Adı “Üretim Reform Paketi Kanunu Tasarısı” olan bir hazırlık sürmekte.
Etkileyeceği alanlardan biri de zeytincilik.
Kanunun adına bakarsanız zeytincilikte bir gelişmeye yol açacak sanırsınız. Okudukça tam tersi yönde kurgulandığı anlaşılıyor.
Kanun tasarısı kısaca zeytincilik kanunu diye bilinen 26.1.1939 tarihli ve 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin aşılattırılması Hakkında Kanunun” 20’nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarını değiştirmeye yönelik olduğu açıkça görülüyor.
Zeytincilik kanununda madde 20’de “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mâni olacak kimyevî atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının iznine bağlıdır” yazmaktadır.
Tasarı metninde altını çizdiğim kısımlar atılmıştır. Dolayısıyla zeytin alanları için bırakılan 3 kilometrelik tampon kuşaktan vazgeçilmiştir. Kirletici tesisler kurmak da artık mümkün olabilecektir. Zeytincilik kanunundaki “zeytincilik sahaları daraltılamaz” ifadesi de taslakta atılmıştır. Yani zeytincilik alanları daraltılabilecektir.
Taslakta kurulacak tesisler konusunda zeytincilik kanunundaki zeytinyağı fabrikaları ve küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri konusundaki sınırlama kaldırılmıştır. Tasarıda “Bakanlıklarca alınacak kamu yararı kararı gereğince yapılacak yatırımlar kapsamında zeytinlik sahaları içinde kurulacak tesisler bu hükümden müstesnadır. Bu durumda, yatırımın yapıldığı alan içinde bulunan zeytin ağacının iki katı kadar zeytin ağacının, Bakanlık tarafından gösterilecek yere dikilmesi zorunludur. Bu yükümlülüğe aykırı hareket edenlere, dikilmesi zorunlu ağaç başına iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Ayrıca, yeni ağaçların dikildiği alanda zeytinlik sahasının malikine, talebi üzerine intifa hakkı tesis edilir. Bu maddede geçen idari para cezası, her yıl 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılır” denmektedir.
Taslaktan anlaşıldığı gibi her türlü tesis kamu yararı gerekçesi gösterilerek kurulabilecektir. Ne yazık ki kamu yararı kriteri bugüne kadar çok kötü işletilmiştir. Sökülenlerin yerine iki katı zeytin ağacı dikileceği tasarıda vardır. Ancak ceza ağaç başına 200 TL’dir. Örneğin bin ağaç kesen 200 bin TL ödeyecektir. Bu değer yatırımcı için yeni zeytin dikmekten daha ekonomik olabilecektir.
Bu tasarının etkileyeceği alanlardan bir diğeri de şeker kanunudur. Eski şeker kanununda nişasta bazlı şekerlerin tüm şeker üretiminin yüzde 10’unu geçemeyeceği yazılıyor.
Bu oran çok yüksektir. Bu tasarıda bu kanundan da geri gidilmektedir. Sadece “izoglükoz denilen şekerler için kota yüzde 10’u geçemez” şeklinde değiştirilmiştir.
İzoglükoz yüksek früktoz mısır şurubu denilen (kısaltılmışı HFCS yani İngilizce high fructose corn syrup) şekerdir. Bu tür şeker üzerinde ciddi sağlık endişeleri ve araştırmaları vardır. Bunun dışındaki mısır şekerlerinde kotanın kaldırılması ise bu alanda yabancı şirketlerin hâkimiyeti düşünülürse şeker pancarına dayalı şeker üretimine indirilen yeni bir darbedir.
Bu değişikliklerin üretim reformu ile ilgisi var mı?
Olmadığı görülüyor.
Tasarı bu incelediğimiz alanlarda ekolojiye, insan sağlığına, çiftçi ve tüketici haklarına karşıdır.