“Can Allah’ın, Mülk Padişahın” başlıklı yazısında, FETÖ operasyonları kapsamında, son dönemde yaşanan mala, mülke el atma operasyonlarını ele alan Ege Cansen, mülkiyetin kapitalizmin, kapitalizmin ise demokrasinin temeli olduğunu söyleyerek, 1980 sonrası, küreselleşme, serbest piyasa yalanlarıyla unutturulan bir tartışmayı, yani mülkiyet, kapitalizm, demokrasi ilişkisini yeniden gündeme getirdi. (1)
Yazısını, “mülkiyet hakkının bu kadar fütursuzca ihlal edilmesini ‘serbest pazar ekonomisinin’ ve ‘demokrasinin’ temellerine karşı yapılmış bir tasallut olarak görüyor ve endişeleniyorum” sözleriyle bitiren Cansen’in, bu tartışmayı başlatmış olmasının önemli olduğu kanısındayım.
Mülkiyet hakkı ve kapitalizm gerçekten de demokrasinin temeli mi? Ege Cansen bu konuda son derece net. Bahsettiğinin “burjuva demokrasisi” olduğunu ve burjuva demokrasisinin temel amacının da “tapuyu deldirmemek”, yani mülkiyetin güvencesi olmak, sermaye birikiminin güvenliğini ve kalıcılığını sağlamak olduğunu net olarak ifade ediyor. “Hukukun üstünlüğü” derken kastedilen de bu. Sıradan insanın haklarıyla değil, mülkiyetin haklarıyla alakalı bir hukuk.
Bu durumda, teorik olarak, dünya görüşünüz ve toplumsal aidiyetinizle bağlantılı olarak, farklı demokrasi ve hukuk tanımlamaları yapmanın mümkün ve meşru olduğunu ve birinin diğerine üstün olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Sorun, teorik olarak doğru ve meşru olan bu durumun pratikte nasıl geçerli kılınacağı. Aynı zaman ve mekânda yaşayıp, farklı demokrasi ve hukuk normlarına bağlı olarak bir arada yaşamak mümkün olabilir mi?
Çok da kolay olmadığını, hatta imkansız olduğunu söylemek mümkün. Bu durum kaçınılmaz olarak farklı demokrasi ve hukuk anlayışları arasında bir gerilime/mücadeleye neden olacaktır.
Kadimden gelen ve gelecek için de geçerli olacak evrensel ve bilimsel bir gerçeklikten bahsedercesine söyleniveren, “mülkiyetin kapitalizmin, kapitalizmin ise demokrasinin temeli olduğu” tezi, bu yönüyle diğer demokrasi ve hukuk normlarını/anlayışlarını, bu arayış çerçevesinde ortaya çıkacak toplumsal mücadelelerinin meşruiyetini yok saymakta, tam tersi olarak sermayenin küresel tahakkümün meşrulaştırılmasına hizmet etmektedir.
Kaynaklar