Dr Down’ın Sendromu
“Bir kitap okudum yaşamım değişti!” sözünü işitmeyenimiz yoktur. Bu kadarını söyleyemem ama okuduğum bir kitaptaki çok da uzun sayılmayacak bölüm beni tarihte yolculuğa çıkardı. Evrimbilimci Stephen J. Gould’un “Panda’nın Başparmağı” kitabındaydı okuduğum bölüm. Bir hastalık adındaki ırkçılık izini Stephen Jay Gould’un uyarısı olmasa farkedemeyebilirdim. Üstelik o zamanlar bu yazıya konu olan Avupamerkezcilik kavramını değil bilmek duymamıştım bile.
Ayrımcılığın ve ırkçılığın katmerlisinin mesleğim de olan tıp alanında yapıldığını fark edince derinleşmeyi sürdürdüm. İzlediğim yollar Avrupamerkezcilik kavramına götürdü beni.
Bilimsel devrimlerin son halkası sayılan biyoloji devrimi ya da diğer adıyla Darwin’in Evrim Kuramı insanı canlılar topluluğunda sıradan bir konuma indirdi.
Tam da burada Darwin’in uzaktan yakından değinmediği kimi noktalar onun adı anılarak insanların bilgisine sunulur oldu. “Güçlü olan sağ kalır” söylemi tam da emperyalizme uygun bir savsözdü. Bilimsel devrimlerin doğurduğu bir diğer sonuç olan emperyalizmin sahne alması önünde engel kalmamıştı.
Emperyalizm yeryüzünün en uzak köşelerine eriştikçe oralarda karşılaştığı insanların kendisi gibi gelişmemiş olduğunu gördü. Bütünüyle çevresel koşullara bağlı bu durumun ırkçılığa maya olması Avrupamerkezcilik ürünüdür.
Avrupamerkezcilik Batı’nın (daha anlaşılır şekilde söylemek gerekirse emperyalizmin) başka insanlar karşısında kendisini üstün gösterme, onlardan daha farklı yere koyma düşünce, söylem ve eylemler bütününe verilen addır demek yalın bir tanım olacaktır.
Emperyal üstünlük yolunda egemen olunacaklar karşısında Avrupa’ya ayrıcalıklı yer vermek kaçınılmaz gereklilikti.
Bilim tarihçisi Martin Bernal’in Kara Atena’sı Avrupamerkezcilik kavramının geri planındaki ırkçılık ve ayrımcılık anlayışını kusursuz şekilde anlatır.
Avrupamerkezcilik ya da tarihi eğip bükmek
Bu amaca uygun şekilde Avrupa ile antik dünya arasında bağ kurmak olmazsa olmaz ilk adımdı. Antik dünya Mısır, Fenike, Sami uygarlıkları ve eskiçağ Yunanistan’ı demekti. Gerçekte bütüncül bir yapı olan antik uygarlık bu haliyle Avrupamerkezcilik anlayışına hizmet edemezdi. Bu nedenle işe tarihi karartmakla, saptırmakla ve kendi amaçlarına uygun hale getirmekle başladı Avrupalılar. Etkileşim içindeki antik uygarlıklar içinden Antik Yunan’ı çekip çıkardılar. Antik Yunan’ı Avrupa’nın çocukluk dönemine eşdeğer bir konuma getirecek şekilde öne çıkartırken diğerlerini yok saydılar. İlerleyen yıllarda insanları deri renklerine göre sınıflandıracak olanların koyu renk tenli Mısırlılarla özdeşlik kurmaları elbette akılcı olmazdı. Mısır uygarlığında hayranlık duyulacak hiçbir şey yoktu onlara göre. Oysa astronomi ve geometride başardıkları bile başlı başına önemliydi Mısırlıların. Yunan alfabesine esin kaynağı olan, eskiçağın yenilmez armadası Roma’ya kök söktüren Fenikeliler de bir kenara konmalıydı kurguya gereğince.
Yunan uygarlığı antik dönemin biricik uygarlığı olarak öne çıkartıldı. Avrupa’nın öncülü olarak da etiketlenince Avrupamerkezcilik anlayışının ete kemiğe bürünmesi önünde engel kalmamıştı. Böylece yeryüzündeki uygarlıkların beşiği olarak yeri sağlamlaştırılan Yunan uygarlığının ardılı rolünü üstlenen Avrupalıların Avrupamerkezci yaklaşımı da akılsallaştırılmış oldu.
Avrupamerkezcilik : Emperyalizmin koçbaşı
Avrupamerkezcilik olarak adlandırılan yapı emperyalizmin koçbaşına dönüştü zaman içinde. Emperyalizm bu aygıtı kullanarak hemen her kapıyı kolayca açabildi. Avrupamerkezcilik çevre ülkelerde uygarlık projesi adı altında emperyalist işlev gördü. Böylece emperyalizmin hedefi olan ülkelerde beşinci kol oluşturulması olanaklı duruma geldi. Batı uygarlığına hak ettiğinden fazla değer biçen, övgüler dizen, oralara kapak atmak için fırsat kollayan beşinci kolcular bu yazıyı okuyanların tanış olduğu kimselerdir. Şimdilerde giderek yaygınlaşan özellikle de gençleri etkisi altına alan Avrupa-ABD tutkusu da bu kapsamda değerlendirilebilir.
Beşinci Kol : Avrupamerkezcilik gönüllüleri
Vakıflar, düşünce kuruluşları, projeler ve elbette bu aygıtlara eşlik eden avrolar, dolarlar beşinci kola katılımı çekici hale getirmiştir doğallıkla.
Avrupamerkezcilik kavramının kuramcısı sayılabilecek Samir Amin bu konudaki başyapıtın yazarıdır.
Cebi dolan “gelişmekte olan ülke aydını” projektör görmüş tavşan gibi olduğu yerde kaldı. Gerçeklere ve onlarla bağlantılı ülke çıkarlarına körleşti, sağırlaştı ve bilinçsizleşti. Gazete köşelerinde, tv ekranlarında ve bulabildikleri her yerde ülkesine sövüp saymayı sıradanlaştıran, “biz adam olmayızcı” sözde aydınları nasıl unutabiliriz? Avrupamerkezcilik az önce andığımız gerekçelerle pek çok okumuş yazmış, eğitimli öğretimlimizi ağına düşürmekte güçlük çekmemiştir.
Edward Said’in Şarkiyatçılık’ı da bu kapsamdaki önemli bir başka yapıttır.
Avrupamerkezcilik, etkisi altına aldığı aydın görünümlü ama ortalama insandan farkları çokbilmişlikten öte olmayan hizmet heveslilerini kolaylıkla kullanabilir duruma geldi. Öyle ki, Avrupamerkezcilik odakları kendilerine sıkı sıkıya bağladıkları beşinci kolcuları zamanla bir parçası oldukları halka söven, onları aşağılayan robotlara dönüştürdü. Avrupamerkezcilik kendi çıkarları önünde engel olarak gördüğü insanları aşağılama ve dışlama ilkesini kullandığı beşinci kol üyelerini kendi halklarına karşı taşeronları sayabileceğimiz unsurlar aracılığıyla dayattı. Her koşulda dayatma oldukça uzun süre işe yaradı.
Namuslu aydınlar Avrupamerkezcilik anlayışına karşı
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma huyu gereğince kimisi doğu kökenli batılı ama kimileri de batılı ama namuslu bilim insanları bu oyunu insanların gözünün içine sokan, onları uyandırmaya çalışan yapıtlar verdiler.
Emperyalizmin hedef ülkelerindeki namuslu ve yurtsever aydınları da unutmamak gerekir. Onlar da emperyalizmin dışlayıcı, aşağılayıcı yaklaşımlarını var güçleriyle ve bıkıp usanmadan anlamaya ve anlatmaya çalıştılar.
Belki de böylelikle ülkemizde de bolca bulunan beşinci kol üyelerinin farkına vardı pek çok kişi. NATO’da ve terör örgütü PYD’de lâiklik, Avrupa’da uygarlık arayan aydın görünümlülerin ipliği pazara çıkartılabildi.
Emperyalizmi anlama kılavuzu da sayılabilecek Avrupamerkezcilik kavramının yeryüzünün mazlum ülkelerindeki izdüşümü yalan, çarpıtma, kan, gözyaşı ve sömürü oldu!
Avrupamerkezcilik kavramını anlamak ve anlatmak : Başarının anahtarı
Avrupamerkezcilik dünyada ve özellikle de emperyalizmin hemen her zaman baş hedefi konumundaki ülkemizde anlaşılmalı, öğrenilmeli ve kavranmalıdır. Bu yapılmadıkça emperyalizme karşı durulması, durulabilse bile kalıcı başarı kazanılması düşe eşdeğer bir durum olarak kalmayı sürdürecektir.
Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk emperyalizmi dünyada en iyi çözümleyen kişidir. Bu nedenle çoğu aydın görünümlünün emperyalizmi kurtarıcı gözüyle görmesine karşılık Atatürk emperyalizmi kurtulunması gereken bir dert olarak algılamıştır. Bu algısıyla harmanlanan eşsiz dehası emperyalizmi yenilgiye uğratmasının ardındaki en önemli itici güç olmuştur.
Emperyalizme karşı tutum almada Avrupamerkezcilik anlayışını kavramak vazgeçilmez ve önemli bir ilk adımdır.