Ukrayna Krizi. Batının Krizi.

Rusya’nın Ukrayna müdahalesi sonrası ABD, Avrupa Birliği ekseninde yaşananlarla ilgili basında yapılan yorumların ortak noktası, bu olay sonrasında AB ve ABD arasında, son yıllarda gevşemiş olan bağların yeniden güçlendiği, hatta Rusya’nın büyük bir stratejik hata yaparak, son dönemde moda mafyacı jargonuyla kendi ayağına sıktığı oldu. ABD, AB ve daimi yancıları Kanada, Avustralya, Japonya ve Güney Kore tarafından, “düşman ülkelerdeki” siyaseti yeniden tasarımlamak için uygulamaya konulan ekonomik yaptırımların diğer ülkelerde -Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da- neden olduğu/olacağı “tepkiler” üzerinde ise hiç durulmadı.

Özellikle batılı siyasetçiler ve batı güdümlü medyada yaygın olarak yer alan bu değerlendirmenin, insanlığın tarihi boyunca biriktirdiği tüm değerleri, felsefi düşünceleri yok sayan, aceleci, daha da öte gerçeği ifade etmekten çok algı oluşturma amaçlı bir yaklaşım olduğu kanısındayım.

Bu değerlendirmeme karşı olarak, Avrupa’nın insani değerlerinin ne olduğunu en son Ukrayna-Polonya sınırında gördük denilerek karşı çıkmak mümkün şüphesiz ki. Ancak, böylesi bir toptancı görüşün doğru olmadığı, uygulanan yoğun sansür ve tek taraflı, manipülatif enformasyon bombardımanına karşın ABD, AB ülkeleri hatta Ukrayna içerisinde konuyla ilgili yaşanan tartışmaları görmezden gelmek anlamına geldiği kanısındayım.

Batının yeni demokrasi kahramanı Zelenski’nin, siyasi partileri ve siyasi faaliyetleri yasaklaması, farklı açıklamalar getirilmeye çalışılsa da Olaf Scholz’un NATO aile fotoğrafında yer almaması, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Biden’ın Putin’i savaş suçlusu ilan eden sözlerine tepkisi aysbergin görünen kısmı. Bakmayın sürekli verilen birlik, beraberlik laflarına. ABD, NATO ve AB yönetimi ile AB ülkeleri yönetimleri arasında, görünen kısmında Michel, Van der Leyen, Stoltenberg’in ve karşısında Macron başta olmak üzere AB’nin merkez ülkeleri yönetimlerinin karşıtlığında yaşanan yoğun bir kavga söz konusu.

Alttan alta süren söz konusu kavganın bir diğer mutsuz kesimi, Rusya’ya ambargo uygulamaya zorlanan şirketler. Şu an ve geleceğe yönelik kaygıları, Rusya’nın kısa sürede diz çökmeye mecbur kalacağı söylemiyle bastırılmaya çalışılıyor.

Esas sorun ise, Zelinski’den masallarla beslenen Rusya düşmanlığıyla bastırılmaya çalışılan halkın tepkisi. Aslında Rusya’nın Ukrayna müdahalesi öncesinde patlamış olan enflasyonun, daha da artması riski yalnızca AB ülkeleri vatandaşlarını değil, ABD vatandaşlarının siyasi tercihlerini de doğrudan etkileyebilecek bir potansiyel taşıyor. 2008 kriziyle karizması çizilen neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni projesini ne pahasına olursa olsun devam ettirme düşüncesi, batının “liberal görüntülü otoriter/teknokratik demokrasilerindeki” yerleşik siyasi kurumları da altüst edebilecek ciddi bir risk taşıyor.

Şimdiye kadar yaşananlardan görüldüğü kadarıyla, ABD’nin Ukrayna üzerinden yaptığı kışkırtmalarla başlayan süreç yalnızca Rusya’yı değil, doğrudan bu silahı çeken ülkeleri de tehdit ediyor. Henry Kissinger’in, 25 Mart 2021’de yani yaklaşık bir yıl önce Chatham House’da yapmış olduğu “Liberal demokrasinin Geleceği” başlıklı söyleşi de; Dünyanın şu anda üstün olanın egemenliğine dayalı sonsuz bir rekabete girdiğini zannediyorsanız, düzenin bozulması kaçınılmazdır ve bir çöküşün sonuçları felaket olur” diyerek yapmış olduğu tespiti, bu riske yönelik geçmişten gelen bir uyarı olarak görmek sanırım yanlış olmayacaktır. (¹)

Tyler Durden’in, ZeroHedge isimli internet sitesinde Nisan 2021’de yayınlanan, söz konuşu Chatham House söyleşisini değerlendirdiği “Kissinger Washington’u Uyardı: Yeni Küresel Sistemi kabul edin ya da Birinci Dünya Savaşı öncesi Jeopolitik Durumun bir benzeriyle yüzleşin” başlıklı yazısı, Ukrayna sorunu kapsamında yaşananları doğru değerlendirmek için ciddi ipuçları içeriyor. Yazar’ın, “ABD’nin iradesini herkese empoze etmekten vazgeçmesi gerektiği fikri Washington’da kolayca kabul edilmeyecektir. Bu, ABD Başkanı Joe Biden’in sürekli olarak Rus ve Çinli meslektaşları Vladimir Putin ve Xi Jinping’e yönelttiği keskin söylemler ve kişisel hakaretlerle kanıtlanıyor” şeklindeki cümlesi, Biden’ın iktidara gelmesi sonrasında ABD’nin, bu günlere gelebilmek, Rusya’yı Ukrayna’ya müdahaleye zorlamak için uzun süredir çaba gösterdiğini net olarak ortaya koyuyor. (²)

Benzer bir aceleciliğin, özellikle son 1 yılda yaşanan resmi/gayrı resmi genişlemelerin de etkisiyle 2002 AKP çizgisine oldukça yaklaşan muhalefet bloğu için de söz konusu olduğunu, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın CNN’e verdiği röportajla birlikte değerlendirildiğinde bu durumun, ülkemiz siyasetindeki ayrışmanın söylendiği gibi Cumhur İttifakı-Altılı masa ya da demokrasi-otoriterlik karşıtlığında değil, “batıcı” bağımlılık çizgisi ile Atatürk’ün tam bağımsızlık çizgisi karşıtlığında gerçekleştiğini gösterdiğini söylemek mümkün.

Ahmet Müfit

Kaynakça:

(¹) https://www.chathamhouse.org/events/all/members-event/future-liberal-democracies-conversation-henry-kissinger

(²) https://www.zerohedge.com/geopolitical/kissinger-warns-washington-accept-new-global-system-or-face-pre-wwi-geopolitical

Bunları da sevebilirsiniz