ABD’yi yöneten elitler, ilk başta anti komünizm olarak ortaya çıksa da esasen jeopolitik üstünlük için NATO’yu kurdu.
NATO küresel kapitalizmin bir nevi sopasıydı.
O sopanın da kendi içinde farklı sopaları vardı.
Soğuk Savaş döneminde buna Gladyo/Kontr Gerilla diyorduk.
Soğuk Savaş bitince taşeron terör örgütleri ortaya çıktı.
Aslında işin başlangıcı 1979 Afganistan’dır.
Mimarı ise ABD derin devletinin adamlarından Zbigniew Brzezinski idi.
Sovyet işgaline karşı “Mücahitleri” silahlandırıp CIA emrine verme fikri onundu.
Bugün Taliban, El Kaide veya IŞİD Horasan dediğimiz o tipleri Reagan, Beyaz Saray’da ağırladı.
ABD için teröristin kim olduğu veya ne görüşü savunduğu önemli değildir.
Emperyalist hedefleri için, Ukrayna’da faşist Nazileri destekler, Türkiye’de sözde solcu bölücü PKK’yı destekler, Suriye ve Irak’ta ise Vahabi-tekfirci IŞİD’i destekler.
Desteklemek kelimesi yanlış olur, bizzat kurar ve yönetir desek daha doğru.
Tabii sadece o da değil, yanında Asya’nın eski emperyalistlerinden İngiltere ile onun yavrusu İsrail de vardır.
Bu kadar ansiklopedik bilgiden sonra mevzuya gelebiliriz.
Moskova’daki insanlık dışı terör saldırısı, NATO’nun gerektiğinde her türlü terörist eyleme başvurabileceğini bir kez daha gösterdi.
Rusya saldırıdan sonra resmi bir görüş olmasa da resmi ağızlardan ABD, İngiltere ve Ukrayna’yı sorumlu tuttu.
Olayda Taciklerin kullanılması da bilinçli bir tercihti.
Rusya’nın azımsanamayacak Müslüman nüfusunu Hristiyan olanlarla bir birine düşürmek de hedeflenmişti.
Yakalanan Tacik caniler bunu para için yaptıklarını söyleseler de IŞİD Horasan örgütü tarafından işe alındıkları belirlendi.
Tüm bunların Türkiye ile ilgisi neydi peki?
Suriye savaşına şöyle bir dönersek bunun daha iyi anlayabiliriz.
2011’de başlayan Suriye iç savaşında Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı devirmek için kökten dinci teröristlerden bir koalisyon kurulmuştu.
ABD, İngiltere, Katar, Suudi Arabistan ve dönemin Türkiye Başbakanı (en korkunç eli kanlı neoconlardan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un çak arkadaşı) Ahmet Davutoğlu işbirliği yaptı.
Çin’den Libya’ya, Kafkaslar’dan Orta Asya’ya kadar dünyanın dört bir yanından adamlar Suriye’ye sokuldu ve korkunç şeyler yaşandı.
El Kaide, El Nusra, Müslüman Kardeşler veya ne derseniz deyin bu alçak CIA uşakları 12 yaşındaki bir Alevi çocuğun kafasını keserken güle oynaya filme aldılar.
2014’e doğru Irak’ın petrol zengini Musul vilayetinde CIA-MI6-Mossad konsorsiyumu bu kez IŞİD’i kurdu.
2011 – 2014 arası bu IŞİDçiler, Irak ve Suriye’nin petrollerini çalarak sattılar.
Bu o zamanlar Batı medyasında açıkça belgelendi, ancak daha sonra sansürlendi.
ABD, 4 yıl boyunca Suriye ve Irak’taki IŞİD “Halifesi”nin, IŞİD’in Esad’a karşı savaşını finanse etmek için açıkça görülebilen tanker konvoylarıyla Suriye üzerinden Türkiye’ye muazzam miktarlarda petrol ihraç etmesine izin verdi.
IŞİD’in petrol parasını Paris, Madrid ve Berlin’deki terörü finanse etmek için kullanması da Amerikalıları rahatsız etmedi.
Hatta CIA, ABD’nin büyük medya kuruluşlarından birinde, ABD’nin IŞİD’in muazzam petrol ihracatını durdurmasının çok “zor” olduğuna dair bir manşet haberi bile yaptırdı.
Ancak Rusya 2015’te Suriye’ye girdiğinde IŞİD’in endüstriyel petrol ihracatı bombalandı.
ABD’nin 4 yıldır IŞİD’e yaptırdığı petrol ihracatını Rusya birkaç hafta içinde durdurdu.
IŞİD petrolünün rahatlıkla satılabilmesi, IŞİD’in yayılımı ve zulmünü finanse eden petrolün dağıtılmasında Barzani kadar ABD’nin de rol oynadığını gösteriyordu.
Aynı zamanda ABD, El Kaide’nin adını El Nusra yaparak Esad’a karşı bu teröristleri de destekledi.
Neticede sahadaki gelişmeler bu teröristleri, Suriye’nin kuzey batısındaki İdlib’e sıkıştırdı.
İdlib’den Türkiye’ye giriş çıkışlar hala serbest.
İDLİB – UKRAYNA BAĞLANTISI
İngiliz Independent Gazetesi’nde yazan Oliver Carroll, 21 Kasım 2019’da İdlib’den Ukrayna’ya IŞİD’çi trafiğini kaleme almıştı.
“Ukrayna, halifelikten kaçan IŞİD liderlerinin beklenmedik yuvası haline nasıl geldi?” başlığıyla bir makale yazan Caroll şunları söylüyordu:
“Acımasız terör söz konusu olduğunda Al Bara Shishani’nin bir ünü vardı. IŞİD’in savaş bakan yardımcısı ve “özel operasyonlar” ve istihbarattan sorumlu biriminin başkanı olarak görev yaptığı anlaşılan Gürcistan doğumlu komutanın her işte parmağı olduğu söyleniyor: “kafirlerin” infaz edilmesi; halka açık kafa kesmeler; uluslararası terör operasyonları. Ayrıca, geçen Cuma gününe kadar ölü olarak da biliniyordu. Al Bara Shishani’nin Kiev’in merkezindeki bir mahkeme salonunun sanık salonunda dramatik bir şekilde yeniden ortaya çıkışı, yalnızca onun hayatta olması nedeniyle şok edici değildi.
Onun mucizevi dirilişiyle ilgili ayrıntılar ortaya çıktıkça (Suriye’de ölümcül bir hava saldırısından nasıl kurtulduğu, ardından sahte pasaport kullanarak iki yıl boyunca sorunsuz yaşayacağı Türkiye ve Ukrayna’ya nasıl seyahat ettiği) Kiev’in sığınmacı teröristlerle başa çıkma kapasitesi ve istekliliği hakkında bir dizi soru ortaya çıkmaya başladı.
Ukrayna’nın güvenilmez olduğu kabul edilen güvenlik kurumu SBU’ya göre Al Bara Shishani, IŞİD terör operasyonlarını Kiev’den koordine etmeye bile devam etti.”
Aynı Şişani, 22 Mart’taki Moskova terör saldırıları sonrası kaçmaya çalışan Tacik teröristleri Rusya Ukrayna sınırında beklerken tespit edildi.
İdlib’dekiler sadece Ukrayna’ya götürülmedi.
2021 Ağustos’unda ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrası sözde Taliban’a karşı savaşmak üzere IŞİD Horasan kolunun kurulduğu bildirildi.
Bunların da çoğu yine İdlib’den CIA Havayolları ile Afganistan ve Orta Asya’ya taşındı.
En çok da Tacikistan’a, çünkü Tacik Hükümeti Taliban ile düşmandı ve ona karşı ABD ve IŞİD Horasan ile işbirliği yaptı.
IŞİD HORASAN-TACİKİSTAN-İNGİLTERE
Rus savaş muhabiri Marat Hayrullin, IŞİD Horasan kurulumunda İngiliz parmağına da işaret ediyor:
“Tartışılmaz bir gerçek şu ki, Beslan’dan Dubrovka’ya kadar Sovyet sonrası dönemde Rusya’daki en büyük terör saldırılarının hepsinde şu ya da bu şekilde İngiliz parmağı vardı.
Militanları yönlendiren terörist liderler MI6 tarafından işe alındı.
Ve bazı durumlarda (Basayev ve Hattab gibi) MI6 ile açıkça işbirliği yapıyorlardı.
İngiltere, medya eliyle Moskova Crocus Konser Binası’ndaki saldırı sonrası dikkatle hazırlanmış bir açıklama yayınladı: Terörist saldırının arkasında IŞİD Horasan örgütü var.
IŞİD, en parlak döneminde, esas olarak Birleşik Krallık’tan gelen fon temelinde birleşmiş bir kabile çeteleri topluluğuydu.
Hem haydut el-Şişani (Gürcistan yerlisi Batirashvili) hem de onun yerine geçen Tacik Halimov, MI6’nın doğrudan paralı askerleriydi.
IŞİD’in İngilizlerin vekili olarak yürüttüğü faaliyetlerin kapsamı zamanla o kadar ciddileşti ki, Orta Doğu ve Orta Asya’daki ABD nüfuzuna müdahale etmeye başladı ve İngiltere, hegemonu kızdırmamak için operasyonlarının boyutunu kısmen azaltmak zorunda kaldı.
Ve MI6’ya hizmet eden tüm bu teröristler bir süre gölgede kaldı, hatta bazılarının öldüğü ilan edildi.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra yeniden ortaya çıkmaya başladılar.
İşte tam o sırada Horasanlı IŞİD sahneye çıktı.
Gerçekte ise bir takım Peştun kabile liderleri İngilizler tarafından destekleniyordu.
Taliban’la savaşmayı kabul eden tek kişiler onlardı.
Bu önemli bir nokta.
Burada Orta Asya’nın karmaşık jeopolitiğine giriyoruz.
Bölgedeki ülkelerin çoğu Taliban’ın Afganistan’ı sakinleştirme çabalarını destekliyor ve böylece güvenliklerini sağlamayı umuyorlar.
Tacikistan hariç hepsi.
Tacikistan, terörist sayılan çok sayıda örgütü kanatları altında tutması nedeniyle Taliban ile ortak bir zemin sağlayamıyor.
Birleşik Krallık, Amerikalıların bölgeyi terk etmesinden bu yana bunca yıl boyunca, Asya’da barışın tesis edilmesini engellemek için var gücüyle çabalayarak, tam da bu bölünmeye oynadı.
Bu amaçla ABD’nin çekilmesinin hemen ardından etnik Tacik Afganlar IŞİD Horasan çetelerine devşirilmeye başlandı.
Tacikistan Başkanı Rahmon, Horasan IŞİD’inin bir nevi dost olduğunu düşünüyor.
Rahmon, Taliban’ı desteklerse Taciklerin çıkarlarına ihanet edeceğini söyledi.
Başka bir deyişle, Birleşik Krallık, şu anda pratikte bir örgüt olarak var olmadığını vurguladığım Horasan IŞİD’ine işaret ederek (yalnızca belirli aşiret çeteleri topluluğu var), Rusya’yı açıkça Asya’nın kargaşasına sürüklemeye çalışıyor.
Bu tezgah, Kazakistan’dan sonra İngilizlerin Rusya’nın sırtına sorun dayatmaya yönelik bir başka girişimi.
Ama bu oyunun sadece bir kısmı.
İkincisi daha az ilginç ve daha az aydınlatıcı değil.
IŞİD lideri Tacik Halimov’un siyasi tabanı her zaman Tacikistan İslami Rönesans Partisi olmuştur.
Bu parti Tacikistan’da terör örgütü ilan edilmiş durumda ve 2000’li yılların başından beri karargahı nerede tahmin edin?
Doğru tahmin ettiniz; Londra’da.”
İDLİB-TÜRKİYE-UKRAYNA
Moskova’daki terör eylemlerinin sorumlusu olduğu düşünülen Şişani ve Tacik katillere dönelim.
Bunlardan birinin eylem öncesi İstanbul’da olduğu belirlendi.
Suriye asıllı Amerikalı Steven Sahiounie, Suriye ve Lübnan’da habercilik yapmış ve önemli makalelere imza atmış ödüllü bir gazeteci.
Son yazısının başlığı: “Moskova saldırısında Türkiye ve İdlib’in Rolü”
Kuşkusuz bu noktada şunu belirtmekte fayda var; Moskova saldırısını tertipleyen CIA-MI6-SBU konsorsiyumu, bir taşla üç beş kuş vurmayı hedefledi.
Rusya’daki Müslümanlar ile Hristiyanları bir birine düşürmek, Türkiye ile Rusya’nın arasını bozmak ve elbette Ukrayna adına sözde bir “zafer” eylemi düzenlemek.
Elbette Putin’in yüzde 87’lik seçim zaferine de “Güvenlik Devleti Rusya daha başkentinin güvenliğini sağlayamıyor” gölgesini düşürmek.
Bu parantezi kapattıktan sonra Sahiounie’nin yazısına dönebiliriz:
“Orta Asya cumhuriyetlerinden IŞİD-Horasan ve El Kaide üyeleri Türkiye’de yasal olarak ikamet edip çalışabiliyor ve yerel topluma başarılı bir şekilde sızabiliyor. Güvenlik önlemlerini ustalıkla yöneterek, terörist saldırıları düzenlemek için din adamlarından gelecek emirleri sabırla bekliyorlar. İstanbul Başakşehir, Özbek, Tacik ve Türkmen göçmenlerin gözde cennetidir.
(…)Türkiye’nin Suriye üzerinde bir Rus uçağını düşürmesi ve bir Türk güvenlik görevlisinin soğukkanlılıkla bir Rus diplomatı öldürmesinin ardından iki büyük ülke arasındaki ilişkiler dibe vurdu.
Ancak ABD, Suriye’de sadık müttefiki Türkiye’yi sırtından bıçakladı. Washington, Türkiye düşmanı Kürtlere sponsor oldu. PKK, 30 yılda 30.000’den fazla insanı öldüren bir terör örgütüdür. Suriye’deki Kürtler, doğrudan PKK’ya bağlı olan ve aynı ideolojiyi paylaşan SDG ve YPJ adlı silahlı bir milis oluşturdu. Pentagon, SDG ve YPJ’yi kanatları altına alarak, maaş çekleri dahil, dolar cinsinden modern bir ordunun isteyebileceği her şeyi sağladı. Erdoğan, Obama’ya, Trump’a ve Biden’a şikayette bulundu ancak Kürtlerle ilgili tüm şikayetleri Washington’da görmezden gelindi.
Halep’teki jeopolitik uzman Dr. Kamal Jafa, ABD ordusunun işgali altındaki Suriye’deki Al Shadade askeri üssünde SDG ile Ukrayna’da Ruslara karşı savaşmak için silahlı IŞİD teröristlerini arayan Ukraynalı yetkililer arasında bir toplantı yapıldığını bildirmişti. Bu toplantı sonrası SDG’nin Suriye’deki cezaevlerinde tuttuğu Rusça konuşan bazı IŞİD teröristlerinin Ukrayna’ya nakledilmesi konusunda anlaşma sağlandı.
İdlib, Suriye’de teröristlerin kontrolündeki son bölge. ABD’nin arananlar listesinde yer alan ve başına 10 milyon dolar ödül konan Ebu Muhammed el-Julani’nin komutasındaki Hayat Tahrir el-Şam’ın silahlı kontrolü altında. Julani, imaj temizlemek için takım elbise ve kravat takarak ABD medyası da dahil batılı basın ile röportajlar yapıyor.
İdlib’e gelen tüm BM ve diğer insani yardımlar, bunları öncelikli olarak aileleri ve ortaklarına dağıtan Radikal İslamcı Julani ve teröristlerinin elinden geçiyor. Geriye kalan yardım malzemeleri, Julani’nin yeni lüks alışveriş merkezi Al Hamra’da satılıyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, İdlib’deki son sokak protestolarında, acımasız ve baskıcı bir rejim altında yaşayan 3 milyon sivil onun devrilmesi ve infaz edilmesi yönünde çağrıda bulundu.”
ABD-İngiliz-İsrail yapımı, Ukrayna, Suriye-Irak, Afganistan terör üçgeninin ortasındaki Türkiye’nin nasıl bir saatli bomba üzerinde oturduğunu kanıtlamak için Moskova’daki terör saldırılarına gerek de yok aslında.
Reyhanlı (2013), Diyarbakır ve Suruç (2015), Ankara Gar saldırısı (2015), Atatürk Havalimanı, Kızılay Güvenpark, Vodafon Arena, Gaziantep, Sultanahmet Meydanı, Kayseri (2016), Reina Ortaköy (2017), Mezitli ve Beyoğlu (2022) ve daha pek çoğunu sayabiliriz.
ABD-NATO-CIA, vekil terörü düşman ülkelere karşı kullandığı gibi hizadan çıkan müttefiklerine de uygular.
Hem de içine çok fazla sızdığı için çok daha rahat uygular.
Türkiye’nin dışında Fransa, Almanya, İngiltere ve Belçika gibi ülkelerde de IŞİD imzalı terör saldırıları oldu.
Ben neden sürekli “NATO’dan çıkalım, ABD emperyalizminden kurtulalım” diyorum?!
Tam da bugünler için bunları söylüyordum.
Tehlike çok büyük.