırsızlık vakaları azımsanmayacak boyuttadır. Bu tür vakaları biz de öğrencilerimle maalesef gezimiz sırasında yaşadık.

HANOI VE HO CHI MİNH

Gezimiz Hanoi’dan başladı. Hanoi Vietnam’ın başkenti. Büyük ağaçlarla çevrili yolları, bulvarlarıyla çok güzel bir şehir. Trafik çok ilginç, yüzlerce motorsiklet, karşıdan karşıya geçmek bir mesele. Ilk gittiğimizde epey bekledik, kimse yol vermiyor, durmuyor, motorsikletler yollardan su gibi akıyor, kesmek mümkün değil. Etrafımıza bakındık nasıl insanlar karşıdan karşıya geçiyor diye, hiç saga sola bakmadan yürüyüveriyorlar, motorsikletler büyük maharetle onlara dokunmadan yanlarından geçiyor, ama bu iş çok cesaret istiyor doğrusu. Usul böyle diye korkarak biz de öyle yaptık ve başardık. Anladık ki, duraklama yapmayacaksınız, tereddütsüz bir şekilde yürüyerek karşıya geçerseniz, çarpan olmuyor. Motorsiklet kullanan genç kızların, hanımların, erkeklerin bu becerilerine hayran kaldık.

Kaldığımız otel şehrin en işlek merkezi yerlerinden birindeydi. Turistlerin bolca alışveriş ettikleri, cıvıl cıvıl işlek bir yer, yakınında bir park ve nehir. Bugünümüzü tümüyle Ha Noi kentine ayırıyoruz.  İlk durağımız Ho Chi Minh Kompleksi, büyük bir parkın içindeki kompleks son derece mütevazi, içindeki sade Ho Chi Minh’in evini odasını geziyoruz, çalışma masası, her eşya özenli fakat çok sade.

Duvarlardaki fotoğraflardan onun hayatını anlamaya çalışıyoruz.   Ulusun kurucusu Ho Chi Minh’in anıt mezarı, Devlet Başkanlığı Sarayı ve sütunlar üzerindeki Ho Chi Minh’in konutu,  kentin kuruluş dönemine ait  One Pillar Pagoda, Vietnam’ın ilk üniversitesi olarak bilinen Temple of Literature ziyaretimizde burasının 1947 ‘de Fransızlar tarafından yakıldığını öğreniyoruz, sonra  54 etnik gruba ait eserlerin sergilendiği Ethnologic Museum’a uğruyoruz.  Daha sonra kent merkezine dönüyor ve West Lake kıyısındaki muhteşem Tran Quoc Pagoda ve Quan Thanh Temple’i ziyaret ettikten sonra kutsal tapınağıyla etrafına huzur veren Hoan Kiem gölüne yol alıyoruz. Bu gölün önünde meşhur su kukla tiyatrosunun ilginç gösterisini izliyoruz. Bu kadar zor bir sanatı nasıl icat edip yüzyıllardır sergiliyorlar, akıl alır gibi değil. Kuklalar bağlı oldukları çubuklarla suyun altından idare ediliyor.

HALONG KÖRFEZİNDE HAYAT

Hanoi’den ikinci gün sabah yola çıkıp 3,5 saat sonra Halong Körfezine vardık. Yolculuk boyunca yol üstünde dizilmiş fabrikalar, sanayi tesisleri gördük. Samsung’un en büyük ekran fabrikalarından ikisi Vietnam’da üretim yapıyor. Honda ve Toyota gibi marka arabaların fabrikaları da Vietnam’da. Daha birçok önemli firmaların fabrikaları buralarda.

Halong Körfezine vardığımızda da kıyıda demirlemiş sayısız tekneyi ve tur şirketlerini görünce şaşırdık, doğrusu burada bu kadar büyük bir turizm yatırımı olduğunu farketmemişiz. Anlaşılan devlet bu bölgeye büyük bir yatırım yapmış ve yapmakta, muazzam bir marina, her yerde bekleme yerleri, salonları, tema parkları, restoranlar, büfeler, alışveriş standları, taksiler, otobüs park yerleri yapmış, hatta denizi de doldurarak rekreasyon alanları açmış. 25 bin kişilik bu şehri ihya etmişler. Bizi bir müddet bekleme salonuna aldıktan sonra teknemize götürdüler.

Burada geleneksel yelkenli teknelere “ jung” deniyor, ancak bizim teknelerimizin yelkenleri yoktu, küçüktü, biraz bizdeki adalar arası yolcu teknelerine benziyordu. Öğrencilere ikişerli, üçerli kalacakları kamaralar teslim edildi ve yola çıktık. 2000 kadar bu bölgede ada olduğu söyleniyor. Yol aldıkça hep başka teknelerle karşılaştık. Saymakla bitmez. Kimi çok lüks, büyük, kimi küçük sade… Sanırım yatırımın büyüklüğünü tahmin edebilirsiniz. Hemen madalyonun öbür yüzünü de görmek lazım. Tabii benim aklıma denizi kirletip kirletmedikleri geldi. Bu kadar tekne sadece bulaşık sularını dökse bile muazzam bir kirlilik oluşur, denizdeki köpükleri de gördük tabii. Sanıyorum böyle düşünmekle haklıydım, pek suyun dibi de gözükmüyordu, berraklık yoktu.

Halong Bölgesi Vietnamın kuzeyinde kaldığı için hava biraz serindi ve bu mevsim artık yağmur mevsiminin sonuydu. Sabahları puslu, öğlenleri hafiften güneşli, bazan bulutlu, bazan da hafif yağmurlu. Tonkin Körfezi içerisinde denizden yükselen, 1.500 kilometrekareye dağılmış 2.000 kadar kireçtaşı kayalıklardan oluşan adalar ile sarkıt-dikit mağaraları arasında gezdik. Epey yol aldık, ilginç tepeleri seyrettik, bir koyda demirledik, akşam yemeğimizi yedik. Gece çok sakindi deniz. Bulunduğumuz adanın koyunda en az 10 tane tekne vardı, artık siz tahmin edin ne kadar tekne olabileceğini. Hepsinden ışıltılı renkler ve müzik geliyordu. Sabah bir gözleme noktası olan adaya uğradık, isteyenler merdivenleri olan tepeye tırmanıp etrafa baktılar, isteyenler de denize girdiler. Ben denize girdim ama muhtemelen deniz hiç temiz değildi. Deniz altı görüş mesafesi çok düşüktü, fazla durmadan çıktım sudan, öğrencileri de çıkardım, kıyıda voleybol oynadılar.

DEV MAĞARALAR

Burada 2.000’e yakın kaya, bilinen 200 de mağara var. Bu mağaraların bir kısmı tahmin ettiğimiz gibi Vietnam Amerikan savaşı döneminde sığınak olarak kullanılmış.

Bölgede bu kadar çok ada olunca, herkes aynı noktada toplanmıyor. Bu yüzden her tekne aynı mağaraya gitmiyor ama yine de büyük mağaraların önünde inanılmaz kuyruklar vardı, biz de bir tanesine gittik ancak epey bekledikten sonra tek sıra halinde içeri girdik, 100 senede 1 cm uzayan çok büyük dikit ve sarkıtları gördük, aydınlatma ve koruma çok iyiydi, herkes ahşap patikaların üzerinde yürüyor, etrafa basmıyordu. Mağaranın büyüklüğünü görünce burada koskoca bir kasabanın da direnme günlerinde yaşamlarını sürdürmüş olduklarını düşündük. Halk için iyi birer saklanma yeriydi bu mağaralar.

HALONG KÖRFEZİNDE TÜRK BAYRAĞI

Ertesi günün benim için çok özel bir değeri vardı, öğrencilerimle bunu paylaşmadan edemedim. 29 Ekim günü Halong körfezinde teknemize Cumhuriyet Bayramı bayrağımızı astım, öğrencilere Türkiye Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu anlattım. Vietnam’ı öğrenirken bir de Türkiye ile ilgili önemli bilgiler edindiler.

VİETNAM BÖREĞİ “SPRING ROLL” YAPMAYI ÖĞRENİYORUZ

Öğleden sonra teknede Vietnam usulü börek “Spring Roll” yapımı için ders vardı. Spring Roll pirinç yufkasının nemlendirilerek içerisine sebze ve et konularak hazırlanan bir tür börek. Öğrencilerimizin el becerilerini bu alanda da geliştirmeye çalıştık, kimi böreğini çok güzel sardı, kimi de zorlandı ama sonunda yine de hepsi yenecek hale geldi.

SU KÖYLERİ

Öğrenciler kanolara binerek deniz üzerinde spor yaptılar, zamanında yaşanılan su köylerini gördük. Bu bölge 1994 yılından beri UNESCO Dünya Doğa Mirası listesinde olduğu için kirlilik yarattığı gerekçesiyle Su Köyleri boşaltılmaya başlanmış. Artık birçok aile bu köyleri terk etmiş, kalanlar da gündüz burada iş nedeniyle olsa bile gece burada konaklamıyor. Bu Su Köylerinde yaşayan kişiler eskiden ölülerini de Filipinler’de olduğu gibi bu kayalıklarda defnediyorlarmış ancak artık buna da izin verilmemekte.

EFSANELER

Efsaneler öğrencilerimize çok ilginç geldi, hatta inananlar bile oldu bence. Bu kireçtaşı kayalar hakkındaki efsane şöyle:

Çinlilerle yapılan savaşta zor durumda olan Vietnamlılara tanrılar bir ejder gönderiyor. Bu ejder ağzından yeşim ve mücevherler saçarak gördüğümüz kireçtaşından adacıkları oluşturuyor. Bu sayede Çinliler buraya girip ele geçiremiyor. Daha sonra bu ejder yeryüzüne yerleşmeye karar verip buraya yerleşiyor ve körfezin adı “Ha Long” (İnen Ejder) olarak kalıyor.

Diğer bir efsaneye göre de, halk Hanoi’yi koruması için Ejderhaların Anasına korunma çağrısı yapar, Ejderha da Halong’da denize girer ve altına yatar; kambur çıkıntılı tepeler de Ejderhanın sırtındaki çıkıntılardır.

Halong ve inci üretimi

Halong Körfezi’nde inci üretim deniz tarlalarından birini ziyaret ettik. Söylendiğine göre, dünyadaki en önemli kültür incisi üretim yerlerinden biri ama bunlar gibi birçok üretim merkezini hem Tayland’da hem de Çin’de gördüm. Burada bir Kültür İncisi Üretim Tesisini ya da diğer deyişle Kültür İncisi Çiftliği’nde kültür incisinin nasıl elde edildiğini öğrendik. Çalışanların atölyelerini gezdik, nasıl ince ince iş yaptıklarını izledik. Anlatılanları özetlemek gerekirse istiridyeler körfezde yer alan çiftliklerde yani denizin içerisinde üretiliyor. İstiridyenin kabuğu hafif aralanarak içerisine sedeften bir top konuyor. Bunun nereye ve nasıl konacağı tam bir uzmanlık tabii ki. İstiridye dışarıdan konan bu maddeyi yabancı madde olarak algılıyor ve üzerini sedef ile kaplayarak bir tür tecrit ediyor. İşte bu şekilde de 3-7 yılda inci oluşuyor. İnci oluşturabilecek bir istiridyenin önce 3 yaşına gelmesi gerekiyor. Doğal incinin oluşumu da aynı şekilde istiridyenin içerisine yabancı bir maddenin girişine verilen bir reaksiyon esasında. İstiridyenin türüne göre elde edilen inci beyaz, pembe, gri ya da siyah olabiliyor. Elde edilen incinin rengine, büyüklüğüne ve düzgünlüğüne göre de değeri belli oluyor. Halong Körfezi aslında doğal inci bulunan bir yer değil. Derin su doğal incileri dünyadaki en pahallı inciler. Mağazalarda, pazarlarda sıkça gördüklerimiz kültür incisi, sedef kaplama inciler ve inci görünümlü plastik toplar. Kültür incisi ya da sedef kaplama olup olmadığını anlamak için en pratik yol iki inciyi birbirine sürtmek. Eğer toz çıkarsa inci ya da sedef kaplamadır, aksi halde plastik. Kültür incisi mi yoksa sedef kaplama mı bunu da ayırt etmek bir hayli zor. Bu ve benzeri tesislerde incilerin yanında bir de inci kremi, inciden pudra gibi yan ürünler de satılıyor.

Dolu dolu geçen gezimiz sonunda bitti. Toparlandık ve Ninh Binh eyaletine gitmek üzere yola çıktık.

NİNH BINH

Ninh Bình (Ninh Binh) şehri, Vietnam’ın Ninh Bình eyaletinin merkezi. Başkent Hanoi’nin 90 km güneyindeki Kızıl Nehir Deltası üzerinde yer alıyor. Yol boyunca pirinç tarlalarını, güzel manzaraları gördük. Ninh Bình için “Karadaki Halong Körfezi” deniyor. Çünkü burada bir sürü dağ-tepe var ama bunlar Halong Körfezi’ndeki gibi denizde değil, karada yer alıyor. Doğal güzelliği ve kültürel zenginliğiyle göz kamaştıran Ninh Binh’teki Tràng An Peyzaj Kompleksi, UNESCO Dünya Karma (Doğa ve Kültür) Miras listesinde bulunuyor.

HOA LU ANTİK BAŞKENTİ

Hoa Lư Antik Başkenti, Vietnam’ın ilk imparatoru olan Dinh Tien Hoang (önceden Dinh Bo Linh olarak biliniyormuş) tarafından 968 yılında kurulmuş. Hoa Lu kireçtaşı dağları nedeniyle işgalcilerin ulaşamadığı gizli bir başkentmiş. Bugün bile Hoa Lu’yu çevreleyen dağların çoğuna sadece dağ keçileri erişebiliyor.

Hoa Lu Tapınağı 17. Yüzyılda yapılmış, çok güzel bir tapınak. Bu tapınağın içinde resimde görünen üç tane kapı var. Sol taraftaki eşik geleceği, ortadaki bugünü, sağdaki de geleceği temsil ediyor.

TAM COC

Halong körfezindeki tepelerin minyatür bir karasal versiyonu olan Tam Cốc (3 Mağara) bölgesine gelip mistik güzelliğinden etkilenmemeniz mümkün değil. Indochine filmi ile gözde turizm noktalarından birisi hâline gelen Tam Cốc, geleneksel sampan dedikleri kayıklar üzerinde pirinç tarlalarının ve karstik tepelerin arasında yapılan tekne gezintileriyle adını duyuruyor.

Bu bölgede yaptığımız nehir turunda sampanlara ikişer üçer bindik. Kayıkları genelde kadınlar kullanıyor. Değişik bir yapısı olan bu kayıklarda kürekler elle değil ayakla idare ediliyor. Bu da öyle bir maharet isteyen bir iş ki, bu kadınlar kürek çekerken gözümüzü onlardan ayıramadık. Nehirlerin üzerindeki mağaralara da uğrayarak şahane bir gün batımı izledik. Otelimiz de nehir kenarında, arkasını dağa vermiş bir binaydı. Gece olduğunda herkes yemekten sonra nehir kıyısına dolaşmaya çıkmıştı, biz de onlara katılarak serinlikte dolaştık. Güzel bir günü bitirdik.

HANG MUA GÖZETLEME NOKTASI

Ninh Binh özellikle bu bölgede bulunan nehirleri ve tepeleriyle ünlü. Hang Mua’ya hep birlikte yürüyoruz, öğrenciler biraz sızlanıyor, kimi biz aşağıda kalsak olmaz mı diyor… tabii ki yanıt “hayır” ama tepeye vardığımızda önümüzde uzanan manzara doğrusu herşeye değer. Tepeye varışımızla birlikte herkesin içini bir zafer hissi kaplıyor. Heryer yemyeşil, tepeler, çayırlar, aralardan akan nehirler ve kolları. Geri dönerken artık keyifle döndük.

Ertesi gün tekrar yola çıkıp Hanoi’deki otelimize geldik.

DEĞERLENDİRME

Otelde öğrencileri 4’erli beş gruba ayırdık. Bu seyahat boyunca önemli gördükleri bilgileri not aldıkları defterlerine de bakmak kaydıyla, onlara bir sınama testi hazırladık. Grupları yarıştırdık. En fazla puan alan gruptakilere diğer gruptakiler aralarında para toplayarak hediye aldılar. Bir de akşam oturduğumuzda toplu olarak Vietnam kültürüyle bildiğimiz, gördüğümüz diğer Asya ülkelerinin kültürlerini karşılaştırdık, bu konu çok zevkli oldu, çünkü herkesin kendi tecrübeleriyle ilgili yorumları ortaya döküldü.

Okulumuza dönüşümüzde ise tarih, coğrafya, İngilizce öğretmenleri bu gezilerle ilgili aktiviteler hazırladılar, öğrenciler sunum yaptılar, öğrendiklerini derslerde paylaştılar ve böylece tüm gezi boyunca öğrendiklerini de dersleriyle birleştirme olanağı yaratmış olduk.

Ayrıca her yıl gelenekselleşen “Enternasyonal Gün” hazırlıklarında bilgilerimiz çok işe yaradı.

Bunları da sevebilirsiniz