İslamcı iktidarın dış politikası çoktan çöktü, gümbürtü sonrası harabe görüntüler bir iki yıla varmaz ortaya çıkar, Libya’yla ticaret sıfır, Mısır’la donmuş, Suriye ile sıfır, Rusya’yla donmuş….
İslamcı iktidarın dış politikası çöktü ama çökerken İslamcı ideolojiyi de virane haline getirdi….
Politikalar hatta devletler dahi (Allah korusun) çökebilir ama ideolojiler yaşayabilir, bugün hala marjinal olarak yaşayan Nazi ideolojisi gibi, hala sayıları az da olsa yaşayan Sovyet komünistleri gibi….
Ancak Türkiye’de iktidar olan İslamcı ideoloji
‘devletten’ önce hayatını bitirdi….
Denebilir ki iktidarı ele geçiren İslamcı ideoloji devletten hızlı devletin çok önünde hayallerle koştu ve hızlı yaşayıp genç öldü (devletin de çöküp çökmediğini henüz bilmiyoruz ya….)
Galiba ele geçirdikleri devleti çok büyüttüler gözlerinde, devleti ele geçirip iştahla saldırdıkları rant imar ihalelerin bolluğuyla ‘diplomatik’ imkanların bolluğunu karıştırdılar.. Evet devletin elinde soyulacak nüfuza geçirilecek arsalar fabrikalar vardı ama aynı devletin üzgünüm Leyla, Osmanlı kuracak ölçüde ‘diplomatik’ zenginlikleri maalesef yoktu…
Ya da içerde değneksiz hukuksuz köy bulunca sandılar ki dışarıda da değneksiz hukuksuz böyle rabbim verdikçe veriyor hücum ya bismillah ya Allah Osmanlı’ya gideriz….
KUDÜS’E HİÇ UĞRAMADAN TEL-AVİV’E BİR YOL BULMAK DA KOLAY DEĞİL
İslamcı ideolojinin ölüm tutanağı Orta-Doğu diktatörlerinin ölüm tutanağıyla aynı: İsrail….
İsrail düşmanlığı şeksiz şüphesiz İslamcı ideolojisinin en büyük (birlik-bütün) ümmet dayanağıdır….
İsrail’i aradan çıkartırsanız ‘ümmet’ dağılır, ideoloji yerle bir olur….
İsrail andlaşması sonrası tevile (açıklamaya-yoruma) çalışan ateşli yandaş yazarlar gün itibariyle İran’la İsrail’in madalyonun iki yüzü olduğunu söylemeye çoktan başladı..
Yanisi, İsrail’le dost, İran’a düşman oldular..
Ve bu durumu ilkelerde bir değişiklik değil geçici bir diplomatik manevra olduğu şeklinde yan çizmeye başladılar…. Oysa ideolojiler
’cetvelle’ ve dikine çizilir, ideolojilerde
’yan’,
‘yandan yana’ çizilmez…. Tabii İsrail andlaşmasını diplomatik bir olağan durum göstermek için yan yan çizip Kudüs’e hiç uğramadan Tel-Aviv’e bir yol bulmak da kolay değil….
Daha dün One Minüte daha dün İsrail terör devleti diye arkaladıkları ve Selahattin Eyyübi kıyasları yaptıkları liderlerinin (Tarzan)
‘zor durumda’ olduğunu çakızlayıp bu yeni siyasi yenilgiyi kitlesel çözülmeleri engellemek için ideolojik değil geçici zorunlu bir durak gibi yutturmaya şimdiden başladılar, Allah kolaylık versin….
Öyle ya Salı meclis konuşmalarında tribünleri doldurup bağıran
‘Dik Dur Eğilme Kastamonu Seninle’ diyen enerjik ideolojik gençliğin hali ne olacak?
Sorularıma hemen şöyle başlamak istedim, İsrail’le dahi andlaşma yapabilecek tıyneti kendinizde buluyorsunuz da
‘Suriye’yle ya da İran’la andlaşma neden yapmıyorsunuz?
Suriye ve İran gibi müslüman ülkeyle andlaşmak İsrail’le andlaşmaktan daha mı zor, diyecektim ki, yandaş İslamcı hanım, bugün biz leb demeden cevabı yapıştırmış: İran ve Suriye, İsrail’in tarih boyu öldürdüklerinden daha çok müslüman öldürdü, buyurun bu ..oku afiyetle ümmetçe yiyin….
Evet bir ‘tarih’ sona erdi, İslamcı ideoloji son nefesini verdi, artık ‘mirasçıların’ ‘paylaşımcıların’ ‘vesayetçilerin’ ‘vekaletçilerin’ yaptırım ve müeyyidelerle ve içerde muhaliflerin yok edici alaycı köklü eleştirilerinin arefesindeyiz
İsterseniz eski takvimlerde yazılan veciz sözlerle başlayayım söze:
‘Hangi limana uğrayacağını bilmeyen gemiye rüzgar fayda etmez’ Seneca….
ATATÜRK’E DEMEDİĞİNİZİ BIRAKMADINIZ
İlk öğüdümü ekranlarda her gece konuşan İslamcı ideolojinin panter Emel’i Hilal Kaplan’a vereyim: İşin içinden çıkılmaz böyle durumlarda bir hanım kıza yakışan ‘sukütü hayal’ içinde kalması ve ideolojiyi fazla zorlamamasıdır, sosyal düşünsel terbiye bunu gerektirir, daha dün andlaşma oldu bugün ‘İsrail’i İran’a yeğlerim’ anlamında yazılar yazıyorsunuz, hanımefendi, ideolojinizi eğin bükün bize ne, ama lütfen devleti yüksek kaldırımla karıştırmayın….
Hatta İsrail’le andlaşmanın Gazze’ye daha çok faydası olur gibi yorumlara gelecek açıklamalar gırla gidiyor, şu İslamcı ideolojide bağımsız bağlantısız mimari çalışma yapan tek kişi kalmadı ki bu anlamsız eğriliklerle bu koca İslamcı tapınak dayanamaz çöker, deyiversin….
Şimdi ortaokul düzeyinde bir demagoji yapmak istiyor canım, Atatürk masonları hasta yatağında bile kabul etmedi redetti ve izin vermedi, Atatürk’e demediğinizi bırakmadınız, Atatürk’e dinsiz kendinize ise cennetle müjdelenmiş sahabe muamele yaptınız, ama bugün İsrail’in kucağında olan sizsiniz,üstelik bu tükürdüğünüzü yaladığınız andlaşmaya maşallah diyorsunuz, oh be rahatladım….
‘Haçan öyle madem böyle’ tartışmasına girecek neşem hiç yok….
Size bu zor günlerinizde hayat ve mutluluk hakkında dersler vereyim..
Çünkü sizler benim kardeşlerimsiniz çünkü akıllanmanızı istiyorum, çünkü Osmanlı hayalleriyle gümbür gümbür bir neslin enerjisini kaybettiniz, milyonların zamanını çaldınız, milyonları onlarca yıl ekranlarda
‘meşgul ettiniz’, uyuttunuz, kandırdınız, kendinize ve ahaliye yalan söylediniz….
HER DAKİKA BU HAZZI ABARTTINIZ
Başlayalım….
Sevgili İslamcı arkadaşlar!
Haz felsefesini kuran Epikür’in felsefe tarihindeki yeri büyüktür…. Modern dünyanın en eski köklerindendir….
Epikür Haz Bahçesi’yle ünlüdür, çünkü felsefesi için bir ‘bahçe’ inşa etmiştir ve adına Haz Bahçesi denmiştir…. Haz Bahçesi aynı zamanda felsefi okuludur…. Bahçesinde hoşça vakit geçirip neşeli ortamda felsefe yapmak, felsefesinin ta kendisidir….
Epikür’ü insanlığa sevdiren düşünceleri çok basittir, mutluluğu çok uzaklarda çok müşkül işlerde aramayın,‘en yakınınızdaki erişebilir hazları yaşayın…’
Epikür sonra şöyle der:
‘erişilmesi güç şeyler zorunlu değildir….’, mutluluk için pek zahmete girmeyin, demek ister….
Yorumlarsak, öte dünyada mutlu olmak erişilmesi güç şeylerdendir, mutlu olmak için zorunlu bu uzaklığa mecbur değiliz, bu dünyada bir arkadaşla dostluk muhabbet çok yakın ve kolaydır….
Ancak Epikür’ün haz felsefesi sonsuz haz değildir, Epikür hazlarda ‘itidal’i tavsiye eder, sefahat ve zevk için kendini paralayanları eleştirir….
Epikür ‘ölçülü’ bir hazzı ‘yeterince’ bir hazzı tavsiye eder….
Sevgili İslamcı arkadaşlar!
Orta-Doğu’nun kralları ve diktatörleri, hukukta ve ekonomide üretmek çalışmak bölüştürmek gibi ‘çok uzun vadeli’ ‘erişilmesi çok güç’ hazların peşinden koşmadılar….
Orta-Doğu’nun kral ve diktatörleri halklarını ve iktidarlarını mutlu edebilmek için çok daha hızlı erişebildikleri bir Haz Kaynağı buldular: Filistin….
Filistin meselesi Orta-Doğu’nun kral ve diktatörlerinin iktidarlarını sürdürme yani meşruiyet kaynağıydı….
Sevgili İslamcı arkadaşlar!
Mesela kitlelerin karşısında
‘kur’an okumak’ kolaydır, açarsınız Kur’an’ı defalarca okursunuz…. Tabii ki dindir imandır inançtır okumalısınız…. Ama nihayetinde kabul edelim
’kolay’ bir ameldir…. Oysa geleneksel dinimiz bir çok zorunlu ve zahmetli insani görevler verir müslümana, ailesinden topluma tabiata dünyaya ilişkin hiyerarşi içinde bir yığın ödev….
Kur’an’ı yaratan Allah aynı zamanda insanı da tabiatı da yarattı, yani, bizlerin bedeni de bir ayet ağaçlar da bir ayettir, diyelim içimizden biri her gece oturup ‘böbreğini’ okuyor…. Bu böbrek ne işe yarıyor nasıl hastalanıyor, nasıl iyileşir…. Böbrek ya da kalp ya da gözümüzü okumak da bir ibadet değil mi? Kur’an yerine gözünün kalbinin ilmini yapanı ne çabuk ve neden kafir ilan ediyoruz, büyük meselesidir….
Çünkü kalp göz beyin fizik kimya okumak zahmetli bir iştir, meyvelerini toplamak çok uzun sürer, erişilmesi en zor en uzun hazlardandır…. Bilim kimya fizik müslüman ideolojinin yaşamaktan korktuğu en alakasız laik mutluluklardan biri haline ne zaman niye geldi, büyük meseledir….
Kur’an okumayı Müslümanlık sayıp kalp beyin fizik kimya üretim bölüşüm hukuk hiç okumayanlar şimdi kimlerin kucağına düştü, büyük meseledir….
Orta-Doğu’nun diktatör ve kralları da
‘sizler gibi’ Kur’an okuma kolaylığına baş vurdu….
Ama gerçek şu kalp böbrek göz fizik kimya okuyan İsrailliler karşısında Kur’an okuyan bir ümmet hala hezimet içinde, boynu yerde, diz çökmüş, yalvarıyor….
Sebebi basit ve öğretici: Sloganlarla basit kolaycı yöntemlerle ümmet demek Allah demek tekbir çekmek müslümanın en kolay yoldan
’hazza’ ulaştığı yolun ta kendisi oldu….
Ve bir tekbir çekmek ve her Perşembe akşamı bir gece Kur’an okumaktan öte her saat her dakika bu hazzı abarttınız çünkü bu hazzın kişisel zenginliklerinize getirisi fazlaydı….
Sayenizde şu anda liderine ‘dik dur eğilme Kastamonu seninle’ diye bağıran milyonlarca çocuk ne çok Kur’an okursa o kadar büyük müslüman olup dünyayı feth edeceğine sırılsıklam inanır hale ve bu kolaycı Müslümanlık salgın haline geldi….
Oysa bu çocuklar yine Allah’a inansın yine Kur’an’ını okusun yine Allah desin, ama, biraz da, ağaçları gökyüzünü bedenlerini okusalar, Allah moleküllerin içinde neler yaratmış diye merak etseler, ilacıyla teşhisiyle icadıyla ninelerine ve insanlığa katkıları insanlık kültürüne bir artı değerleri olsa….
Onbeş senelik iktidarınızı tekbirle ümmet laflarıyla çok müsrifçe çok hızlı yaşayıp harcadınız….
Kendi özbeöz müslüman kardeşlerinizle ‘biz daha çok müslümanız’ biz daha çok Kur’an okuyor daha çok Allah diyoruz yarışına girdiniz….
Ve hangi müslümanla ben daha çok müslümanım yarışına girmişseniz sonunda onlarla düşman olup onları öldürmeye canlarına kıymaya başladınız…
OKUMAK DÜŞÜNMEK ÇALIŞMAK ÜRETMEK GİBİ HAZLARLA İŞİNİZ OLMADI
Sevgili İslamcı kardeşlerim….
Epikür’ün haz felsefesi materyalisttir ve bütün dinlerin
’hedonizm’ diye aşağıladığı hazcılıktır….
Oysa güya mümin Müslümanlar hedonizmi düşman bilir, kendilerine biz ‘mana’ erleriyiz, der…. Yani hayatın anlamı inananlar için ‘mana’ içinde saklıdır ve her mümin o mana’ya ulaşmak için o mananın yolunda ‘mutlu olur’….
İslamcı kardeşlerim, İslamcılığınız tepeden tırnağa hazcı tepeden tırnağa materyalist bir felsefeydi, en yakın en kolay hazları seçtiniz….
Ulaşılması erişimi çok zor okumak düşünmek çalışmak üretmek gibi hazlarla işiniz olmadı, çünkü…
İkinci dersime başlıyorum….
Maaş imkan yağma talan hırsızlık hukuksuzlukla ele geçirdiğiniz hazlar
‘kişisel bedensel hazlar mıydı?’ yoksa ‘ümmetçe topluca idrak ettiğiniz hazlar mıydı?
Liderlerinizin hırsızlığı sonrası bu paralar ‘ümmete, imam hatiplere gidiyor’ dediğinize göre bu
’hazlar’ ümmetçe yaşadığınız hazlar olmalı….
Ben aksini iddia ediyorum, talan ve yağma ve Kur’an ümmet Allah tekbir deyip
’örtmeye’ çalıştığınız bu
’hazlar’ hepinizin tek tek kişisel zevkleriydi….
Hepiniz pek fazla çalışmadan üretmeden maaş sahibi olmak istediniz hepiniz rahat ev istediniz hepiniz ekranda boy göstermek istediniz, bunlar kişisel rahatlıklardı ve çok hoşunuza gidiyordu, bu haz, bu hedonizm, bu materyalizm, bir mana’nın eseri değil, acımasız dünyanın acımasız çıplak gerçekliğin ta kendisiydi, yorulmak istemediniz, ve bir mana içinde yorulanların çektiği acılarla eziyetlerle dalganızı geçtiniz….
Maaşım ve evim ve arabam yerinde olsun diye müslümanı müslümanı kırdırdınız….
Çünkü lideri partiyi desteklemek her merhametsizliğe her hırsızlığa bir açıklama getirmek çok kolaydı….
Üretmek icad etmek artı değer bölüşmek çok uzak ve çok zahmetliydi, bu üreten insanlara da kafir laik deyip sistem dışına akademi dışına hukuksuzca sürmek çok kolaydı….
Kişisel hazlarınız için Kur’an’ı Allah’ı hem kullandınız hem de herkesin aynı kolaylıkla kullanıp dini inancı çürütmesine kullanmasına insanlığın İslam’la alay etmesine izin verdiniz….
Bu toprağın tarihinde adını çok kolayca kullanıp utanmazca kirlettiğiniz evliyalar güzel insanlar önlerine çok uzak erişilmesi çok zor mana’lar neden koydular, hiç kalp ve beyin yormadınız….
Ahlaklı olmak bir mana’dır ve bu uğurda aç susuz sefil perişan kimsesiz bir hayat yaşayabilmeniz gerekir….
Adil olmak bir mana’dır ve bu uğurda aç susuz sefil perişan zor günleri gözümüze kestirebilmeliyiz….
Hakim olmak bir mana’dır ve bu uğurda aç susuz sefil perişan kimsesiz bir hayatın cefalarına katlanabilmeliyiz….
Adil, hakim, Allah’ın yüce sıfatlarıdır, erişimi zordur, zahmetlidir….
Adil ve hakim ve merhametli olmak isteyen her insanın bedeni ve beyni ve kalbi bunun ‘bedelini’ açlıkla güçlüklerle zayıflıkla öder..
Çünkü çok çalışan beden yorulur güçsüz düşer….
Gücü düşen zayıflayan bedeni iyi tanımalıyız, onu güçlü yapabilmek için üzüm incir et balık yiyebilmeliyiz, o halde, güçlü sabırlı ahlaklı nesillerimiz ve bedenimiz olabilmesi için hem bedenimizi hem ürettiklerimizi iyi tanımalıyız….
Adaletli ve merhametli çocuklarımızın olabilmesi için yediklerimize ve bedenimizin sağlığına çok iyi bakabilmeliyiz….
Uzun ve erişimi çok zor yollarda ‘sabır’lı olsunlar, heyecana gaflete gelmesinler, kimsenin adamı uşağı olmasınlar, aşağılıkça kimsenin askeri olup kimsenin kucağında oturmasınlar diye….
Bir çocuğu şöyle imtihan edin, hemen yemek istiyorsan sana bir tane ‘çikolata’ vereceğim, ama iki saat sabredersen istediğin kadar çok çikolata vereceğim….
Sabırsız çocuk hemen bir tane ister ve yer….
Annesi babasının besinine yiyeceğine sağlığına önem vererek büyüttüğü çocuk, daha sabırlı olur, ve daha çok çikolata için iki saat sabredebilir….
Diktatörlerin ve kralların ülkesinde siz yazarlar kudurmuş iştihanızı neden dizginleyemediğinizin cevabı budur, açtınız kimsesizdiniz yoksuldunuz arabayı evi maaşı hemen istediniz..Liderinizin yanlışlarını bu yüzden dile getiremediniz, lideriniz ve partiniz karşısında şahsiyet kimlik ahlak geliştiremediniz….
Sevgili İslamcı arkadaşlar!
Size en kolayı seçtiren sizi hemen hazırlıksız yola çıkartan, sizler değildiniz, sizlerin büyüdüğü köyleri kasabaları sizler doğmadan soyup boşaltan, sağcı iktidarlardı….
Sizleri Allah deyip Kur’an deyip kandıran ‘sağcı iktidarlar’ hem sizleri sömürdüler hem de sizlere, iktidarı hazırlayan Allah Kur’an deyip kitleleri aldatan onbeş yıl aralıksız her seçim sandığının
’maymuncuğunu’ öğrettiler….
Ama o sağcı iktidarlar bir taraftan size Allah Kur’an derken alttan alta İsrail’le kama sutra pozisyonlar içinde diplomasi yapıyordu, ne oldu, sonunda kama sutra’nın tadına siz de vardınız, hatta eş değiştirme partileri düzenliyor İran’ı kovup İsrail’in yatağına giriyorsunuz….
Ve sonunda küfrettiğiniz baş düşmanınız İsrail’in kucağına oturmakla dünyalar güzeli bir tanesi İslamcı ideolojinizi, vurur yüzüne ifadesi hala anlamadın mı ..öt lalesi, açıklamalarıyla kendiniz dalga geçmeye başladınız….
SİZİ HALA BİR ŞEY SANAN MİLYONLARCA GENÇTEN HALA UMUTLUYUM
Sevgili yandaşlar!
Sizlerden çoktan umudumu kestim ama sizi hala bir şey sanan milyonlarca gençten hala umutluyum….
Bu gençlere yazmaya başladığım kırk yıldan bugüne söylediklerimi tekrar özetleyeceğim: merhamet, ahlak, doğruluk, kadirşinaslık, bölüşmek, hatırşinaslık, vefa, arkadaşlık, başkalarıyla sosyal bir dünya kurmak, bunlar kolay gibi görünen inşası çok zor şeylerdir, acılar yokluklar içinde bir ömür ister….
İdeolojinin sloganları gibi kolay değildir…
Sizlere ‘bir şahsiyet inşa etme fırsatı vermeden’ imam hatiplerine ideolojilerine partilerine almalarının sebebi budur….
Bu kolaycılığa, yani kuru kuru Allah kuru kuru Kur’an deyip hepinizi avlamak, kandırmak, sağ iktidarlar için diktatörler için kolaydır….
İki kuru sloganla hepinizin iştahını kudurtup ve sonra öldürtmek için Müslümanların üstüne salmak, kolaydı….
Gazze edebiyatıyla zevkten dört köşe olmamış abad olmamış saraylaşmamış bir orta-Doğu diktatörü kralı yoktur….
Şimdi soralım mazlum Filistin halkının kanı sizin neyiniz olur, neyinize yaradı, saray mutfağında hangi siyasi yemeklerde kullandınız, hangi nutuklara çerez yaptınız?
İşte lideriniz ve ideolojinizin son günü: aynı haz bahçesinde kudurmuş iştahlarıyla üstelik İsrail’in kucağında ölüyor!
Ey müslüman!
Ey gerçekten edebli hakikat ehli temiz müslüman kardeşim!
Sor bakalım kendine, onbeş yıl dönüp dolaştıktan sonra şu koca dünyada şu bir buçuk milyarlık İslam aleminde, İsrail’in kucağından başka oturacak huzur bulacak hoşbeş edecek saf tutacak bir dost bir mümin kendine neden bulamadın?