Güneş topladık, daha güzel günler için…
Zülfü Livaneli’nin “Bir Kuşaktan Bir Kuşağa” adlı 50. Yıl Özel Albümü’ne ilişkin konserden söz ediyorum. Livaneli’nin 50. sanat yılı için düzenlenen Zorlu PSM’deki konserin tüm geliri ÇABA (Çağdaş ve Bağımsız Yardımlaşma) Derneği’ne bağışlanmıştı. Yani sokak çocuklarına, çok amaçlı erken eğitim merkezlerine…
Kuşaktan kuşağa
50 yıldır bizleri, birkaç kuşağı besteleriyle güçlendirdi ve zenginleştirdi Zülfü Livaneli. Onu 12 Mart faşizminin gadrine uğradığında tanıdım… 70’lerin ve 80’lerin askeri darbelerinin silindir gibi üzerimizden geçtiği dönemlerde onun şarkılarıyla direnmeyi, dayanışmayı sürdürdük. Onun şarkılarıyla, türküleriyle güçlendik, çoğaldık. Onlar ki ülkemin cezaevi coğrafyasında, demir parmaklardan taş duvarlardan içeri sızıyordu. Ağızdan ağza kulaktan kulağa yayıldıkça, “yalnız değilim” duygusunu içimize yerleştiriyordu. Alanlarda binler, on binler, birlikte şarkı söylemeyi onunla öğrendik…
Hadi benim kuşağım tamam da bugünkü gençlere ne oluyor! Güllük gülistanlık cennet vatanımızda(!) bakıyorum günümüz gençleri de o şarkılara dört elle sarılıyor. Konserde görmeliydiniz. Çoğuna günümüz gençleri dev bir koro olarak katılıyor. Dahası günümüz genç şarkıcıları da o besteleri kendilerine mal ederek kendi yorumlarıyla söylüyor.
Büyülü gece
50. Yıl Albümü’nde Zülfü Livaneli’nin 50 bestesi yer alıyor. Seyhan Müzik’in sahibi Bülent Seyhan’ı kutluyorum bu çetin ceviz proje için. Konserde ellisi değil, bir seçki sunuldu. (Alfabetik sırayla) Feridun Düzağaç, Funda Arar, Göksel, Kardeş Türküler, Kenan Doğulu, Kubat, Linet, Sezen Aksu, Sıla, Yaşar, Yeni Türkü ve Yonca Lodi’nin seslendirdiği şarkılara eşlik eden büyük orkestrayı, şef Turhan Yükseler yönetiyordu. Profesyonellere taş çıkaran, çok içten ve sahici iki sunucusu vardı gecenin: Sıla Öztürk ve Sedef İyibar.
Çocuk korosundan “Sevdalım Hayat”la başlayıp Livaneli ve sanatçıların, dinleyenlerin birlikte söylediği “Yiğidim Aslanım” ve “Güneş Topla Benim İçin”le bitti konser. Başlangıçla bitiş arasında Nâzım Hikmet, Bedri Rahmi, Orhan Veli, Ülkü Tamer, Aragon, Prévert gibi şairler, ülke coğrafyası, farklı müzik türleri geçti büyülü gecenin içinden.
Kardeş Türküler, “Leylim Ley”den sonra Ege’nin iki yakasını getirdi sahneye. Göksel, Moskova’nın Karlı Kayın Ormanı’nı öyle bir duygu yoğunluğuyla sundu ki, içinde yaşadığımız günlerle birlikte gözyaşlarımızı tutamadık. Sıla’nın “Belalım” yorumu çok farklıydı, duruşu, bakışı, edasıyla bütünleniyordu. Kenan Doğulu “Özgürlük” şarkısıyla coşturdu hepimizi, bir an için kendimizi gerçekten özgür sandık.
Söylenen ve söylenmeyen
Sahneden, söylenen kadar söylenmeyenler de geçti. Ya da bana öyle geldi. Her yorumcu heyecanla Zülfü Livaneli’ye kısacık, özlü bir teşekkür sundu. Bence söylenen kadar söylenmeyenler de önemliydi. Artık herkes o denli korkuyor ki konuşmaktan, söylemek istediklerinin çoğunu yutuyor…
O nedenle Sezen’in “Günlerimiz”i yorumladıktan sonra “Bütün acılarımızı söylemişsin” deyip, sahneyi terk ederken bir göz kırpışı; Kenan Doğulu’nun “Daha özgür günlere” diye bitirişi; Yeni Türkü’den Derya Köroğlu’nun “Karanlıktan geçerken Zülfü Livaneli’nin yaktığı umut ışığı”ndan söz etmesi; muhteşem sesi ve yorumuyla herkesi büyüleyen Feridun Düzağaç’ın “Kardeşin Duymaz”dan sonra Zülfü için “Cumhuriyet kadar güzel adam” demesi… Yüksek sesle söylemeye korktuklarımızı, içimizden haykırmamıza neden oluyordu.
Son noktayı Zülfü koydu: ÇABA’ya teşekkür ederken yaklaşık söyle dedi. “Eşime, eğer başıma bir şey gelirse doğru ÇABA’ya başvurmasını söylüyorum. Onların elinden hiçbir şey kaçmıyor.” Sonra gülerek ekledi: “Bu ülkede başımıza kötü ne gelebilir ki, olsa olsa lastik patlar, rüzgâr çıkar…”
Amman Sevgili Kardeşim Zülfü, daha yenilerde Cumhuriyet’in önünde şarkı söylüyordun… Aman sen sen ol kendini rüzgârdan koru!
Geceyi gerçekleştiren, katkıda bulunan herkese teşekkürler. İyi ki varsınız!