Açılım, BRICS ve Ötesi

Şu anda günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum..”

M. Kemal Atatürk 1933

Türkiye’de neler olup bittiğini, dünyada neler olup bittiğini anlamadan çözemezsiniz.

Tarihin hızlandığı bir noktadayız.

Dünya büyük bir değişimin ve buna bağlı istikrarsızlığın (savaşın) eşiğinde.

Ne demişti Şi Cinping bir sene önce Moskova’da Putin ile görüşmesinden sonra hatırlayın:

“Şu anda dünya yüzyılda bir görülecek değişimden geçiyor ve bu değişime biz yön veriyoruz!”

Şi mütevazı bir şekilde asır lafını kullanmış, bana göre 500 yıllık Batı hegemonyasının sonuna doğru geliyoruz.

Liderlik artık Asya’ya geçiyor.

Bugün Tataristan’ın başkenti Kazan’daki BRICS+ Zirvesi bunun somut örneğidir.

Şu an 9 üyesi var, Türkiye dahil 40’a yakın ülke (küresel güney) üye olmak istiyor.

BRICS’in jeopolitik önemini size batılı medya anlatmaz ama ben anlatayım: ABD’nin elindeki iki (dolar ve donanma) güçten en önemlisi olan doların altını oymaktır özü.

Çin ve Rusya’nın başını çektiği Asya güçleri, BRICS, ŞİÖ, Kuşak ve Yol, RCEP ve benzeri pek çok uluslararası oluşuma liderlik ediyor.

Putin önceki gün ne dedi: “ABD’nin artık Çin’i durdurma şansı yok. Tıpkı güneşin doğmasını engelleyemediği gibi.”

ABD, Çin’i durduramayacağını biliyor ve onun için de yeni bir kuşatma hamlesi başlattı.

Aslında planları Ukrayna savaşı bahanesiyle Rusya ve Çin’i Avrupa’dan kesmek ve ardından da Çin’in etrafına bölgedeki eski ve yeni müttefikleri ile denizden bir duvar örmekti.

İsrail’in Filistin ve çevresine başlattığı savaş Washington’da plan değişikliğine sebep oldu.

ABD bu savaşa sadece havadan destek verebilir.

Kara gücü ise İsrail, IŞİD ve türevleri ile PKK’dır.

İsrail İran’a saldıracak ve savaş bölgesel bir hale gelecek. Bu kesin gibi artık.

Türkiye’nin bir anda alelacele ikinci açılım sürecine girmesinin sebebi burada yatıyor.

Recep Tayyip Erdoğan’ın bir türlü Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile buluşmamasının sebebi de budur.

Çünkü ABD’nin ödünün koptuğu şey, bölge ülkelerinin (özellikle Türkiye, Suriye, Irak ve İran) bir araya gelip ikinci İsrail denen sözde Kürdistan’ı doğmadan boğmasıdır.

İsrail, ABD ve İngiltere başta olmak üzere kolektif batı, bölge ülkelerini kontrol edecek ve piyade görevi yapacak ucuz kan ve toprak peşinde.

Bugün Meclis’te Bahçeli’nin yaptığı çağrının özü burada yatar.

ABD’nin ekonomisi zorda olan Türkiye’ye “reddedemeyeceği” teklif; “PKK-PYD ve bölgedeki Kürtlere siz hamilik edin, İran’a karşı bizimle hareket edin, Suriye ile sakın anlaşmayın”dır.

Tipik bir NATO emrivakisi ve eski Soğuk Savaş dönemindeki ileri karakol görevi, görevin ekinde ise federasyon ile bölünme formülü var.

Apo’nun TBMM’de DEM Parti Meclis grubunda konuşma yapması Atlantik’ten gelen emirledir.

Kimse kendini kandırmasın.

Bu ülke siyasetinde maalesef milliyetçi, dinci, solcu, sağcı filan yok, sadece NATO’nun renkleri var.

Fetullah Gülen bir NATO elemanıydı. 1964’te dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu’ya Amerikalılar tarafından verilen yeşil Kuşak görevi için işe alındı.

Diyanet İşleri’nde hac kafilesi görevi ile başlayan süreç devleti ele geçirmeye kadar uzandı. Elbette ABD – İsrail adına.

Hain Fetullah’a bir zamanlar övgüler yağdıran şimdi ise beddualar savuran tiplerin hepsi de NATO’nun piyonlarıdır.

NATO da Amerikan derin devleti olan Siyonist, Neocon ve Evanjelistlerin örgütüdür.

Bir paralel yapıdır anlayacağınız, tıpkı FETÖ gibi, onun üstü.

Edirne’de Demirtaş’a giden Özgür Özel, Anayasa’nın 4 maddesi değişir diyen Kurtulmuş ve Hüda Par, Demlilerin elini sıkıp en son bebek katili Apo’yu TBMM’ye çağıran Bahçeli ve elbette Erdoğan, alayı NATO’nun askeridir.

Ancak ikinci kez sahnelenen açılım ve ABD planları konjonktürde yenilgiye mahkumdur.

Dünya artık seçenek üretmeye başladı ve merkezkaç etkisi hissediliyor.

ABD almaza yatıyor ama BRICS’i baltalamak için elinden geleni yapıyor.

Mesela arka bahçesindekileri caydırmayı başardı. Arjantin son genişlemede vardı, Milei gelince çıktı.

Brezilya Başkanı Lula da son dakikada evde düşüp kafamı yardım bahanesiyle Kazan’a gelmekten kaçındı.

Suudi Arabistan da girdi mi girmedi mi belli değil, ABD Selman’ın ensesinde boza pişiriyor.

Türkiye de BRICS’e girelim filan der demez baskıyı yedi ve açılıma zorlandı.

Ama mesela önemli gelişmeler de oldu, dün Hindistan ve Çin sınır anlaşması imzaladı.

BRICS Zirvesi esnasında İsrail’in İran’a saldıracağını tahmin ediyorum.

ABD başına belayı saran İsrail’den en azından bunu rica etmiş olmalı!

ABD ve müttefikleri ne yaparlarsa yapsınlar kendi gerilemelerini ve nihai çöküşlerini engelleyemeyecekler.

NATO mato, Atlantik baskısı, Batı emperyalizmi filan bunların 2030’da yok olacağını ben de görebiliyorum artık.

Tabii savaşsız belasız değil, zaten yaklaşan şey de bu.

Yazımızı Türkiye’nin jeopolitik duayeni Amiral Cem Gürdeniz’in sözleriyle noktalayalım:

BRICS Zirvesi bugün Rusya’nın Kazan şehrinde başlıyor. Bu zirve çok önemli. İsrail’in ABD gücünü arkasına alarak küresel haydutluğunun önlenemediği, insanlık tarihinde ilk kez naklen yayınla soykırım izlendiği bir konjonktürde ABD’yi ve ayrılmaz müttefikleri AB ile İsrail’i en azından dengeleyecek bir dünyanın ortaya çıkışı gelecek için umut veriyor.”

Bunları da sevebilirsiniz