Aydınlık Ege’nin ilk sayısında yer alan görselli bir haber Kültürpark’ta bulunan ama pek çok kişinin gözüne çok da görünmeyen at heykelini gündeme getirerek kanımca çok önemli bir iş yaptı. Haberi okuyup da duygulanmamak, Cumhuriyet’i kuranlara bir kez daha şükran duymamak olanaksızdı. Diğer yandan da bu haber, Cumhuriyet’i anmak kadar anlamak görevimizi de anımsatmış oldu.
Yanmış, yıkılmış İzmir’de yoksul ve yoksun bir toplumla Kültürpark oluşturma düşüncesini akla getirebilenler Atatürk önderliğinde Cumhuriyet’i kuranlar ve devrimleri yapanlardı. O günün Türkiye koşullarında kentin orta yerine bir Kültürpark kazandırma düşüncesi doğaseverliğin de, insanseverliğin de sağlam kanıtından başka bir şey olmasa gerektir. Yine o günün koşullarında bu zor işin altından çilekeş atlarla kalkanların şu ya da bu şekilde telef olan hayvan dostlarımızı unutmamış olmaları, unutmamakla yetinmeyip bir heykelle onları anıtlaştırmaları gözlerimizi yaşartan soylu bir davranıştır. Bu soylu davranışı akla getirip, gereğini yaparak Cumhuriyet’in atlarını anıtlaştıranları saygıyla selâmlama görevini yerine getirelim.
Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet pek çok alanda eşsiz başarılara imza atmıştır. Yeri geldikçe değinilen bu başarılar arasında her nedense çevre ve doğaya ilişkin olanlar hak ettiği ilgiyi görmez.
Yalova’da bir ağacın yaşamını kurtarmak için yapının yerini değiştirten Atatürk değil midir? Son örnekle gündeme geldiği gibi insana ait bir yaratının ortaya çıkmasında hayvan dostlarımızın katkısını göz ardı etmeyen ve o katkıyı anıtlaştıran Atatürk Cumhuriyet’ini artık içi boş anmalardan kurtarıp anlamamızın zamanı gelmiştir düşüncesindeyim.
On bir yıl süren uzun savaşların ardından yedi düveli ülke topraklarından kovan mucizeye eşdeğer Cumhuriyet ve Atatürk Devrimleri birkaç yüzyıllık gecikmeyle de olsa Anadolu’yu aydınlanma değerleriyle buluşturdu. Böylelikle yoksul ve yoksun Türkiye Cumhuriyeti başı dik, alnı ak, yüzü pak bir şekilde uygar dünyadaki yerini aldı.
Kültürpark’taki at anıtı da gösteriyor ki; Cumhuriyet Türkiyesi’nde at olmak bile bir değer taşımak demektir. Çiçeğine, böceğine, kurduna, kuşuna, atına, ağacına saygı duyan, onu da kendisinden bir parça sayan soyluluğa bin selâm olsun!
On yıldan uzun süren savaşlardan sonra Anadolu yangın yerine dönmekle kalmadı. Başta çocuklar olmak üzere Anadolu insanı kimsesizlikle de tanışmış oldu. Atına, ağacına sahip çıkma bilgeliği gösteren Cumhuriyet kurucuları doğal olarak çocuklarına da sahip çıktı. Kültürpark Dr Behçet Uz’un eseridir. Kültürpark yapılırken telef olan atları anıtlaştırmak da onun düşüncesidir. Kültürpark Montrö kapısı’nın birkaç yüz metre uzağındaki Behçet Uz’un adını taşıyan Çocuk Hastanesi’nin de adları bugünlerde tecavüz ve cinsel kötüye kullanımla özdeşleştirilerek hepimizin yüzünü kızartan güncel ortamda çocuklarımıza verdiği hizmetle bir başka bilgelik anıtı olarak varlığını sürdürmekte olduğunu anımsayalım.
Atlara olan vefa, geleneklerimiz, göreneklerimiz ve geçmişimizle de örtüşen bir davranıştır. Bilindiği gibi biz Türklerin ataları yeryüzünde iz bırakan eşsiz uygarlıklar kurmuş atlı çoban kültürünün becerikli üyeleridir.
Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü anlarsak değerini bilmiş oluruz. Değerini bildiğimiz şeyi korumak, yıkılmışsa yeniden kurmak zor olmayacaktır. Böylelikle, ağıt yakmaktan, ağlayıp sızlamaktan da uzak durmuş oluruz.
Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Elbette, başta çocukların! Hatta, atların ve ağaçların da!
Atatürk Cumhuriyeti’nin çocuklarına, atlarına ve ağaçlarına sevgiyle…