“Ben silahların bırakılmasını asla tartışmıyorum o Kürtlerin sigortasıdır” diyen kişiyle Erdoğan masaya oturacak.
Önce bir düzeltme bilgisi;
Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, 7 Haziran 2015 tarihinden yıl sonuna kadar 218, bu yılın ilk 20 gününde de 24 şehit haberi geldiğini yazdı.
7 Haziran’dan bu yana verdiğimiz şehitlerin sayısını tutamaz hale geldim, ama 1 Kasım ve 1 Ocak’tan sonrasını gün gün kaydettiğim için bendeki rakamları aktarayım:
Maalesef 1 Kasım’dan bu yana 82, 1 Ocak’tan bu güne kadar ise 29 şehit verdik.
Saygı Öztürk’ün rakamları öyle, benimki böyle. Bir de Gazeteci Metehan Demir’in rakamı var; Ona göre de son 7 ayda 234 şehidimiz var.
Halimiz bu işte; şehitlerimizin sayısını bile tam olarak bilemiyoruz…
Devlet yetkililerinden istedim, bilgi verirlerse, tam rakamları hep birlikte öğreneceğiz inşallah!..
*SORUN NE, MUHATAP KİM*
Sıcak gündem ve tartışma konumuza gelirsek;
Erdoğan’ın, *“Artık Kürt sorunu yoktur”* demesinin üzerinden yaklaşık 1 yıl, *“Çözüm süreci şu anda buzdolabında”* demesinin üzerinden de 6 ay geçti.
Erdoğan ve iktidar, PKK ve HDP’nin *“Kürtlerin temsilcisi”* olmadığını kabul ettiğine ve vatandaşlar da onları kendisinin temsilcisi saymadığını gösterdiğine göre, sorunumuz net olarak ortadır:
Evet, ülkemizde yıllardır olan “Kürt sorunu” değil, uluslararası bir projenin tetiği yapılan bölücü terör sorunudur.
Terörle mücadelenin yol ve yöntemleri de bellidir. Aklı başında herkes, *“Elinde silah olanla masaya oturulmayacağını”* defaatle söylüyor.
Erdoğan önceki gün Muhtarlar toplantısında, *“Önümüzdeki süreçte ne bölücü terör örgütü, ne de onun güdümündeki parti ve diğer yapılar asla muhatap alınmayacak”* dedikten sonra şöyle devam etti:
*“Güvenlik güçlerimiz bölgeyi teröristlerden tamamen temizledikten, kamu düzenini tesis ettikten sonra, milletimizle, vatandaşlarımızla oturacağız, bu meselenin kökten çözümü için yapılacakları kararlaştıracak ve hayata geçireceğiz.”*
Bölgeyi teröristlerden tamamen temizledikten, kamu düzenini tesis ettikten sonra, “milletimizle, vatandaşlarımızla oturup” hangi meselenin kökten çözümü için yapılacakları kararlaştıracaklar acaba; “Kürt sorununu” mu?
Hani “artık böyle bir sorun yoktu”? !.
*ZANA’YLA HANGİ SIFATLA GÖRÜŞECEK*
Erdoğan bunları söyledi ya, kolları sıvayan yandaşlar da “muhatap” arayışına girişti. Bölgedeki kanaat önderlerinden söz eden de var, İmralı’daki terörist başının yeniden “devreye sokulma zamanının geldiğini” savunanlar da… Bulunan son “muhatap” ise Leyla Zana !..
İmralı’daki terörist başının* “muhataplığına”* bakalım; terör örgütü, onun güdümündeki parti ve diğer yapıların 1 numarası o değil mi? Bu durumda Erdoğan’ın *“muhatap almayacağız”* sözü havada kalmış olmuyor mu?
Velev ki, terörist başı gerçekten terörü durdurmak istiyor… PKK’nın bir gün “üst aklın”, bir başka gün Suriye’nin, bir diğer gün Rusya’nın, İran’ın kucağında olduğunu anlatan kendileri değil mi?.. Terörist başı hangisine hükmedecek de bu global terör örgütüne silah bıraktıracak acaba?
Leyla Zana’nın “muhataplığına” gelince; epeydir hazırlığı yapılan bu *“yol haritası”*, başlı başına bir yazı konusu. Şimdilik Zana’nın 2 yıl önceki şu sözünü hatırlatmakla yetineyim:
*“Ben silahların bırakılmasını asla tartışmıyorum. O Kürtlerin sigortasıdır. Bu sorun var olduğu müddetçe o silahlar Kürtlerin güvencesidir.” *
Acaba Erdoğan bu görüşteki bir isimle ne görüşecek? Dahası, yemin etmediğine, yani milletvekili olmadığına göre, HDP’ li Zana’yı hangi sıfatla ve kimin/neyin temsilcisi olarak karşısına oturtacak?
*AKP-CHP“PKK YASASINI İPTAL EDER Mİ*
Erdoğan’ın, *“muhataplık”* açıklamasından sonra gelmek istediğim yer şu:
Biliyorsunuz TBMM’de 15 Temmuz 2014’te bir yasa kabul edildi. Hemen ertesi gün Resmi Gazetede yayınlanan o yasanın halk arasındaki adı, *“PKK ile müzakere yasası”,* resmi adı ise, “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”.
Kanunun özüne geçmeden önce, bunun çıkmasında başrol oyuncusu olan dönemin Başbakan Yardımcısı, şimdinin TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Beşir Atalay’ın, “Yeni çıkardığımız yasa, çözüm sürecinin adeta anayasasıdır. Orada ne yapılacağı bellidir. Meclis’ten yüzde 80 destekle çıktı, CHP de destek verdi ona… Ben bir siyasetçi olarak CHP’nin Kılıçdaroğlu dönemini önemli görüyorum. CHP ilk defa bazı değişimler geçiriyor. Statik CHP’yi farklı yönlerde esnetti. O iyi. Bizim çözüm süreci yasası çıkarken CHP destek verdi. Meclis’te öyle bir yardımlaşmamız oldu” şeklindeki sözlerinin altını çizelim.
Evet, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu geçen hafta sonu yapılan Kurultay’da her ne kadar, AKP’nin 2002 yılında sıfır terörle devraldığı ülkenin başına terörü *“musallat ettiğini”*, dağılma sürecine girmiş PKK’yı palazlandırdığını anlatıp, “Terör örgütüyle masaya oturursanız, örgütü meşrulaştırırsınız” uyarısında bulunduklarını vurgulasa da maalesef “PKK ile müzakere yasasının” çıkmasını CHP de destekledi.
O yüzden Kılıçdaroğlu’nun Kurultay’da, “Bütün bunların sorumlusu kimdir? Diyarbakır’da taksi şoförlüğü yapan Şeyhmus mu bu işin sorumlusu? Kayseri’deki Adem mi bu işin sorumlusu, esnaf Adem mi? Trabzon’daki, Rize’deki emekli Mehmet Usta mı bu işin sorumlusu? Bu işin sorumlusu bu ülkeyi yönetenlerdir. Şimdi ‘mücadele ediyoruz’ diyorlar. Neyin bedelini ödüyor bu Türkiye? Neden zamanında önlem almadı, neden zamanında bütün bunları bilerek ve görerek sesini çıkarmadı? Bunu sorgulamak zorundayız” demesinin kıymeti harbiyesi yok!..
Elbette ki, sorumlusu taksi şoförü Şeyhmus, esnaf Adem değil olmadığı gibi, sadece iktidar da değil. Zamanında bütün bunları bilerek ve görerek sesini çıkarmayan veya sırf malûm çevrelerin sempatisini kazanmak için PKK’nın meşrulaştırılmasının önünü açan ana muhalefetin hiç mi sorumluluğu yok? !.
Halen yürürlükte olan toplam 6 maddelik kanuna gelirsek; Özünü oluşturan 2. maddede şunlar yazıyor:
“Hükümet, çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütür.
Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirler.
Gerekli görülmesi hâlinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirir.”
“Yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasından” kast edilen malûmdu; İmralı, Kandil, HDP, KCK’nın Brüksel’deki patronları vs.
Erdoğan, “muhataplar” konusunda “kırmızı çizgiyi” çizdiğine, adını koymadan sadece İmralı’daki terörist başını işaret ettiğine göre, bu yasa ne olacak?
Haydi CHP; O yasanın iptali için girişimde bulunup, hem 2 yıl önceki hatayı telafi et, hem de Erdoğan ve AKP’nin “samimiyetini” sına da görelim!..