Her şey Havva ile Adem döneminde başlamıştı. Havva o yasak elmayı yedirmeseydi Adem’e şimdi bunları tartışıyor olmazdık belki de. Ama kadın milleti işte, duramamış kalıpları içinde. Çiğnemişler yasakları ve gerçek dünyaya gönderilmişler haliyle. İnsan neslinin başlangıcını bu hikayeye dayandırırsak, üremenin en temel olaylardan olduğu görülür. Ama burada şunu sormak gerekmez mi: Yüzyıllardır gerçekleşen üreme, neden ahlak dışı sayılır oldu? Kadın ile erkek hem birlikte olsun, yeni nesiller dünyaya gelişini ‘kutsal bir görev’ sayıp; hem de ‘aman gizli olsun, ayıp’ demek hangi mantığa sığıyor? Zaten tüm yasakları, ayıpları, tabuları bundan mütevellit insan ırkı çıkarmadı mı?
Türkiye’de günümüz olaylarının birkaçını incelediğimizde; seks ile ilgili görünenin, söylenenin, yazılanın hatta çizilenin bile git gide ahlak dışı sayıldığını görüyoruz. Tabi bir de ‘Türk toplum yapısının genel ahlak ve yaşayış biçimine aykırı’ durumu katıldı işin içine. İnsanları birbirine düşman eden bu algı tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Yakın dönemde Ortaöğretim müfredatındaki ‘ Canlılarda üreme, büyüme ve gelişme’ konusunun, insanı konu dışı bırakıp, ‘Bitki ve hayvanlarda üreme, büyüme ve gelişme’ olarak değiştirilmesi bir başlangıçtır bana göre. Ders kitaplarından kadın ve erkek üreme organlarının tanıtıldığı resimler de kaldırılmıştır. Bunun yerine anne ve bebek temalı bir resmin konulmasının, biyoloji kitabındaki eğiticiliği ise tartışma konusudur. Eski Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Psikolojik Danışman Abdullah Tunalı bu konuda şunları dile getirmiştir: “6’ncı sınıf Fen ve Teknoloji dersi kitabında sistemler üzerinden bilgiler verilir. Bunlardan biri de üreme, boşaltım sistemleri konularıdır ve bu konulara giriş yapılır. Üreme organlarının iç yapısı, çocukların gelişimine uygun şekilde anlatılırdı. Aynen böbrek ve kalbin çalışma biçiminin anlatıldığı düzeyde üreme organlarının da iç yapısı resimlenir ve kitapta yer alırdı. Ama bu konu bu seneki 6’ncı sınıf Fen ve Teknoloji kitabında ciddi bir sansüre uğramış. Üreme organları sadece hücre bazında ve üreme ile ilgili kısım anne ve yanında bir bebekle geçiştirilmiş. Önceki yılın kitabına göre konu daha kısa, üstün körü ve yüzeysel anlatılıyor.”[CITATION htt \l 1055 ]
Diğer bir çarpıcı örnek ise TTNET’in serbest bir internet ansiklopedisi olan Wikipedia’nın Türkçe kolu olan Vikipedi’deki “vajina”, “insan penisi”, “testis torbası” ve “kadın üreme organları” içeriklerine mahkeme kararı olmaksızın erişimi engellemesidir. Ülkemizde sesli olarak dile getirilmesi zorlanılan bu başlıkların böylece yazımı da kalkmış oldu. Peki bu şekilde hangi sorunun çözülmesi amaçlandı? TTnet’in yaptığı açıklamaya göre bu karar tamamen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na aitmiş. Teknoloji çağındayız denilen 21.yüzyılda Türkiye’deki uygulamalar ne yazık ki tam tersine işlemekte. Tabi ki olumlu yönden bakıldığında internet ortamındaki yanlış ve güvensiz bilgi ortamından bireyi koruma sağlıyor denilecektir. Ancak daha 6.sınıf öğrencisi bir çocuğun okul kitabında bulamayıp, bu konuyu araştırmaya kalktığı düşünülürse; internet çağında olan bu çocuğun cehalet dolu kara bir deliğe düşmesi engellenemez. İşte tam da burada toplumun ahlak yapısı ve yaşayış biçimi üstüne eklenince, gelin görün ki siz bizim 11-12 yaşlarındaki nesillerimizin ilerideki psikolojik ve sosyal durumlarını. Böylece tamamen bilinçsizce yetiştirilen çocukluk evresi ve ardından kulaktan dolma her türlü yönlendirmeye açık lise dönemi geçer. Bizim çocuk artık üniversitededir. İşte o zaman bir kadınla iletişime geçmekten çekinen ya da tam tersi kadınlara sadece aç gözlerle bakan bir cinsel buhrana düşmüştür. Genç kadınlarımız ise aile korkusu, mahalle baskısı derken erkekleri kaçılması gereken bir sapkın; ya da onlara ilgi gösteren ilk erkeği hayallerinin beyaz atlı prensi gören cinsel ve psikolojik bir dengesizliğe yakalanmıştır bile. ‘Cinsel yöneliminin’ farkına varan kadın veya erkeğin ise hali daha da fenadır. Önce kendinden başlayan itiraf listesinde sonu gelmez bir sıra vardır. Ve bu durum hem ona hem içinde yaşadığı topluma yabancıdır. Çünkü bu durum eğitim hayatında adını duymadığı konuların, kendi özelinde ulaşamadığı bilginin sonucudur artık.
Bakmamız gereken diğer bir alan ise sanattır. Özgür düşünce ve duyguların doğduğu en temel yer olan sahneler… “Vajina Monologları” Amerikalı oyun yazarı Eve Ensler’in yazdığı eser, yıllardır dünyanın dört bir yanında oynanıyor ve ardında büyük izler bırakıyor. “Kaçınız, vajina kelimesini rahatsız olmadan söyleyebiliyor?” sorusuyla başlayan ve kadın cinselliğini tartışan bir çok skeçten oluşuyor. Bir oyuncu, aile dostu tarafından tecavüz edilen genç bir kızı canlandırıyor. Diğer bir skeç konusu kadın sünneti. Ayrıca tecavüz, ev içi şiddet gibi çeşitli kanayan yaralara da parmak basıyorlar. Başta oyuncu bulmakta, oynanacak salon bulmakta zorlanılıyor. Ama bu koşullar için bahsettiğim yer Hindistan. Peki ya 2003 yılında oyun Türkiye’de sergilenmek istendiğinde yaşanan durum ne olmuş? Özel tiyatro sahnelerinde gösterimine izin var; ancak Kadıköy Kaymakamı, Halk Eğitim Merkezi’nde sahnelenmesine izin vermemiş. Gerekçesi ise oyunun isminin ‘genel ahlak kurallarına aykırı’ olmasıymış. Yani televizyonda uzmanlar, aktivistler hatta bakanlar “halkı bilinçlendirelim, eğitim şart” diye dursun; okumuş dediğimiz bir kesimin zihniyeti içler acısı.
Oysaki insanlığın asıl bilmediği şeyden korkması gerekmez mi? Çünkü keşfetmeye, bilgilenmeye, bilgilendirmeye izin verildiğinde her türlü zarara, tehlikeye kendini hazır hale getirir. Bilir doğruyu, yanlışı ve ona dayatılmaya çalışılan safsataları. Ama tam tersi kolayına geliyor bazılarının. Konuşulmadıkça, duyulmadıkça yaşanan acılar ve dokunmadıkça yılan ona bin yıl hiçbir sorun yok. Sorgulamaz böylece insanlar ve daha çok şey talep etmez, edemezler. “Yanlış yapıyorsunuz” diyemez en basitinden; çünkü sesleri bile ellerinden alınmıştır çoktan. Bu yüzden ben henüz diyebiliyorken derim: “adına da derler seks!”
*http://www.amargidergi.com/yeni/?p=1214 – 19 Mart 2015