Konumuz elbette yanı başımızda kendisini gösteren “bağımsızlık” görünümlü emperyal kuklası devlet kurulması olasılığı. Etki tepkiyi doğurur! Doğrudur! Ama, bu örnekte olduğu gibi yetersiz ya da yanlış etki çok daha büyük tepki doğurmuştur. Türkiye ile birlikte diğer bölge ülkelerinin çeyrek yüzyıldır sergilediği eksiklikler, yetersizlikler ve yanlış politikalar Irak Kuzey’indeki II. İsrail’i deyim yerindeyse çağırmış ve özendirmiştir.
Barzani Referandumu öncesinde sergilenen emperyal güdümlü görüntüler referandum sarhoşluğu sonrası bir kez daha sahne aldı.
Bu görüntüler eski bir filmi aklıma getirdi. Bundan birkaç yıl önce Kosova bağımsızlığını ilân ettiğinde Kosova bayrağı kadar ABD, İngiliz ve AB bayrağı dalgalandırıldığını görünce bu nasıl bağımsızlık diye mırıldanmış olduğumu anımsadım.
Barzani bölgesindeki referandum zaferinden (!) sonra yan yana gelen Kürdistan ve İsrail bayrakları benzer şekilde duygulanmama neden oldu.
Oysa, son birkaç yıldır ABD kaynaklı “PYD/PKK kara gücümüzdür” yollu sözler sıkça işitilmekteydi. Yeni devlet bölgenin yer altı zenginliği petrolün bekçiliğine koşulacaktı. Doğal olarak da bugünkü sınırlarının genişletilmesi ve en azından denizlere eriştirilmesi gerekecekti. Sözde devlet ama gerçekte maşalıkla ödevli bu yapılanmanın oluşumu yolunda atılan adımların kimi insanlarımızı heyecanlandırdığı dün gibi belleklerimizdedir.
O denli heyecanlanmıştır ki bu romantik dostlarımızın bazıları işi “Kobani Devrimi” ni selâmlamaya ve kutsamaya kadar vardırmışlardır.
Kendini geliştirme, değişen koşullara göre çözümleme yapma eyleminin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır bu örnekle. “Ulusların kendi yazgısını belirleme” şablonunu bugünün azgın emperyalizm koşullarında kullanmaya kalktığınızda gülünç olmanın ötesinde acınacak duruma düşmüş olursunuz. Bugünün dünyasında davranışlarınızı ve tutumunuzu belirlerken göz ardı edemeyeceğiniz bir önemli ayrıntı vardır. EMPERYALİZM! Bu önemli ayrıntıyı göz önünde bulundurmadan atacağınız hemen her adım iyi niyetli de olsanız tarihin derinliklerine çakılmış tutuculuğunuzun yansıması olarak gösterecektir kendisini.
Referandum sonrasında olacakları ya da olmayacakları bölge ülkelerinin tutumu belirleyecektir. Ancak, bunca yaşanandan sonra artık saklanmaya gerek görülmeyen İsrail etkisi ve II. İsrail olgusu artık gözlerimizin içine sokulurcasına belirgin duruma gelmiştir.
Dileğim bu belirginleşmenin sağcısıyla, solcusuyla ve elbette ortayolcusuyla aydın kesimimizin aklını başına getirmesidir. İsrail ve Kürdistan bayraklı sözde bağımsızlığın ülkemize, bölgemize ve dünyamıza katabileceği bir olumluluğun bulunmadığı hiç olmazsa bu örnekle artık anlaşılmış olmalıdır.
Ortaçağ artığı aşiretlere kurdurulacak sözde devletler bölgemize esenlik değil daha fazla acı verecek ve sorun doğuracaktır.
Sorun ancak küresel düşünüp, ulusal ve bölgesel davranarak çözüme kavuşturulabilir.