Bilindiği üzere neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni iki temel ayak üzerine inşa edilmiş durumda: mal ve hizmetler ile sermayenin serbest dolaşımı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, seçim öncesi ekonomiye ilişkin en önemli vaadi, neoliberal dönemde sanayi üretim gücünü büyük ölçüde yitiren ABD’nin yeniden üreten bir ülke olması, hizmet sektöründeki düşük ücretli ve esnek istihdamın neden olduğu sosyal tahribatın durdurulmasıydı. Neoliberal dünya düzeninin iki temel ayağından birini yani malların serbest dolaşımını kısıtlamaya yönelik bu vaadi nedeniyle de özellikle üretimin Uzak Doğu’ya kaymasıyla işini kaybeden, ciddi gelir kaybına uğrayan kesimler tarafından desteklenirken, ABD açısından küreselleşmenin esas kazananı olan finansal sermaye tarafından “demokrasi” karşıtı bir psikopat olarak lanse edildi. Sürdürülen negatif kampanyaya karşın seçilmesi engellenemeyen Trump’a yönelik kampanya, seçilmesi sonrasında da sürdü. Doğrudan seçimin meşruiyeti sorgulanarak, seçim öncesi vaatlerini gerçekleştirme konusunda taviz vermeye zorlandı.
İktidardaki birinci yılı bu tartışmalarla geçen Trump, seçim vaatleriyle ilgili ilk kapsamlı çıkışını, 2018 Ocak ayında, neoliberal küreselleşmeciliğin yıllık panayırı olan Davos’ta gerçekleştirdi. Trump, söz konusu toplantıda bir yıl önce açılış konuşmasını yapan ve neoliberal küreselleşmeciliğin ve serbest ticaretin “erdemlerini” anlatan Çin Devlet başkanı Şi Cinping ve 2018 panayırında kendisinden bir gün önce konuşan Almanya Başbakanı ve AB’nin büyük patronu Angela Merkel’in, “İzolasyonun bizi ileriye taşımadığına inanıyoruz. Biz korumacılığın doğru çözüm olmadığı konusunda fikir birliğine varmak zorunda olduğumuza inanıyoruz” şeklindeki sözlerine yanıt verdi. “Eğer bazı ülkeler, sistemi başkalarının zararına istismar ederse serbest ve açık ticaretimiz olamaz…Serbest ticareti destekliyoruz ama bu, adil ve karşılıklı olmalı. ABD adaletsiz ekonomik pratiklere karşı artık gözünü kapatmayacak” şeklinde konuşan Trump, bu konudaki beklentilerinin karşılanmaması durumunda tek taraflı olarak gereğini yapacaklarını ifade etti.
Davos’ta başlayan tartışma Mart ayında ABD’nin Çin’den yapılan ithalata yaklaşık 50 milyar dolarlık ek gümrük vergisi ve yatırım kısıtlamaları uygulamasını öngören genelgeyi, “Bu birçok genelgenin ilki” diyerek imzalamasıyla devam etti. Haziran başında yapılan ve küreselleşmenin baş aktörlerini bir araya getiren G7 zirvesi, ABD’nin Çin dışındaki G7 ülkelerini de kapsayan ek gümrük vergisi uygulamalarıyla, neoliberal küreselleşmeciliğin iki ayağından birisi olan “serbest ticarete” kısıtlamalar getirmesine karşı yapılan itirazlar ve bu itirazlara ABD’nin tepkisi nedeniyle ilk kez “sonuç bildirgesi” yayınlanmaksızın sona erdi.
Donald Trump’ın, daha önce açıkladığı tarifelere misillemeyle karşılık vermesi nedeniyle Çin’e 200 milyar dolarlık daha gümrük vergisi uygulanması talimatını vermesi, olayı başından beri korkulan ancak yüksek sesle dillendirilmeyen bir başka boyuta taşımış görünüyor.
Küreselleşme yandaşı kesimlerin korkusu, Çin’in elinde bulundurduğu ABD tahvillerini elden çıkararak, neoliberal küreselleşmenin mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı yanı sıra ikinci ve en önemli ayağını oluşturan sermayenin küresel ölçekte serbest dolaşım mekanizmasını hedef alması. Yani “savaşın” malların serbest dolaşımından sonra, ulus devletleri uluslararası mali sermayenin isteklerine bağımlı kılınması, operasyonunun en önemli aracı olan sermayenin serbest dolaşımını da kapsayacak şekilde genişlemesi.
Son iki gündür finansal piyasalarda yaşanan çalkantı, ABD dolarını ve esas olarak dolar ticareti üzerine kurulu finansal piyasaları alt üst edebilecek bu olasılığın neoliberal küreselleşme yanlısı cephede yol açtığı sarsıntının boyutunun büyüklüğünü ortaya koyuyor. http://www.cboe.com/vix
Bu gelişmeler ışığında herkesin sorması gereken soru, yaşananları neoliberal küreselleşme savunucusu piyasacıların adlandırdığı gibi “ticaret savaşı” olarak mı, yoksa neoliberalizm öncesine dönüş yani normalleşme süreci olarak mı adlandırmamız gerektiği. Benim görüşüm, neoliberal dönemin temel özelliği olan sürekli büyüme ve aşırı üretim/tüketime dayalı neoliberal küreselleşmenin doğaya, çevreye verdiği zararların azalmasına da katkı sağlayacak bir normalleşme -onarıcı küçülme olarak da adlandırmak mümkün- sürecinin başlangıcında olunduğu.
Kaynaklar:
• https://tr.sputniknews.com/asya/201701171026805890-davosa-katlan-ilk-cin-lideri-si-dunyanin-sorunlari-icin-kuresellesmeyi-suclamak-anlamsiz/
• http://www.dw.com/tr/merkel-davosta-konu%C5%9Ftu-milli-egoizm-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-de%C4%9Fil/a-42293870
• http://www.dw.com/tr/trump-%C3%B6nce-abd-sadece-abd-demek-de%C4%9Fil/a-42322775
• https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43278568
• https://www.dunya.com/dunya/trumptan-kanadaya-tepki-g7-bildirgesini-imzalamayacagim-haberi-418830
• http://www.bloomberght.com/haberler/haber/2130736-trump-tan-cin-e-200-milyar-dolarlik-daha-misilleme-vergisi
• https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/abd-cin-ticaret-savasinda-pekinin-misilleme-alani-daraliyor/1178598
• https://odatv.com/ekonomide-kirilma-ani-yaklasiyor-20061841.html
• http://www.cboe.com/vix