Bu ülkenin çocukları Türkü, Kürdü yıllardır ölüyor.
En son söyleyeceğimi en başta belirteyim.
Temel soru şu :
Türkiye’yi Yugoslavya gibi parçalama sürecine mi sürüklüyorlar?
İrdeleyelim…
Yarım asırlık tarihimiz kanlı bir süreci yansıtıyor.
Dış destekli PKK terörü bu ülkenin her türlü kaynağını, varlığını yıllardır sömürüyor.
Cumhuriyetin kuruluş süreciyle birlikte emperyalizm etnik isyanlar yaratarak, yapay ayrıştırmayı köpürtüp, sayısız tezgahlarla sahneye çıktı. Ardından başta PKK olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle, darbelerle, kurduğu yapılarla, işbirlikçileriyle bozguna uğradıkları bu topraklarda, cumhuriyet devriminden intikam almaya çalışıyor.
Önemli yol aldılar, cumhuriyeti belirli ölçüde yıkıma uğrattılar…
PAZARLIK NELERİ İÇERİYOR ?
Gündemde, PKK’nin kongre kararıyla kendini fesh etmesiyle ortaya çıkan birinci soru şu :
Bir terör örgütü Türkiye cumhuriyetiyle pazarlık aşamasına nasıl geldi ?
Yıllardır sürdürülen terör nasıl beslendi, desteklendi ?
Buradan başlarsak düğüm çözülmüş olacak.
Adına emperyalizm deyin, küresel sistem deyin, Amerika, İngiltere, Avrupa deyin bunların ve içerideki işbirlikçilerin desteği olmadan böyle bir mücadele asla sürdürülemezdi.
Nitekim bu güçlerin politik desteği, silah desteği, dayanışması açık seçik ortadadır. Türkiye’ye karşı, ulusal varlığımıza karşı yürütülen bir projedir. Başta BOP olmak üzere küresel güçlerin ortak planına, batılı ülkelerin her birinin kendi çıkarlarına dayanır.
NATO karargahlarında , batılı enstitülerin, kuruluşların merkezlerinde açık açık sergilenen Kürdistan haritaları bu niyeti yansıtıyor…
Ülkemiz, projenin yerli unsurlarının da sayesinde yıllardır kan kaybetmektedir.
Birbirinden farklı görünen ama iktidarda ya da muhalefette olsun özünde emperyalizme hizmet eden etnik milliyetçiler, siyasal dinciler, sağın solun liberalleri masaya oturtulmuş, bugün “ TERÖRSÜZ TÜRKİYE, ikinci çözüm süreci “ adıyla operasyonu yürütmektedir.
Türkiye’de siyasal islamcılar, Türk ve Kürt etnikçileri, liberaller, sağlı sollu neoliberaller, merkez sağ ve sol, bunların siyasal partileri, örgütleri her daim Amerikancı olmuş, emperyalizmle işbirliği içinde, kimi zaman bir kukla, maşa, aparat olarak kullanılmışlardır.
Soruları sürdürelim…
Ne oldu da daha altı ay öncesine kadar kanlı boğazlı etnik milliyetçiler MHP ile DEM ve PKK kucaklaştı ?
Ne oldu da cumhur ittifakı terör örgütü liderine güzellemeler yaptı ?
Ne oldu da AKP liderliğinde ikinci çözüm süreci başlatıldı ?
Irak Kürdistanına yol veren AKP , benzer yapıyı Amerika Suriye’de kurarken , silahlarıyla adım adım yapılandırılırken Erdoğan Türkiye’deki yeni çözüm sürecin patronu yapıldı?
Türkiye’de beklenmedik, kriz yaratan önemli gelişmeler, hiçbir zaman dışarıdan bağımsız olmadı.�ABD patentli projelerle birlikte yeniden başlatılan çözüm süreci, Suriye’de cihatçıların iktidara getirilmesi ve YPG- PYD’yle aynı masaya oturtulup anlaşma imzalatılması, belirli dış mutabakatlarla gerçekleşti.
ABD’nin rolü yadsınamaz. Küresel güçlerin işbirlikçileri açıklarıyla sisteme gebedir…�* * *
TERÖR VE BARIŞ !
Barışa, terörün son bulmasına kimse itiraz edemez. Ülkede yaşayan bütün yurttaşlarımızın, halkımızın istemidir. Bu gerçekle projeyi “ terörsüz Türkiye” şemsiyesi altında oturtanlar, gizli saklı yürüttükleri ve anlaşılan kendi aralarında bir çerçeveye oturttukları projede hangi pazarlıkları yaptılar, nelerde anlaştılar, halkın gözünden belirsizdir.
Anlaşılan o ki Türkiye’nin iktidar sahipleri, bir terör örgütüyle masaya oturmuş, hayati ödünler vermiş olabilir.
Kendini fesh eden PKK’nin kongre bildirisine bakılırsa bazı çıkarımlar yapmak mümkündür.
Lozan, Servi yıkan Türkiye’nin tapu senedidir.
PKK kongresinde ve ardından yapılan açıklamada iki temel unsur yer alıyor. Birincisi Lozan ve 1924 anayasası karşıtlığı, ikincisi Türkiye’nin soykırımla suçlanması.
“ terör değil, isyan yaptık; 100 yıllık Kürt “soykırımını” önledik…Yenilmedik, zafer kazandık.,TC’ye diz çöktürdük…1921 Anayasası’nı esas alıyor özerklik istiyoruz…Kürt-Türk” devleti kuruyoruz…” diyorlar.
Yeni anayasayla gerekli düzenlemeleri talep ederken onlara üsten alttan destek veren bazı tatlı su liberalleri, sahte solcular “ bakmayın öyle dediklerine… ayrıntılara takılmayın, tabanlarına öyle konuşmak zorunda kalıyorlar” benzeri yumuşatmalarla milleti ikna derdindeler.
Son yılların moda deyimiyle eşit yurttaşlık dillendiriliyor. Oysa Lozan ve 1924 anayasası bunu sağlamıştı. TC kimliği, zaten eşit yurttaşlık temelindedir. Asıl eşitsizlik etnisete değil, sömürenlerle , ezilenler arasındadır. Yani sınıfsal bir ayrımdır.
Cumhuriyette ezen ulus yoktur, dolayısıyla ezilen ulus da yoktur. 1980 sonrası Kürtçe yasağı, köy boşaltmalar, baskılar ABD’nin CIA operasyonlarıyla 12 Eylül faşist darbesiyle kurulan tezgah, Türk Kürt ayrıştırmasını köpürten, giderek çatışmayı öngören bir planın ürünüdür. ABD’ye bağlı Evren cuntası eliyle yürütülmüştür.
PKK LAV OLDU MU YA DİĞERLERİ ?
Terör örgütü Lozan’a karşılık zafer ilan ediyorsa, bu süreci yönetenler sorumludur.
PKK silah bıraktığını ilan ediyor, peki onun uzantıları KCK-PCK ve PYD ve YPG’nin Suriye’de kurduğu ve 26 Nisan tarihinde Kamışlı’da ilan ettiği özerk yapının anlamı nedir ?
10 Mayısta Diyarbakır’da yapılan DEM Parti başta olmak üzere 301 etnik bölücü parti ve STK’nın katıldığı birlik inisiyatifinin bildirisinde ” Ulusal birliğin önünü açan bu konferansa emek veren dört parça Kürdistan’daki tüm örgütleri, liderleri ve kurumları kutluyoruz” değerlendirilmesi yer aldı.
Irak ve Suriye’de işi kotardılar, şimdi sıra İran ve Türkiye’nin bölünmesine mi geldi ? Dört parçalı Kürdistan’ın ulusal birliği önündeki engellerin aşılması beyanı, açıkça Türkiye Cumhuriyeti devletinin parçalanması niyetidir.
Niyet, hedef, program bellidir . Hal böyleyken cumhur ittifakı, onun yeni bileşeni DEM, neoliberaller daha ne tür pazarlıklar yapıldığını, sağlanan mutabakatları halkımızdan gizliyor. Anayasanın değiştirilemez maddelerinin kaldırılması bu yolla bölünme süreçlerinin yürütülmesi, sarayın ömrünün uzatılması dahil bu savlara karşın pazarlıkta varılan sonuçların ne olduğu, yol haritası toplumdan saklanıyor.
KURUCU PARTİNİN TUTUMU
Kuşkusuz cumhuriyetin kurucu partisi CHP içinde terörsüz Türkiye denilen , gerçekte daha büyük sorunlara ve çatışmalara yol açması olası projeye teşne olan üst yönetim kadroları,milletvekilleri var ama cumhuriyetçi taban öyle değil…
Tabanı, Mustafa Kemal Atatürk’ü, cumhuriyetin
kuruluş felsefesini, ilkelerini özümsemişken…
Bunları salt sözde dillendiren…
Cumhuriyeti kuran partisinin bağımsızlık ilkesini günü geçmiş, önemini yitirmiş, anlamsız bir değer olarak gören…
Altı oku salt yakalarında rozet olarak taşıyan…
Hatta içinde küresel sisteme hizmet eden, yaşadığı coğrafyada emperyalizmi yenmiş kurucu genel başkanının ilkelerinden kopmuş….
Amerikancı, Natocu, ABci , ikinci cumhuriyetçi, neoliberal sistemi savunan yönetici unsurları barındıran CHP, olan biten karşısında gereken, beklenenen duruşu sergiliyor mu acaba ?Toplumun terör bitsin talebini dillendirmekle yetinirken, “ bu gelişmelerle terör bitecek mi “ sorusunu sormak gerekmiyor mu ?
İçerikli bir tahlil yapmaktan kaçınılıyor mu?
CHP genel başkanı Özgür Özel, Lozan’ın arkasında dursa da, anayasa değişikliğini içeren taleplere “ hayır” dese de tabanın beklentisi, çok esaslı bir karşı duruş sergilemektir.
PKK bildirisinin muhatabı olmadığını söyledi Özel ardından da şu açıklamayı yaptı:
” …Bu bildirinin iki tane muhatabı var, “Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan. O bildiri MİT’in onayı olmaksızın açıklanabilecek bir bildiri değil.
“Kelime kelime müzakere edilen bir süreçte Türkiye Cumhuriyeti ile soykırım yan yana getirilebiliyorsa, Lozan’a laf edilebiliyorsa bunu muhataplık ilişkisi içinde olacak. Biz o tapu senedini Lozan’dan söke söke almış partiyiz. O tapu senedi kendilerine emanet hükümet ellerindeyken terör örgütü ile yaptıkları görüşmelerin sonunda metne bunun girmesine ses çıkarmayanlara soralım.”
Millet o açıklamayı Abdullah Öcalan’ın kurduğu ve kongresini yapan o açıklamayı devletin satır satır bildiğini, o bilmeden ilan edilmeyeceğini bu millet biliyor. O açıklamanın altında Abdullah Öcalan’ın parafı varsa Devlet Bahçeli ve Erdoğan’ın imzası var. Bundan sonra yeni bir anayasa süreci işletemezler. Biz buradayız hem barışın güvencesiyiz hem Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün güvencesiyiz.”
Yerinde saptamalar ancak o bildiri,Türkiye cumhuriyetinin bütün yurttaşlarının muhatabı olmalı. Paçavra tespitiyle, geçersiz kılınmalı, tarihe not düşmeli…
Yurdumuz çok sıkıntı bir döneme sürükleniyor. Barış diyorlar ama ortada bırakın sevinci , sorularla dolu, kaygılı bir hava var.
Son olarak “ ülkemiz Yugoslavya benzeri kardeşin kardeşi boğazladığı kanlı çatışmalara mı , nihayetinde bölünmeye mi sürükleniyor” sorusu, kaygısı haklı değil mi?