Planlı bir biçimde, plansız, başıboş, vurdumduymaz bir uygulama yıllardır siyasi iktidar tarafından uygulanmaktadır. Yaşadığımız yangın ve sel felaketlerinde planlı, öngörülü bir biçimde yapılan yanlışlar, yanlış olmaktan çıkmışlardır.
Yangının ve selin nasıl önleneceği çok öncesinden bilinmesine, söylenmesine ve yazılmasına karşın yapılması gerekenler yapılmamıştır. O zaman yapılan eleştirilerin yönünü değiştirmek gerekir. Göremediler gibi eleştiriler yanlıştır. Görmemelerine imkan yoktu. En vasat düzeyde bir kişinin bile anlayabileceği, görebileceği şeylerdi. Bütün bu gerçekler gün gibi ortada ise o zaman geriye bir tek sonuç kalıyor. Planlı plansızlık. Bu politikanın bilerek tercih edilmiş olmasının amacı ise devletin içinin boşaltılmasıdır. Plansızlık ve karmaşa ortamını, iktidar stratejik yanlışlarını örtmek için kullandığı açıktır. AKP’nin yangın ve sel felaketi karşısında almış olduğu tutum,dış politikadaki siyasal islamcı,gayri milli politikaların bir devamıdır.
Siyasi iktidar en baştan beri Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğulaştırılması çabası içindedir. Atatürk Türkiyesi’nin yerine,siyasal islamcı bir toplum getirebilmek için ülkenin çağdaş uygarlık değerlerinden ve demokrasiden uzaklaştırılması gerekir. Türkiye’nin İslamcı ülkelerin bulunduğu bölgeye çekilmesi,insanlarımızın yaşam tarzından ideolojilerine kadar ancak Ortadoğulaşması ile sağlanabilir düşüncesi hakimdir.
AKP’nin ve ideolojik kimliğinin, iktidarını sürdürmesi için ülkenin Ortadoğulaştırılması kaçınılmazdır. Demokrasi ile siyasal İslam, siyahla beyaz kadar zıt, karşıt yapılanmalardır. Demokrasi varsa siyasal İslam gerçekleşemez.
İşin ironik yanı, AKP Avrupalı zihniyeti reddederken ABD ve AB’den siyasal ve parasal destek almaktadır. Avrupa, Ortadoğu bataklığıyla sınırdaş olmaktansa, Türkiye’nin oraya yuvarlanmasını tercih etmektedir. Son Biden-Erdoğan görüşmesi ve TSK’nin yeni Afganistan macerasına sokulması, AKP ve Batı açısından ortak çıkarların örtüştüğü bir zemine yerleşmiş bulunuyor.
ABD, CIA üzerinden El Kaide diye bir örgüt meydana getirdi. İkiz kulelere saldırıyı bile bunlara fatura etti. Ardından da Irak ve Afganistan’a asker gönderdi. El Kaide’yi dünyanın gündemine oturtan ABD istihbarat gücüydü. Örgüt istediği her yeri istediği zaman vurabiliyor, istediği her ülkeyi eylemleriyle sarsabiliyordu. Ancak görülmüyor ve yakalanmıyordu.
ABD yirmi yıl sonunda Afganistan’dan çıktı. Ülkede büyük bir kaos yaşanıyor. Bu beklenmiyor muydu? Elbette beklenen buydu. Nasıl giriş bir plan dahilinde ise çıkış da aynı şekildeydi.
Afganistan İpek Yolu için olmazsa olmazdır. Geçenlerde TIME dergisinde çıkan bir yazı ilginçti. Yazıda ” ABD askerlerini gönderip sorunu çözüyor ancak rakipleri bu iklimi fırsat bilip büyüyordu. ABD’nin bir yere ilgisini yolladığı askerle ölçme zamanı geride kaldı.” diyordu.
Taliban elini kolunu sallayıp başkenti ele geçirdi. Taliban kabul görür ve bölgeye rejim olarak yayılırsa bu Çin üzerinde nasıl bir etki gösterecek ilerleyen süreçte göreceğiz. Yirmi yıl önceki gibi Afganistan’ı konuşuyor olmamızın tek nedeni İpek Yolu’dur. MI6’ın eski patronu Sir Alex Young’un “Batı Afganistan’dan çekilirse Britanya’ya yönelik saldırı riski artar” sözleri çok önemlidir. Önümüzdeki günlerde sanırım bunu anlayacağız.
Dünya ve içinde bulunduğumuz çoğrafya bu kadar tehlikeli bir süreçten geçerken uçurumun dibine gelen ülkemizde bir takım değişikliklere gidilmesi elzemdir. Bu nedenle 2023 seçimlerine kadar liyakatli,onurlu,donanımlı kişilerin kabinede yer alması gerekmektedir.
Aydınlık bir ay dileğimle.