Zonguldak, işçi kenti…
Zonguldak, yerin bilmem kaç yüz metre altında çalışırken kömür tozunun oluşturduğu akciğer hastalığını ‘yazgı’ kabul eden soluk yüzlü işçilerin kenti.
Bu kent doğal olarak Coronavirus’ten etkilenme şansızlığı en yüksek kentlerden bir olacaktı.
Otuz büyükşehir için sokağa çıkma yasağı kararı alınırken Zonguldak’ın da bunlara eklenmesi herhalde bu nedenle olsa gerek.
Ancak Zonguldak’ta yaşanan ‘Vali Olayı’, corona olayını gölgede bırakacak nitelikte.
Liseyi bitirdiğinde hekim olmak isteyen ve bu amaçla üniversite giriş sınavında ‘ilk beş tercih’ olarak tıp fakültelerini yazan bir vali bu…
İlk beş tercihe ısrarla ‘tıp’ yazma nedeni neymiş biliyor musunuz?
12 yıl önce kendi kaleminden çıkan makalesinden anlaşıldığına göre amacı, para kazanmakmış!
İyi ki tıbbiyeyi kazanamamış! Eğer doktor olsaymış, para kazanma hırsı ile kim bilir ne ameliyatlar yapar, ne tanılar koyar, neler neler yaparmış!
“İlişkilerinde Dikkatsiz Doktorlar!”
Zonguldak’ta, corona pandemisi sırasında canını dişine takarak çalışırken virüs bulaşan sağlıkçıları (demeç verdiği sırada Zonguldak’taki tüm corona (+) olanların dörtte biri) yerden yere vurdu. Hekim ve hemşireler evlerine bile gitmemeleri gerektiğinden, onlara kalmaları için tahsis edilen yer konusunda bile hoş olmayan şeyler söyledi.
İşte söylediklerinden bazıları;
“Her türlü tedbir alınmasına rağmen maalesef sağlıkçılarımız kendilerini koruyamadılar… Bu bizim faturamızı ağırlaştıran olay oldu. Onların bize getirdiği yük olmasaydı bugün belki de geri dönüşü konuşuyor olacaktık … Misafirhanede onları misafir ettik. Ücret almadık. Ama orada kendi aralarındaki ilişkilerinde yeteri kadar dikkatli olmadıkları için hem kendilerini sıkıntıya sokuyorlar hem bizi sıkıntıya soktular”
“Doktorları Doyuramazsınız!”
Sayın Vali’nin doktorlara karşı ilk ‘vukuatı’ değil bu.
Yukarıda söz ettiğim eski makalesinde bakınız doktorlar için neler yazmış;
“…Bir kere bizde doktorlar normalin üzerinde bir para hırsına sahip. Çünkü kendimden biliyorum, tıp fakültesini seçen üniversite adayının neredeyse tek gerekçesi…en kısa yoldan zengin olmaktır. Gerçi her meslek grubunda…paraya tapanlar vardır. Ama hiçbirinde…doktorlardaki kadar yoğun değildir…Bizde doktoru legal imkanlarla doyurmak neredeyse imkansızdır.”
Bunca yıldır, sayın Vali’nin önyargılarında demek bir değişiklik olmamış!
Nankörlük/Kıskançlık/Densizlik
Sayın Vali’nin söylediklerine büyük tepki gösteren kimi hekim arkadaşlarımız, sadece yapılan nankörlük için değil, meslek onurlarını korumanın da peşindeydiler. Ama her hekimin eğitimini aldığı ‘psikiyatri’ adlı bir ders vardır. Ve bu dersin en önemli başlıklarından biri “Psikiyatrik komplekslerdir”.
Örneğin ben, bir hukukçu olmadığım için (aslında bunun eksikliğini çok sonraları duymuştum) bir eziklik duyduğuma göre, bütün hayalini zengin bir doktor olmak için kuran bir kişinin ruh durumu benimkinden çok daha dramatik olmalı!
Bu konuda halk arasında kullanılan bir sözün de anımsanmasında yarar var;
“Kedi ulaşamadığı ciğere murdar der!”
Şimdilerde anlamından çok şey yitirmiş olan ‘kamu görevi ve görevlisi’ konusunda Rahmetli Ecevit’ten bir anı aktarayım;
TBMM’nin kulis bölümünde oturuyorduk. Bir ilin valisini eleştiren bir milletvekili arkadaşımıza Başbakan Ecevit, oradaki milletvekilleri duyacak şekilde şöyle demişti;
“Valiler devleti temsil ediyorlar. Bırakalım rahat çalışsınlar!”
Aslında o vali, şikayeti hak eden bir davranış içindeydi. Ama, Ecevit’e göre bir vali devlet demekti ve şikayet edilmemeliydi. (Ne yazık ki o vali daha sonra, AKP’li başbakanın “Valiler kömür dağıtırken şöför mahallinde otursun!” sözünü tam olarak yerine getirecek ve kömür çuvalını yurttaşa eliyle teslim edecekti.)
Bu Da Geçer!
Türkiye’den ne yurtsever politikacılar geldi geçti bugüne kadar; Zonguldak’ın yüz akı Bülent Ecevit gibi…
Zonguldak’tan ne valiler geldi geçti; Halil Aksoy, Nevzat Ayaz, İsmet Metin gibi…
Ne sevgili hekim kardeşlerim üzülsün, ne de Zonguldaklılar!
Bu vali de gelip geçecektir! Görevini (!) yaptıktan ve hekimlere karşı olan duygularını tatmin ettikten sonra…