102 Yıllık Gurur

Hakimiyeti Milliye Bayramı’nın 102. yılını karşılıyoruz. Türk Devletinin kurulduğu o güne giden süreçte neler yaşandı, 23 Nisan tarihi nasıl seçildi, Büyük Millet Meclisi hangi şartlar altında toplandı? Gelin cevaplara birlikte bakalım…

OSMANLI MEBUSLAR MECLİSİ NE ZAMAN KAPANMIŞTI?

Dünya Savaşı bitmiş, yenik tarafta yer alan Osmanlı Devleti ateşkes istemişti. Silah bırakışmasının ardından galip devletler İstanbul’a girdi. Onların baskısıyla, 21 Aralık 1918 tarihinde Padişah Vahdettin Meclisi feshetmek zorunda kaldı.

Mütareke döneminde Anadolu İsyanı’nın, en önemli taleplerinden biri de meclisin açılmasıydı. Amasya Tamimi’nde, Erzurum’daki bölgesel kongrede ve Sivas Milli Kongresi’nde bu konu açıkça beyan ediliyordu.

1919 Eylül’ünde, Sivas’ta kongreye katılanları tutuklamak için türlü oyunlar kuran Damat Ferit hükümeti düştükten sonra, yeni hükümet Anadolu ile görüşmeye başladı. Hatta Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa Amasya’da buluştu. Bu görüşme, İstanbul’un Anadolu Hareketi’ni tanıdığı anlamına geliyordu. Taraflar meclisin açılması konusunda anlaştılar. Ancak, mebusların nerede toplanacağını belirlemek zaman aldı. Sonunda meclisin başkentte, yani İstanbul’da toplanacağı ilan edildi; seçim süreci başlatıldı.

Son Osmanlı Mebuslar Meclisi 12 Ocak 1920’de toplandı. Ana hatları Ankara’daki karârgahta hazırlanan ve son hali İstanbul’da düzenlenen Misak-ı Milli’yi kabul eden Meclis, 16 Mart’ta İstanbul’un işgal edilmesi üzerine kapatıldı. Meclisteki Kuvayi Milliyecilerin önde gelenleri arasında bulunan Rauf Bey, Vasıf Bey ve bazı mebuslar tutuklandı.

İşgalden sonra artık esir padişahtan ve hükümetten hiçbir şey beklenemezdi. Milli Mücadele’de yeni bir dönem başlıyordu

ANADOLU HAZIR MIYDI?

Biraz geriye gidelim. Kutsal isyanı başlatan kadro, yani Milli Mücadele önderleri bu olasılığı çok önceden öngörmüştü.

1919 yılı Kasım ayında Sivas’ta tarihi bir toplantı yapılmıştı. (Amasya Buluşmasından hemen sonra) Temsil heyeti üyeleri ve millici komutanların katıldığı bu toplantıda, Meclisin nerede açılacağı konuşulmuş ve bu yönde kararlar alınmıştı. Mustafa Kemal, en başından bu yana Meclisin Anadolu’da toplanması gerektiğini belirtiyordu. Ancak, meclisin İstanbul’da bulunması gerektiği fikri ağır basmıştı. 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgal edilmesi ve meclisin kapatılması üzerine, Heyeti Temsiliye, işte o toplantıda aldığı kararların gereğini yapmak üzere harekete geçti.

Meclis-i Milli’nin acele Ankara’da toplanmasına karar verildi. 19 Mart’ta bu karar dört yana duyuruldu. Fevkalade yetkilere sahip bir meclisin toplanması, kurtuluş yolunda bir zorunluluktu. Vilayetlerden temsilciler seçilecek, ayrıca İstanbul’dan kaçabilen mebuslar da Ankara’da toplanacak meclise katılabileceklerdi.

İstanbul’dan Ankara’ya doğru yola çıkanlar, Milli Mücadele’nin öncülerinden olan Ali Fuat Paşa tarafından Geyve’de karşılanıyor, milliciler trenlerle, emniyet içinde Ankara’ya yollanıyordu.

GALİP DEVLETLER NE DÜŞÜNÜYORDU?

Tam da o günlerde İtalya’daki San Remo şehrinde uluslararası bir konferans toplanıyordu. İngiltere Başbakanı Lloyd Georg, Fransa Başbakanı Millerand, İtalya Başbakanı Francesco Nitti ile Yunanistan, Japonya ve Belçika temsilcilerinin katıldığı toplantının konusu Osmanlı devletiydi. Kimin nereye konacağı, Osmanlı’nın nasıl parçalanacağı tartışılıyordu. Bir anlamda, yenilmiş Türklere dayatılacak sulh anlaşmasının son şekli tasarlanıyordu.

ANKARA’DA DURUM NASILDI?

Ankara eski bir kentti. Bütün Anadolu gibi, yorgun, aç ve fakirdi. Kayalıklar üzerine kurulmuş eski evler, bataklıklar ve çorak tarlalarla çevriliydi. Ancak inançlı bir milli ruh şehre hâkimdi.

Meclisin toplanması için İttihat ve Terakki Fırkası tarafından yaptırılan Numune mektebi seçilmişti. İttihatçıların kulübü olarak bilinen yapının pek çok eksiği vardı. Oysa Ankara’da mebusların kalabileceği yeteri kadar yer dahi yoktu. Konaklamaları için muallim mektebi hazırlanmıştı. Ayrıca Taş Han da vardı. Ancak parası olan için…

Ayrıca, Anadolu hareketine karşı yer yer isyanlar başlamıştı. İstanbul hükumetinin kışkırttığı Ahmet Anzavur Balıkesir civarında yeniden harekete geçmişti. Kuvayı inzibatıyi isimli bir askeri birlik İzmit civarından ilerlemeye başlamış, Düzce ve Adapazarı kanlı bir ayaklanma ile yayılma tehlikesi gösteriyordu. Meclisin açılışından daha birkaç gün evvel, Mustafa Kemal’in de barınmakta olduğu Karargâhtepe yakınlarında silah sesleri duyuluyordu. Büyük komutanlar dahi ellerinde mavzerlerle nöbet yerlerini dolaşıyordu.

Çukurova, Antep, Maraş ve Urfa Fransız askerleri ve ermeni milislerine karşı canını korumaya çalışıyordu.

MECLİSİN ADI NE OLACAKTI?

Meclisin adının ne olacağı, Ankara’da ve Temsil Heyeti ile komutanlar arasında uzun uzun tartışılmıştı. Zira, fevkalade yetkilere sahip bir parlamento oluşacaktı. İşgal altındaki İstanbul artık Anadolu tarafından tanınmıyordu. Misak-ı Milli ve Sivas Kongresi kararları gereğince, milletin iradesi amildi ve milletin kendi kendini yönetebileceği gösterilmek isteniyordu. Bu nedenle Meclisin ismi ve yetkileri çok nazik bir konuydu. “ Kurucu Meclis “ ismi pek taraftar bulmadı. Hamdullah Suphi Bey, “ Kurultay “ önerisinde bulundu, Celalettin Arif Bey, ‘ Meclis-i Kebir-i Milli ‘ dedi.

Fevkalade yetkilere sahip olan Meclis bütün kuvvetleri elinde bulunduracaktı. Her şeyin geçici olduğunu göstermek için bakanlar kurulu üyelerine “nazır “ değil, “ vekil” denecekti. Ancak isim konusunda henüz bir sonuç alınamıyordu.

Öte yandan, açılış için başlangıçta 22 Nisan Perşembe günü tespit edilmişti. Ancak, İstanbul’daki siyasi çevreler ve onların el altından desteklediği milli mücadele karşıtları, Ankara’da toplananların dinsiz olduğu iftirasını yaymaktaydı. Bu nedenle, açılış töreninin Cuma günü yapılması uygun görüldü.

Heyeti Temsiliye, yayınladığı 5 maddelik bir bildiri ile meclisin ne zaman toplanacağını, tören için nerelerin ziyaret edileceğini ve neler yapılacağını halka duyurdu. Meclisin adı henüz konmamıştı…

MECLİS NASIL AÇILDI?

O gün, yani 23 Nisan 1920 tarihi Ankara’nın muhteşem günlerinden birisi oldu.

Daha sabahtan herkes en büyük bir bayrama katılmak için evlerinden çıkmış, herkes allı güllü en güzel elbiselerini giyerek, Hacı Bayram Camii ile Meclisin toplanacağı bina arasındaki bütün cadde ve sokakları doldurmuştu. Arsalarda ve damların tepelerinde insanlar vardı. Yerli, yabancı bütün Ankara bu muhit içine sıkışmaya çalışıyor, fakat yer olmadığı için taşıyor, taşıyordu. Camide bile erkenden yer yer almaya acele edenler çok olmuştu. Öyle ki Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına yer bulmak için çok güçlük çekildi. “ Yunus Nadi

Cuma hutbesinde vatanın kurtuluşu için dua edildikten sonra, önde din adamları, ellerinde ayetlerin yazılı olduğu bayraklarla ilerlemeye başladı. Mebuslar onları takip ederek meclis binasına doğru gitmeye çalışıyordu. Aslında dalga dalga ilerleyen bir kalabalık söz konusuydu.

Birkaç gün evvel, Batı cephesinden Ankara’ya getirilen Üsteğmen Şerif komutasındaki bir bölük süvari, o mahşeri kalabalığın içinde, yolun iki yanında kılıçlarını çekmiş şekilde mebusları selamlıyordu.

Saat 2 sularıydı. Günlerdir Kur’an’ı hatim eden hocalar, son kısmı meclis kapısında okudular. Bu arada kurbanlar kesiliyordu. Bahçe kapısının önünde bir başka din adamı, Türkçe dualar ederken görülmemiş kalabalık bir ağızdan “amin” diyordu.

PARLAMENTO BİNASI HAZIR MIYDI?

Zamanının öne çıkan yapılarından biriydi. İstasyondan Karaoğlan çarşısına giden yokuşun sonunda yükseliyordu. Yapının her iki tarafında birer giriş kapısı bulunuyordu. Yüksek tavanlı binanın içinde birkaç küçük oda ve bir salon bulunuyordu. Aslında Meclis binasının kimi eksikleri vardı. Örneğin çatısı akıyordu. Yeteri kadar sandalye bile yoktu. Mebuslar için okul sıraları yerleştirilmişti. Çatıda yeterli kiremit de yoktu. Olanları da Ankaralıların evlerinden sökülüp getirilenlerdi. Öyle ki Yukarı Yüz denilen kale civarındaki mahallede, her evin çatısında eksik kiremitlerin boşluğu göze çarpıyordu.

Kürsü Kastamonu’dan getirilmişti. Oradaki millicilerin bir hediyesiydi. Üzeri bayraklarla kaplanmıştı. Tavana asılan lambalar ve orta yere kurulan soba dikkat çekiyordu.

TOPLANTI NASIL BAŞLADI?

Kutsal emanetlerin de kucaklarda tutulduğu kalabalık içinde, hatimler bitip dualar edildikten sonra, Mustafa Kemal Paşa meydana yakın taraftaki kapıdan içeri girdi. Sola dönüp koridorda biraz ilerledikten sonra sağ taraftaki kanatlı kapıdan geçti.

İçerisi hınca hınç doluydu. Meclisi çevreleyen yollar ve onun arkasındaki yerler de kalabalıkları misafir ediyordu.

Sinop mebusu Şerif Bey alkışlar arasında kürsüye çıktı.

-Milletimizin dahili ve harici istiklal-i tam dahilinde yazgısını bizzat idare etmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum !”

Daha sonra Mustafa Kemal Paşa’nın önerisiyle, mazbataların incelenmesi için encümen kurulması konusu görüşüldü ve kabul edildi. Gereken işlemler yapıldıktan sonra, ertesi gün 10’da toplanmak üzere oturuma ara verildi.

Ertesi gün meclis reisliği seçimi yapıldı ve Mustafa Kemal Paşa, 120 mebusun 110’unun oyunu alarak başkan oldu. Reis, aynı zamanda icra vekilleri heyetinin de reisiydi.

Yemin metninin içeriği neydi?

Başkatip Recep Bey ve Ankaralı Halil bey tarafından kaleme alınan mebusların yemini:

Makam-ı hilafet ve saltanatın, vatan ve milletin istihlası ve istiklalinden başka bir gaye takip etmeyeceğime vallahi…”

MECLİSİN BEYANNAMESİ

25 Nisan 1920’de, sonradan önemli görev üstlenecek olan Hamdullah Suphi Bey’in kaleme aldığı “Büyük Millet Meclisi’nin Memleketine Beyannamesi” yayınlandı. Bildiride, padişah ve halifeye isyan iddiasının asılsız olduğu vurgulandı. Milletin kararlılığı dile getirildi.

Aynı gün verilen bir yasa önerisi ( Hıyanet-i Vataniye Kanunu) “ Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyanı… “ diye başlıyordu.

Anlaşılan o ki, bu iki metinde kullanılan ifade ile Büyük Millet Meclisi adeta ismini ilan ediliyordu.

HAYAL GERÇEK OLDU !

23 Nisan 1920’de Türk Devleti’nin temeli atılmıştı.

Yaklaşık 4 ay önce, Temsil Heyeti Ankara’ya geldiği gün, Fransız askerleri şimdi meclis olan o binanın içinde bulunuyorlardı. Camları kırık pencerelerden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına bakarak, “ hayalci bunlar” diye gülüyorlardı.

İşgal kuvvetlerinin hayalci dedikleri, kısa sürede milletin iradesini hâkim kıldı; sonra meclisin ordusunu kurup nice zorlu savaşların ardından düşmanı yurttan kovdu. San Remo’da tasarlanan ve Sevr’de dayatılan korkunç anlaşmayı yırtıp, attı.

Ve nihayet hayaller gerçek oldu; cumhuriyet de işte o ilk mecliste kuruldu.

Bunları da sevebilirsiniz