Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

Pelin Zenginobuz

1999 yılında BM Genel Kurulu kararıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilmiştir. Bu günün 25 Kasım olarak belirlenmesinin nedeni 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde meydana gelen bir olaya dayanmaktadır. Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika’daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo’ya meydan okumuştur. Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedilir ve en son olarak da 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek, tecavüz ve işkenceyle katledilirler… Sonrasında, bu katliam kayıtlara “araba kazası” olarak geçmiştir.







Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının Kelebek olmasından da esinlenerek; o günden sonra bu üç kız kardeş gerek Dominik’te gerek dünya da “Kelebekler” adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başladılar. Dominik Cumhuriyeti ve Amerika’nın ünlü yazarı Julia Alvarez, Mirabel kız kardeşlerin hayatını anlattığı romanını In the Time of The Butterflies (Kelebekler Zamanı) yayımlanmıştır. Ve bu kitap, Mirabel kız kardeşlerin kelebekler olarak tanınmasına neden oldu. 2000 yılı 25 Kasım’ında Mirabel Kardeşlerin cesetleri doğdukları köye kadın örgütleri tarafından taşınmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2010 verilerine göre, dünya genelinde her 3 kadından birinin hayatında en az bir kere şiddete maruz kaldığı tahmin edilmektedir. Yapılan araştırmalar Türkiye’de ise her 5 kadından ikisinin fiziksel şiddet mağduru olduğunu göstermektedir. Bu da kadına yönelik şiddetin sınıf, etnik köken, din, coğrafya ve kültür farklılıklarından bağımsız olarak toplumun her kesiminde görüldüğünü kanıtlamaktadır.

Peki, kadına yönelik şiddete karşı sorumlular/devlet ne yapıyor? Bu konuda Türkiye’de ki son dava örneklerine bakmamız yeterli olacaktır. İstanbul’da bir belediye otobüsünde şort giydiği için bir kadına tekme atan saldırgan hakkında tahliye kararı verildi. Mahkemedeki ifadelerinde “müştekinin kendisini taşıyabilecek bir giyim kuşamı olması lazımdı. Herkesin ortak yaşam alanına yakışmayacak şekilde giyim kuşamı vardı. Ortamı bozuyordu. Otobüste aile, ana baba var. Herkesin ruh dünyasını etkiliyordu. Doğruları birinci dereceden Kuran-ı Kerim’den almak zorundayız. Kadının haya perdesinin oluşması için örtüsü olması gerekiyor. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde örtünmesi gerektiği belirtilmiştir. Gayrimüslimim diyorsa kendisini taşıyabilecek giyim kuşamı olması gerekiyor. Aksi takdirde insanları suça teşvik ediyor, insanların şehvet duygularını kabartıyor. Benim olayda şehvet duygularım kabarmadı ama istem dışı bir davranışta bulundum” dedi. Bir diğer olay ise; İstanbul’da 53 yaşındaki kadın alışveriş yapmak için girdiği markette “düzgün yürü” denilerek önce sözlü tacize, ardından fiziksel saldırıya uğramıştır. Saldırgan hakkındaki şikâyet sonucunda ise yine serbest bırakılma kararı çıkmıştır.

Geçtiğimiz ay yaşanan kadına yönelik şiddet vakalarından sadece iki örnek ile Türkiye’nin yargısal ve politik anlamdaki eksikliği gözler önüne çıkıyor. Bu eksikliğin giderilmesinden hükümet sorumludur. Çünkü bu sistem tek başına işleyen ve kendiliğinden süre gelmiş bir oluşum olarak kabul edilemez. Bu nedenle en yüksek merci sayılabilecek özne olarak “devleti” ele almak gereklidir. Devlet kadına yönelik şiddete olan negatif tutumunu pozitif bir ödeve doğru götürmek zorundadır.









Kaynaklar:

  1. Kadın Dayanışma Vakfı, Kadına Yönelik Şiddet El Kitabı, 2008

  2. http://www.cnnturk.com/guncel/neden-25-kasim-kadina-karsi-siddetle-mucadele-gunu?page=5



Bunları da sevebilirsiniz