“Olmak ya da olmamak” noktasındaki Türkiye akıllara durgunluk veren tartışmalara sahne oluyor. Tartışmaların vardığı noktayı bir örnekle ortaya koyarak içine düşülen durumun dehşetini anlatabilmeyi diliyorum.
Evinizde ya da işyerinizde yangın çıkmış! İlk davranışınız içeriden dışarıya çıkmak ve varsa içerideki yakınlarınızı kurtarmak olur. Can yitimi olasılığını ortadan kaldırdıktan sonra yangını mı söndürmeye çalışırsınız? Yoksa, yangını çıkartanın peşine mi düşersiniz?
Türkiye’deki yangınla ilgilenmeyip, yangını çıkartanın peşine düşülmesi anlaşılır gibi değil! Yangının çıkmasında Türkiye’yi yönetenlerin payı yadsınamaz! (S)açılım sürecinde aymazlık ve duyarsızlık sergileyenlerin payı tartışılamaz denli büyük olsa gerek! Bugün verilmekte olan varlık savaşına gözlerini bağlayanların, kulaklarını tıkayanların önemli bölümünün (s)açılım sürecine sessiz kalanlar oluşu sıradan bir rastlantı olamaz!
Şu anda bir “olmak ya da olmamak” savaşı veriyor Türkiye! Bu son derece önemli ve yaşamsal durumu iç politikaya kurban etmeyi ve daha da kötüsü oralı olmamayı aklım almıyor!
Bu son derece duyarlı durum karşısında gündelik siyaset kaygılarıyla konumlananlar (ya da konumlanamayanlar) şimdilerde tarih yapıyorlar! Çok uzak olmayan bir gelecekte yaptıkları tarih yazılacaktır. O tarih yazıldıktan sonra başlarının öne eğilmesi kaçınılmaz olacaktır!
Bu gibi tartışmalar tarihin hemen her döneminde yaşanmıştır! Üstelik çok da gerilere gitmeye gerek yoktur.
Okurla yeni buluşmuş bir kitabın sayfaları arasında rastladım bugünküne benzer algılara!
“Uçak Gemisi” çizgi roman biçeminde yazılmış/çizilmiş! Hatta, öne atılacak bir sinemacı çıkarsa ortaya; onun ürün vermesini kolaylaştıracak şekilde yazılmış olduğunu da eklemeliyim.
Sovyet Rusya’nın Novorosisk limanına yanaşmış olan Alemdar gemisine Milli Mücadele için silah yüklenmektedir. Söyleşen Rus ve Türk askerleri arasında geçen bir diyalog o gün verilmekte olan savaşın ne savaşı olduğuna ilişkin farklı algılar olduğunu ortaya koyuyor. Rus’un bakış açısına göre Türkler padişah ve saltanat için savaşmaktadır. Türk subayının verdiği yanıt kısa ve özdür!
“Biz sadece vatanı kurtarıyoruz!”
Söyleşinin ilerleyen bölümleri doğru paydaya ilerliyor.
“Batılı varlıklarını, bizler yokluğumuzu paylaşıyoruz!” diyen Türk subayına Rus subayın verdiği şu yanıt savaşın ne savaşı olduğunu anlatmaya yetip de artıyor!
“Defedin şu emperyalistleri topraklarınızdan!”
Bugün Türkiye’de emperyalist destekli olduğu sağır sultanca da, gözleri karaltıdan başka şey görmeyenlerce de anlaşılmış olan bölücü teröre karşı varlık savaşı veriliyor.
Durum bu kadar açıkken; bu neyin savaşı sorgulamasına girişip, kanlarını dökenleri, toprağa düşenleri görmezden gelmenin, dahası yüce anılarına saygıyı esirgemenin İstanbul fethedilirken, meleklerin cinsiyetini tartışmaktan farkı nedir?
(*) : “Uçak Gemisi” Büyük Taarruzun Meçhul Denizcileri, Kırmızı Kedi Kitabevi, İstanbul, Şubat, 2016.