Batı’nın iki yüzlülüğü hepimizin malumu. Uzun yıllar ”vesayet”, ”demokrasi” diye diye bugün kendilerinin ”otokrat” dedikleri Erdoğan rejiminin önünü açtılar. Ilımlı İslam’dan bir demokrasi havarisi yarattılar. Buna mukabil milliyetçiler, laikler ve devletçiler cadı ilan edildi.
Şimdi devran döndü. Aynı çevreler ”seküler milliyetçilere”, ”liberal ırkçılara” mikrofon uzatıyor. Daha sinsi olanları, CHP-AKP ittifakını salık veriyor.
Bizim üzerimizde yaptıkları ortada.
Vesayetin Gizleyemediği: Irkçılık ve Faşizm
Bir de onlara bakalım. İtalya’da Mussolini özentisi bir siyasetçi iktidara geldi. ABD’de Trump. Şimdi de temyiz kudreti tartışmalı bir Soğuk Savaş emeklisi Başkanlık koltuğunda oturuyor. Batı endişeli. Irkçılığı gizlemek için yarattıkları ”political correctness” (siyasal doğruculuk) bariyeri işe yaramıyor artık. Irkçılık hortladı. Açıktan ırkçılık yapanlara rastlamak artık çok kolay.
Oksijen’de yayımlandı: ”Almanya’yı korkutan anket: Gençler aşırı sağa yöneliyor” (26 Nisan – 2 Mayıs 2024). Batı ”insan hakları” maskesiyle gizlediği demokrasi krizini, nüfus sorunlarını ve kaybetmekte olduğu ekonomik savaşı kültürel meselelerle örtmeye çalışıyor. Burada sürekli ”artan ırkçılığa” odaklanıyor. Ama bu bile politik bir hamle. Gerçekte olansa merkez siyasete, kurumlara, Brüksel’e, New York’a ve Londra’ya olan güvensizlik. Kitleler kandırılmışlık hissiyle ve öfkeyle büyüyor. Bu durumun yan etkileri ırkçılık, sahte bilim, komplo teorileri ve new age dinler. Ama altta yatan çok daha yaygın bir sorun var: Batı’nın kurduğu anlatı çöküyor.
Maskeler Düşüyor
Holocaust’un kefaretini, İsrail zulmüne susarak ödüyor görünerek kendini aklamaya çalışan Batı duvara tosladı. Rusya-Ukrayna çatışmasında, var gücüyle Rusya’yla, hatta Rus kültürü, dili ve tarihiyle hesaplaşmaya girişen Batı, İsrail’i kınayan, uyaran kim varsa onları antisemitizmle suçluyor. Bu iki yüzlülük bir yerde patladı. Bugün Slavoj Zizek (bence ”Slavoy Jijek” diye yazmak lazım ama adet yerini bulsun), Yalçın Küçük’ü anımsatırcasına İsrail’in asıl amacını Büyük İsrail kurmak olarak yorumluyor (Project Syndicate, 23 Nisan 2024, ”Canceling Palestine”). Hamas’ın terör eylemiyle meşrulaştırılmaya çalışılan sert yanıtlar, artık kafi gelmiyor. Netanyahu’yla birlikte çöken Batı’nın ikiyüzlülüğüdür.
Anımsayalım: Rusya-Ukrayna çatışmasında Münih Filarmoni Orkestrası Şefi Valery Gergiev (Валерий Абисалович Гергиев) Rusya’yı kınayan bir açıklama yapmadı diye görevden alınmıştı. Oysa şimdi İsrail’i kınayan, uyaran aydınlar ABD’nin anlı şanlı üniversitelerinde yaka paça gözaltına alınıyorlar. Netanyahu önderliğindeki Batılı saldırgan ittifak, Yahudileri bir kez daha lekeliyorlar. Yahudiler adına yapılan bu vaşhet tam bir utanç kaynağı. Filistin Halkının yaşadıkları, Batı’nın yerleşik kurumlarının buna karşı tavrı ve insanlığın ataleti unutulmayacak.
Batı şu vesayeti bir kaldırsa ya! Bir kaldırsa da görsek heybedekileri. Heybenin ucundan görünenler bile korkunç. İtalya, Almanya, İspanya, Hollanda, Macaristan ve Polonya patlamaya hazır bir bomba. Irkçılığın ayak seslerini sağır sultan bile duyuyor. O kadar ki Batı’nın asil üyelerinden Kanada, parlamentosunda alçak bir Nazi askerini alkışladı. Sırf Rusya’ya karşı güç gösterisi için…
Şu vesayet bir kalksa ya bakalım o zaman seçimlere katılım nasıl olacak. Bakalım o zaman Rusya’yla ittifaka kaç oy çıkacak? Bakalım ABD karşıtlığı Brüksel’de nasıl yankılanacak?
Fikirler Bir Yana, Mesele Jeopolitik
Düne kadar yumuşak güç ısrarında bulunan Foreign Affairs bile savaş tamtamları çalmaya başlamış. 2021-2023 döneminde ABD Ticaret Bakanlığında Çin konusunda kıdemli danışman Elizabeth Economy, ABD’yi mevcut sistemi değiştirmekte agresif olmaya çağırıyor. Çin’in mevcut sisteme müdahaleler yaparak, çözüm önerileri getirerek ve güven ilişkileri kurarak sistemi dönüştürme çabasına yön vermeyi çağırıyor ABD’yi. Bunu nasıl yapacağı ise satır aralarında gizli: Yapay Zeka teknolojilerini, kurumlarını, yandaşlarını harekete geçir ve sistemi değiştirme konusunda öncü rol üstlen! Artık ABD sisteme karşı muhalefet pozisyonunu istiyor.
Gelgelelim, Foreign Affairs yazarları (örneğin Evan S. Medeiros, Obamacı danışman) hala komünizm hayaletiyle meşgul (Foreign Affairs, Mayıs/Haziran 2024). Şi Jinping’i inançlı bir Marksist-Leninist nefer olarak görüyor. Yazık! Demek ABD’nin müesses nizamında Nazi veya tövbekar komünist kökenli, birikimli eleman kalmamış. Döneklerin ve mürtecilerin barutu bitince ne bilsin bizim Redneck, çaresiz kanıyor Çin’in renklerine!
Görüyorsunuz ya düşmanları çok değişmiyor. Bağımsızlık ve sosyalizm. Bu ikisine karşı her şeyi kullanmaya hazırlar. Gerekirse Kaddafi’ye ve Saddam’a uyguladıkları yöntemler gerekirse İsrail-Filistin konusundaki ikiyüzlülükleri ve sinik tavırları gerekirse Rusya-Ukrayna bağlamındaki gibi özel savaş. Irkçılığa bile razılar, yeter ki bağımsızlık ve sosyalizm yükselmesin. Fransa’da Le Pen’e karşı Macron’u desteklediler yeter ki Melenchon gelmesin. Trump’a karşı Biden-Harris’i desteklediler hatta Hilary Clinton’ı yeter ki Bernie Sanders gelmesin.
Demokrasinin beşiği Britanya’da 8 yıl önce olanları hatırlayalım. İşçi Partisi’nin o günkü lideri Jeremy Corbyn, IRA’yı kınamayıp İsrail-Filistin meselesinde açıkça Filistin’den yana tavır alınca, ”adını vermek istemeyen” bir general Sunday Times muhabirine konuştu: ”Corbyn’in başbakanlığına karşı ordu isyan edebilir”. Bunun üzerine Corbyn, Savunma Bakanı’nı eleştirmişti. Fakat haberler yayıldı. Ne tekzip geldi ne doğru dürüst bir açıklama. İngiltere’de örtülü bir şekilde de olsa muhtıra verilmişti, hem de daha seçilmeden. Özetle, Corbyn’e geçit vermediler. Corbyn’e yol vermek yerine UKIP’e ve Nigel Farage’a bile teslim oldular. Yeter ki sosyalist olmasın, biraz ırkçılıktan ne zarar gelirdi ki!
Bu kültürel ve politik çatışmaların ardında jeopolitik yatıyor. Putin’in söylediği gibi Rusya sosyalist rejimden ayrıldığında bile NATO daralmadı, pasife alınmadı. Genişlemeyi sürdürdü. Rusya’daki rejim en vahşi kapitalizme yaklaştığında bile hala NATO mavi bayrağını büyütmeyi durdurmadı. Çünkü dert kapitalizmin ve en nihayetinde emperyalizmin ayakta kalması. Dert liberalizm, siyasal özgürlükler veya hukuk değil. Buna engel olmadığı sürece sosyalizm de dert değil. Unutmayalım Soğuk Savaş dönemi Tito Yugoslavyası veya Deng Şiaoping’in Çin’i tahammül edilebilir pratiklerdi. Ne zaman ki jeopolitik kaygılar yaratacak denli kalkınma hamleleri ve politik başarılar geldi, işte o zaman Batı sopasını gösterdi.
Vesayet konusuna geri dönelim. Vesayeti kaldırır mı acaba Batı? Sahi kaldırsa şişeden çıkacak Cin’e hazır mı? O Cin şişede durduğu gibi durmaz. Rusya’ya karşı Çin’i, İran’a karşı Irak’ı, şimdi Çin’e karşı Hindistan’ı kullanan akıl, Batı düşmanı kulüp akıllandıkça ne yapacak acaba? Elbette en iyi bildiğini: Irkçı, ekonomik liberal ve derin aklını kullanıp yalanlarıyla milyonları seferber edecek. Bu sefer milyonları nasıl doyuracağı ise merak konusu.