Açılım Politikalarında Yeni Aşama “Helalleşme”.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) helalleşme açılımı sonrasında yaşananlar -gerek vaatler gerekse talepler ortaya çıkıp birlikte değerlendirildiğinde-, yapılmak istenilen şeyin, 90’larda SHP, 2010’da AKP eliyle denenip, yarım kalanın bu kez cumhuriyeti kuran parti eliyle tamamlanması operasyonu olduğunu net olarak ortaya koydu.

Her şey herkesin gözü önünde yaşandığı için Mehmet, Bekaroğlu’ndan, Merve Kavakçı’nın eski kocası, CHP milletvekili Cihangir İslam’a, Engin Altay’dan, Kılıçdaroğlu’na vaatler, Kandil’den, Nihal Bengisu Karaca’ya, Nagehan Alçı’dan, Kabataş yalancısı Elif Çakır’a kadar ortaya dökülen talepler ve yorumlar konusunda ayrıntıya girmeye sanırım gerek yok.

Kimin ne söylediğinden daha önemli olarak, yanıtı aranması gereken soru, Kılıçdaroğlu’nun, “CHP adına” böyle bir açılım operasyonunu niçin yapma gereği duyduğu?

Sorunun yanıtı için, önceki açılım çabalarının niçin yarım kaldığı ya da sonuçlandırılamadığına bakılması gerekiyor.

Sorunun yanıtının, biri 1999 tarihli Fatih Polat imzalı olarak Evrensel Gazetesinde diğeri ise 19.11.2010 tarihli Anberin Zaman imzalı olarak Haber Türk Gazetesinde yayınlanan, sizlerle linklerini de paylaşacağım iki yazıdan yapacağım aktarımlarla netlik kazanacağı kanısındayım.

1999 tarihli yani günümüzden tam 22 yıl önce yazılmış olan yazının başlığı ‘Demokratik cumhuriyet’e parti arayışı.

Söz konusu yazı, “28 Şubat müdahalesinin ardından, kapatılan RP’de gözlenen “üslup değiştirerek” kabul edilebilir bir çerçeveye oturma arayışı, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından Kürt sorunu bakımından da yaşanıyor. Öcalan’ın PKK’ye yaptığı “silah bırakma ve demokratik cumhuriyete katılma” çağrılarıyla eşzamanlı olarak, Türkiye’de bazı siyasi çevrelerin katılımı ile başlatılan “demokratikleşme, Kürt sorunu ve barış” eksenli toplantılarda yeni bir oluşum tartışılıyor” sözleriyle başlıyor. (HADEP, HDP’nin o tarihteki versiyonu)

Yazının devamında ise “Katılımcılar tarafından HADEP merkezli olmaktan çok, ortak bir girişim gibi yansımasına özen gösterilen girişimin, “demokratik cumhuriyet” adlandırmasıyla birleştirmesinin daraltıcı olabileceği ve doğrudan İmralı sürecini çağrıştırabileceği için değişik çevrelerce olumsuz karşılanabileceği düşünülüyor” denilerek, bu girişimin gerçek bir değişimi öngörmekten çok, algıların değiştirilmesini, normalde yutulmayacak hapın, farklı bir hapmış gibi yapılarak yutturulmasının amaçlandığı açıkça ifade ediliyor.

Yanlış okumadınız, yazı tam da bu günlerde Kemal Kılıçdaroğlu ve ortakları tarafından dillendirilen şeyden yani Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracak bir demokrasi koalisyonundan bahsediliyor.

Söz konusu yazıda, oluşumun katılımcı ve destekçilerinin kimler olduğu da var. Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Ufuk Uras, Ercan Karakaş, o dönem Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖDP) üyesi, şimdilerde Cumhuriyet Halk Parti’li (CHP) olan Yıldırım Kaya, Mehmet Metiner ve Altan Tan ilk akla gelenler.

Gelelim ikinci yazıya. İkinci yazının konusu CHP ve HDP’nin bir önceki versiyonu Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) arasında işbirliğinin sağlanması. Yazının konusu bu olunca başlığı da “CHP-BDP ittifakı: Hangi niyetle?” oluyor doğal olarak.

Yazı, “Uzun zamandır bu köşede Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin, BDP ile seçim ittifakı yapması gerektiğini dillendiriyorum” diye başlıyor. Aşağıda sizle paylaşacağım uzun bir

“…CHP ile BDP (HDP öncesi laiklik ekseninde de buluşuyorlar. Hatta BDP, kadın-erkek eşitliğinde CHP’den çok daha ileri bir noktada. Milletvekillerinin yarısı kadın. Böylesi bir ittifak neticesinde Kürt nüfusunun yoğun olduğu Batı illerinde, bazı milletvekili adaylarının BDP kontenjanından Meclis’e girme şansları bir hayli yüksek. Bu da Kürt siyasetini Güneydoğu’ya hapsetmekten kurtarır. Ülkeyi birleştirici bir etkisi olur. Geçtiğimiz salı günü yayımlanan köşemde Kılıçdaroğlu’nun Sosyalist Enternasyonal toplantısı için bulunduğu Paris’te Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yle yaptığı görüşmenin bölgede yarattığı heyecandan bahsetmiştim. Önder Sav ekibinin tasfiyesinin ardından CHP’de değişim umudu Güneydoğu’da da esmeye başladı. Bunun hemen akabinde Sosyalist Enternasyonal için Paris’te bulunan BDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, CHP, ÖDP ve EMEP’i içerecek “sol bloku” lafını ortaya attı. Ardından CHP’nin yeni Genel Sekreteri Süheyl Batum da “BDP’yle işbirliğine varız” dedi. BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık ise ‘Bu projeyi hayata geçiren parti iktidar olur. 1987,89, 90’lı yıllardaki SHP ruhunun içinde herkesin kendini ifade ettiği gibi bir platform olursa bu çok önemlidir’ dedi” şeklinde devam ediyor.

Yukarıda sizlerle paylaştığım yazılardan da anlaşılacağı gibi, 1991 SHP ve 2010 tarihli AKP açılımlarının yarım kalma nedeninin, ismiyle cismiyle Cumhuriyeti kuran partinin bu tuzağın görünüşteki meşruiyetini sağlama konusuna ikna edilememiş olduğunu, Anberin Zaman’ın yazısından anlaşıldığı kadarıyla CHP’de gerçekleştirilen operasyon sonrası CHP’nin bu operasyona hazır hale geldiğinin düşünüldüğünü söylemek mümkün. SHP kendisini CHP’nin devamı gibi göstermeye çalışsa da, özellikle Bülent Ecevit’in dışarıda kalmış olması nedeniyle oluşturulmaya çalışılan bu algının yeterli olmadığını da bir açıklama notu olarak ilave edip devam edeyim.

Sonuç olarak, 1991 SHP ve 2010 tarihli AKP açılımlarının doğrudan devamı olarak ortaya çıkan CHP’nin “helalleşme açılımının” yeni ve orijinal bir fikir ya da siyasi tavır olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu gün “helalleşme adı altında yaşananlar, 30 küsur yıllık bir hedefin, gerçekleştirilmesi sürecine, CHP’nin “yenilenerek” hazır hale getirilmiş olmasından başka bir şey değildir.

2018 öncesi AKP’yi siyaseten aklayarak ve AKP’nin açılım yanlısı ve kumpas davaları savunucusu kesimlerini -Gül, Babacan, Davutoğlu, vb.-şimdilerde muhalefet bloğunun parçası haline getirerek, yalnızca Cumhurbaşkanı’nın kişiliği üzerinden muhalefet yapmayı tercih eden CHP önderliğinde yürürlüğe konulan bu yeni operasyonun başarılı ya da başarısız olmasını belirleyecek şey, CHP yönetimine hakim olan bu tutumun, CHP parti ve seçmen tabanınca da benimsenmesinin sağlanması koşuluna bağlıdır.

2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan Ekmelettin olayında “tıpış tıpış” gitmeyi reddeden CHP tabanı, bakalım bu sefer nasıl davranacak. Hep beraber göreceğiz.

Kaynakça

https://www.evrensel.net/haber/118487/demokratik-cumhuriyet-e-parti-arayisi https://www.haberturk.com/yazarlar/amberin-zaman/572807-chp-bdp-ittifaki-hangi-niyetle https://www.veryansintv.com/iktidar-olmak

https://odatv4.com/makale/hdp-turkiye-partisi-olabilir-mi-19102034-194034

Bunları da sevebilirsiniz