Adına «Kürt açılımı” dedikleri ve PKK’ya ödün üstüne ödün verdikleri bir politikanın ülkemizi ne hale getirdiğini hep birlikte görüyoruz. Neredeyse sıfır düzeyine inmiş olan terör, bu hükümet zamanında yeniden sayıları bir defada yirmileri, otuzları bulan cinayetlere tırmandı. Çünkü konulan tanı yanlıştı ve tanının yanlış konduğu yerde tedavi şansı olamazdı…
PKK’nın siyasi kanadı niteliğindeki BDP’nin ve bunları doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen medyanın dile getirdiği beklentileri esas almak ve bu beklentiler üzerinden PKK sorununa yaklaşmak gerçekçilikten uzaktır.
Çünkü PKK, BDP’nin iddia ettiği gibi salt özerklik ya da eğitim hakkı elde ederek silahı bırakacak bir örgüt değildir.
Onun, acımasız ve vahşi cinayetler işleyen bir terör örgütü olduğunu bilmeyen yoktur. Ama onun bu cinayetleri işleme nedeni-bazılarının sandığı gibi- sadece siyasi kazanım elde etmek için değil, onu ayakta tutan başka sektörlere de can suyu vermek içindir. Çünkü bu örgüt, bir yandan eylemleriyle BDP’nin elini kuvvetlendirirken, bir yandan da birçok illegal örgütle iç içe çalışmaktadır…
PKK denen terör örgütü bir holding haline gelmiştir. Her holding gibi bunu da ayakta tutan ekonomik gücüdür. Bu gücün kaynağı uyuşturucu kaçakçılığıdır, mazot kaçakçılığıdır, silah baronlarıyla kurulan ilişkidir, Türkiye içinde ve dışında halktan zorla toplanılan paralardır…
(Toplanan paralardan söz ederken aklıma Diyarbakır’dan gelen bir arkadaşımın söyledikleri geldi. Genel seçimlerden önce BDP, para toplamak için Diyarbakır’da kapısını çalmadığı esnaf bırakmamış. «BDP’ye yardım” adı altında, miktarını kendilerinin belirlediği çok büyük rakamlar toplanmış. Bu paraların nerelere gittiğini tahmin etmek zor mudur?)
Eline PKK tarafından silah verilen doğulu genç, sadece kendisine ezberlettirilen bazı sloganlara hizmet ettiğini sanmaktadır. Ne yazık ki, bir menfaat çetesine hizmet etmekte olduğunun farkına varamamaktadır.
Çünkü kentlerde PKK için para toplayanlar, dağda uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar ve PKK’ya silah satanların hepsi, dağda eline silah verilen o gençlerin işledikleri cinayetler sayesinde işlerini sürdürmektedirler.
***
Öcalan ve BDP açısından PKK’ya bir göz atarsak şunu görürüz: Hem Öcalan’ın ‘dışarı çıkma’ umudu ve hem de BDP’nin siyasi varlığını sürdürme şansı, PKK’nın sürekli cinayetler işleyerek varlığını hissettirmesine ve sürdürmesine bağlıdır.
Bir an için, PKK’nın cinayetlerine son verdiğini düşünelim: Öcalan, İmralı dışını hayal bile edemez. Aynı şekilde BDP de, PKK’nın etkisiz olduğu durumda pazarlık gücünü yitirir.
PKK, hem Öcalan’ın ve hem de BDP’nin aba altındaki sopasıdır. Bu sopa sayesinde; Öcalan dışarı çıkma umudunu, BDP ise siyasi varlık nedeni olan iddialarını (Bölgesel özerklik ve anadilde öğretim) sürdürebilmektedir…
PKK, her ne kadar bu iki güç odağından (Öcalan ve BDP) ayrı düşünülemezse de, bunların dışında da onun ayakta kalmasını isteyenler vardır. Bunlar -ister PKK ve BDP içinde, isterse dışında olsunlar- PKK’nın varlığından rant sağlayanlardır.
PKK adına kentlerde para toplayanlar ile bu paradan yararlananların sayısı herhalde dağdaki PKK’lının birkaç katından az değildir…
***
İspanya’da Eta örgütü silah bırakacağını açıklayınca PKK’nın de benzeri bir yola zorlanabileceği yönünde beklentiler vardır.
Böyle bir beklentiye kapılanlar ETA ve PKK arasındaki farkları belli ki bilmemektedirler. ETA sütü bitmiş bir inek olmasına karşılık, PKK sütü bol bir inektir…
Varlıklarını, PKK’nın işleyeceği cinayetlere borçlu olanlar, bu örgütün ETA benzeri bir silah bırakmaya gitmesine asla izin vermezler.
Eta’ nın Silah Bırakması Kimseyi Umutlandırmasın…
ETA, İspanya’nın kuzeydoğusunda bulunan Bask bölgesinin bağımsızlığı için 43 yıldır mücadele ediyordu. Geçmişte Bask sorununa dikkat çekmek için büyük terör olayları yarattı.
Ancak, ETA ile PKK arasında dağlar kadar fark var. Bir defa PKK’nın gelir kaynakları çok fazla. PKK içinde (dağda ve kentte) bu ranttan geçinen oldukça büyük bir kesim var. ETA’nın silah bırakmasının ardında bu terör örgütünün demokrasiye teslim olması değil, para ve terörist kaynağının kuruması yatmaktadır.
Bir başka konu da iki örgütün dışarıdan aldıkları siyasi ve ekonomik destekteki farklardır. ETA’ya başka ülke desteğinin neredeyse sıfır olduğu biliniyor. Para ve terörist kaynağı sadece kendi bölgesiyle sınırlı olunca ve bu kaynak da kuruyunca yaşama şansının kalmadığı anlaşılıyor. Oysa PKK’nın başka ülkelerden siyasi ve ekonomik destekler aldığı ve terörist kaynağının hala üretkenliğini koruduğu biliniyor…
Özetle, «açılım” adı altında politikalar izleyerek PKK’nın azgınlaşmasına yol açanlar ülkeye iyilik yapmamışlardır. PKK’nın ekonomik kaynaklarını kurutmadan, ödün üstüne ödün vermek sadece BDP’nin beklentilerini karşılar. Bu ise PKK’nın gücünün kırılmasına değil, daha da güçlenmesine neden olur…