Hürriyet gazetesinin ABD temsilcisisi Tolga Tanış’a göre Reza Zarrab’ın “kefaletle” paçayı yırtması mümkün görünmüyor. Nitekim, Miami mahkemesi ilk “kefalet” talebini reddetti. ABD yasalarına göre Miami mahkemesinin buna yetkisi var mıydı, yoksa davanın asıl görüleceği yer olan New York mu buna yetkili, bunu 4 Nisan’da göreceğiz. Kefalet talebi elbette yinelenecek.
Ama durum öyle görünüyor ki, iş giderek “Deniz Feneri” davasına dönüşecek ve Türkiye’de Reza Zarrab ile ortak iş yapanların Bharara’nın listesinde olanlar ABD’ye seyahat edemeyecek, ama başlarına da bir şey gelmeyecek.
Belki ABD, tıpkı Deniz Feneri davasında olduğu gibi, “asıl faillerin ve ortakların” Türkiye’de olduğunu ima edecek (ki kısmen etti), ama bu bir şeyi değiştirmez, sonunda Türkiye’deki Zerrab ortakları kulaklarının üzerine yatar ve bu iş Zarrab’ın üzerine yıkılır, kalır. Ama işin bir başka yönü: Ya Zarrab konuşursa? Asıl korku da bu zaten.
Zerrab’ın cezadan yırtması pek söz konusu değil, çünkü suçlardan biri çok ağır: ABD’yi dolandırmak…
Peki ama, nasıl oldu da Reza Zarrab’ın aklının ucundan bile geçmedi ABD’ye indiği an tutuklanacağı. İtirafçı gibi gittiği iddiaları var, ama inandırıcı değil, zira bunun kendisine de çevresindekilere de hiçbir yararı olmayacaktı. İtirafçı bile olsa ABD yasalarının kendisine yönelttiği suçlardan “yırtması” söz konusu değildi. Ama bir şeyler oldu. Bir davet, güvence, Türkiye’den bir tehdit, İran’ın baskı uygulaması vb… Bir şeyler oldu…
*HAKKINDAKİ SUÇLAMALAR*
Üstelik, Türkiye’deki bu muazzam servetine rağmen gidip ABD’nin yüksek güvenlikli hapishanelerinden birine razı olması da akıllara zarar. Kaldı ki, tatile gittiği kızını ve karısını da yanında götürmesinden belli (ya da bu da kamuflajdı, biz anlayamadık).
Türkiye’nin “Rasputin”i Reza Zarrab’ın ABD’den bir güvence almadan Miami’ye yelken açtığına inanmak zor. Peki ama ona bu güvenceyi kim verdi? Hangi ABD makamı, ABD topraklarına ayak bastığında kendisiyle ilgili yasal işlem yürütülmeyeceği güvencesi verdi? Böyle bir güvence almadan Zerrab’ın ABD’ye gitmesi, İran’a gitmesiyle eşdeğer.
Tek fark, ABD’de konuşur ve anlaşırsa ceza indiriminden yararlanır, ama yine de bütün servetini kaybeder. Buna rağmen ABD’ye gittiğine göre, Türkiye’deki durumu gerçekten çok sıkıntılıydı.
Üstelik ABD’li yetkililerin Zarrab’ın uçakta olduğundan, Miami’ye doğru yola çıktığından haberleri var ki, daha ABD topraklarına ayak bastığında hemen tutuklanıyor. ABD geleceğini biliyor, tutuklamaya da hazırlanıyor, ama Zarrab’ın bundan haberi yok.
Bu pek inandırıcı bir öykü olmuyor bu durumda.
O halde nasıl oldu da Zarrab bir güvenceye dayanarak karısını ve kızını alıp ABD’ye uçtu? Kimdi ona güvenceyi veren? Nasıl bir kandırmaca içine girdi ABD yetkilileri ve Reza’yı ABD’ye çekmeyi başardı? Ya da başka türlü soralım: Zerrab’ı Türkiye’de rahatsız eden şey neydi?
Zarrab için ABD Adalet Bakan Yardımcısı John P.Carlin, savcı Preet Bharara ve FBI’dan Diego Rodriguez tarafından hazırlanan iddianamede dört ayrı suçlama var: ABD’ye karşı dolandırıcılık, uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası’nı ihlal etmek, bankacılık sistemine karşı dolandırıcılık ve para
aklama.
Zarrab’ın hemen “kefaletle” serbest kalmak için başvurduğunu biliyoruz, ama buna karar verilmesi için davanın New York’a taşınması,yani 4 Nisan’a kadar beklenmesi gerekecek. 4 Nisan’da toplanacak olan mahkeme, kefaletle serbest kalma durumunu görüşecek. Şimdiden söylemek kolay: Kefaletle Zarrab’ın bu işten sıylırlması zor görünüyor. Kaldı ki, kefaletle çıksa bile pasaportuna el konacağından, uzunca bir süre ABD’de ikamet etmek zorunda kalacak.
*DURUM TÜRKİYE’YE NASIL YANSIR?*
Edinilen bilgiye göre iddianamede karşılıkları boş bırakılmış 7-8 isim bulunuyor. Bunlar henüz isimlendirilmemiş de olsa savcının açıklamasına göre bu kişiler Zarrab’ın Türkiye ortakları.
Zarrab’ın avukatı Şenay Yıldırım’ın Hürriyet gazetesinde yer alan sözleri ise havada kalıyor, zira Avukat Yıldırım suçlamalardan sadece biri için, İran’a yönelik amargonun delinmesiyle ilgili konuştu ve bu da iddianamedeki “en hafif” suç sayılıyor.
Reza Zarrab’ı uzun bir zorunlu ABD ikameti bekliyor, bunu görmek mümkün, ama asıl konu bunun Türkiye’de kimlere dokunacağı. Aslına bakılırsa, Deniz Feneri davasında olduğu gibi, Türkiye’de Zarrab’a yöneltilen suçların ortakları ortaya çıksa bile, bunların Türkiye’de bir ceza almayacakları, ABD’nin isteğine rağmen de o ülkeye verilmeyeceği çok açık.