Anayasa, bir devletin temeli olan kurum ve kuruluşlarının ve yurttaşlarının hak ile özgürlüklerini belirleyen yasalar bütünüdür. Bu yasalara uyması gerekenlerin başında da söz konusu yasaları uygulamakla sorumlu olanlar gelmektedir. Bu sorumluların sorumlulukları ise, yurttaşların oylarının ne kadarı ile seçildiklerine bağlı değildir. Zira makam ve yetkisi ne olursa olsun herkes yasalar karşısında eşit hak ile hukuka sahiptir. Bu anlayış devlete yerleşmediğinde; devlet erkini eline geçirenler, kendilerinde her istediğini yapma yetkisini gördükleri gibi yine kendilerine ilahi güç vehmetme sınırına kadar götürebilirler.
Bir yurttaşın hakkı ve özgürlüğü, diğer bir yurttaşın hak ve özgürlüklerinin başladığı yere kadardır. Bu sınır geçildiğinde, zarar gören, adalet mekanizmasında hakkını özgürce arama hakkına sahiptir. Hukukla kazanılmayan hak gasp edilmiş bir haktır ve hukuk dışıdır. Seçilmişler de bu kuralın dışında değildir.
Hukuk nosyonundan nasibini almamış bir insan, demokrasinin kendisine tanıdığı hakkı kullanarak halkı aldatıp devleti yönetmek için görev üstlenebilir. Ele geçirdiği bu güçle yasaları rafa kaldırarak devleti kendi istediği gibi yönetmeye ve O’nun nimetlerinden yararlanarak yetki kullanmaya başladığında, Anayasa çiğnenmiş olur. Çağdaş demokrasilerde yurttaşlar keyfi yönetime karşı direnme ve karşı koyma hakkını kullanma hakkına sahiptirler. Bu direnme hakkı yıllar içinde kazanılmış haklar için olduğundan meşru sayılmak zorundadır.
1876 da I.Meşrutiyet Talat Paşa’nın Abdülhamit’i Anayasa’yı kabule zorlaması ile gerçekleşmiştir. Ne yazık ki, Abdülhamit bir sene sonra Anayasa’yı ortadan kaldırarak despot rejimini uygulamaya koydu. Otuz yıl süren bu tiranlık halkın ve askerlerin başkaldırmasıyla 1908 yılında sona erdi ve Abdülhamit İkinci Meşrutiyeti ilan etmek zorunda kaldı. Daha sonra tahtan indirilerek Selanik’te zorunlu ikamete gönderildi.
Anayasa’yı yok farzeden tüm tiranlar bir gün mutlaka yaptıklarının karşılığını en ağır şekilde öderler. Zira hukuk, insanlık tarihinin gelişim sürecinde güçle kazanılmıştır. Bu haklardan bazı tiranların keyfi için hiçbir zaman vazgeçilemez. Rüzgar esenler, bir gün fırtına biçeceklerini bilmelidirler.
Bugün ülkemiz bir tiran tarafından «ben seçim kazandım, istediğimi yaparım” mantığı ile yönetilmektedir. Anayasanın kendisine verdiği hakların dışına çıkarak, hayal kurduğu başkanlık için anayasayı gün be gün çiğnemektedir. Anayasa’yı her ne şekilde olursa olsun çiğnemek, ortadan kaldırmak ve işlemez hale getirmek eskiden idam cezası ile cezalandırılırdı. Yapılan bir değişiklikle idam kaldırıldı, yerine ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası getirildi. Bu yasa hiçbir kimse ve zümreye ayrıcalık tanımadığından günümüz iktidar sahipleri de gün geldiğinde yargılanarak cezalandırılacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hukukun olmadığı bir toplum yönetilemez. Yönetilemeyen toplumlar da yukarıda belirttiğim gibi direnme hakkına sahiptirler.
Ben devletim, her şeyi yaparım mantığı 14. Louis’e ait bir düşüncedir ve karşılığı giyotinde son bulmuştur. Çünkü devletler kişilerin iradesi ile değil, bir hukuk sistemi ile yönetilirler. Şahsi görüş ve uygulamalar çağdaşlıkla bağdaşmadığı gibi yurttaşlar arasındaki eşitliğe de aykırıdır. «Ben yaptım oldu”larla bir yere varılamaz. Bir devlet başkanı ihtiras ve kibri ile ülkeyi bataklığa sürükleyemez. Milletin iradesi kendisini seçenlerle belirlenemez. Milli irade bir bütündür. O bölünemez. Egemenlik ise ulusun hakkıdır. Asla gasbedilemez ve hiç kimseye ne şekilde olursa olsun devredilemez. Bunlar kan ve gözyaşları ile kazanılmıştır ve bunlarla da korunur.
Manuel Noriega’yı bilenler bilir. 1983 ile 1989 yılları arasında Panama devlet başkanlığı yapmıştır. Kendisinin tiranlıkla ilgili çok vahim bir sözü vardır: «İktidarın bir tek görevi vardır, O’da iktidarda kalmaktır” der. Bu şahıs bu söylemine rağmen uyuşturucu, haraç toplama ve kara para ile ilişkisinden dolayı bir gece ansızın ABD tarafından uçakla alınarak, yargılanıp cezaevine konulmuştur. Bu zatın davranışı ve özdeyişi bugün ülkemizde uygulanan yönteme ne kadar benzemektedir. Allah sonunu benzetmesin demekten gayri yapılacak bir şey yok.