Tesadüfi Yaşamlar

35 bin 576, istatistiklere geçmeyen ölüm olayları hariç, terör nedeniyle yaşamını yitiren kişi sayısı. 386 bin 360 ise terör nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı. (1) Sayı olarak okunduğunda ne kadar basit ve kolayca dökülüveriyor ağızlardan. Haber kanallarında dinleyip gazete ve internetten okuyup geçiyoruz sadece. Düşünmeden, hissetmeden, hele de o bilindik atasözündeki gibi ateşin düştüğü yerin uzağındaysanız daha bir umarsız ve kaygısız oluyorsunuz. Ancak toplu yaşanan bir katliam veya ateşin kendi ocağımıza düşmesi gerekiyor bir şeylerin ayrımına varabilmemiz için.
Ülkenin güneydoğusunda Ortadoğu’yu aratmayacak katliamlar yaşanmakta ve özellikle ülkenin batısında yaşayanlar plazma televizyonlardan izledikleri vahşetleri facebooktaki profil resimlerini karartarak protesto etmektedirler. Bir yerlerde birileri hiç uğruna ölmekte ve öldürmekte. Birileri de bu durum karşısında aynı hiçlikle samimiyetsiz bir şekilde tepkilerini göstermektedir.(2)
Uzun süredir devam eden ölüm sessizliği anlaşılan o ki fırtına öncesi sessizlikmiş. Tam da güneydoğudaki hava temizlenmişken, havaya tekrar kan ve barut kokusu sinmiş görünmekte. Bölge tekrar yaşanmaz bir hal almışa benziyor. Bu sessizliğin bozulacağından korkan ve eli yüreğinde bekleyen bölge halkı ise yeniden sürüklendiği cehennemin içinde nefes almaya çalışmakta.
Güneydoğu bölgesinde yaşanan bu kargaşaya bir de ülkenin erken seçime gidişinin eklenmesiyle birlikte ülke iyiden iyiye bir karmaşa yumağına dönmüş bulunmakta. Bu kargaşa içinde oy hesabı peşinde, kendi çıkarını ve rantını düşünenler oy hesabı yapmakta ve ülkenin sürüklendiği bu durumdan kendine pay çıkarmak istemektedir.
Bu belirsizlikler içinde ülke ekonomisi de pek parlak görünmemekte yaşananlar karşısında doların ve euronun çıktığı seviye ufukta pek de parlak günlerin olmadığını bize göstermektedir. Üretim sisteminin ithal mala bağlı olduğu ülkemizde dolardaki artışın sokaktaki vatandaşın cebini etkilemeyeceği uzak bir ihtimal gibi duruyor.(3)
Tesadüfi yaşamların çoğunlukta olduğu bir ülke burası. Onun için yaşanan ölümlere rahatlıkla tepkisiz kalabilmekte ve olağanlaştırabilmekteyiz. Yeniden alevlenen terör ile her iki tarafta da can kayıplarının yaşanması, her gün hava durumu sunar gibi rutin olarak gerçekleşen işçi ve kadın katliamı haberlerinin sunulması ve en sonda adeta doğanın kendine yapılan tecavüze tepkisi niteliğinde olan Artvin’de meydana gelen sel felaketiyle gerçekleşen ölümler. Artık insanın insana etkisi sonucu hayata son vermeler yetmemekte, doğaya verilen tahribatlar sonucunda da insan ömrü yarıda kesilebilmektedir.
Yazın son ayını da geride bırakıp nispeten daha serin günlere doğru zamanı akıtmaktayız. Fakat ülke gündemi, mevsimlerin tam tersi yönde seyir almakta ve serin havalarda sıcak gelişmelerin yaşanacağı günlere gebe görünmektedir. Son durumlara bakıldığında daha ne olsun ki dedirtecek durumlarla karşı karşıyayız, fakat unutmamak gerekir ki felaket gibi görünen zamanlar aranacak zamanlar haline gelebilir. Tabiî ki kimsenin temennisi bu yönde olmayacaktır; bu durumdan nemalananların bile diye düşünüyorum ama yine de ülkenin bu durumunu fırsat bilip bu kargaşadan fayda sağlamak isteyen akbabalar her daim mevcut olacaktır. Önemli olan o akbabalara faydalanabilecekleri leşleri sağlamamaktır. Bunun için ise ortalama bir vatandaşın bile yapması gereken gözlerini ve algısını açıp ülkede ve komşu ülkeler de ne olup bitiyor, kim neyin peşinde ve niyetinde farkında olmalı ve ona göre davranmalıdır. Yaşanan katliam ve cinayetlere facebook profilini karartmakla veya sanal alemde protesto tweetleri atarak pasif bir rol oynamamalıdır. Tabiî ki sanal alem gerekli ve mecburi bir mecradır, fakat gösterilen tepkiler burası ile sınırlı kalmamalı ve somut bir şeyler için çaba gösterilmelidir.
http://www.radikal.com.tr/politika/30_yilin_teror_bilancosu_35_bin_576_olu-1118893
https://bianet.org/bianet/print/167083-ates-altindayiz-sesimizi-duyun
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/350903/_iktidara_yakin_isadamlari_da_korkuyor_.html

35 bin 576, istatistiklere geçmeyen ölüm olayları hariç, terör nedeniyle yaşamını yitiren kişi sayısı. 386 bin 360 ise terör nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı. (1) Sayı olarak okunduğunda ne kadar basit ve kolayca dökülüveriyor ağızlardan. Haber kanallarında dinleyip gazete ve internetten okuyup geçiyoruz sadece. Düşünmeden, hissetmeden, hele de o bilindik atasözündeki gibi ateşin düştüğü yerin uzağındaysanız daha bir umarsız ve kaygısız oluyorsunuz. Ancak toplu yaşanan bir katliam veya ateşin kendi ocağımıza düşmesi gerekiyor bir şeylerin ayrımına varabilmemiz için.

Ülkenin güneydoğusunda Ortadoğu’yu aratmayacak katliamlar yaşanmakta ve özellikle ülkenin batısında yaşayanlar plazma televizyonlardan izledikleri vahşetleri facebooktaki profil resimlerini karartarak protesto etmektedirler. Bir yerlerde birileri hiç uğruna ölmekte ve öldürmekte. Birileri de bu durum karşısında aynı hiçlikle samimiyetsiz bir şekilde tepkilerini göstermektedir.(2)

Uzun süredir devam eden ölüm sessizliği anlaşılan o ki fırtına öncesi sessizlikmiş. Tam da güneydoğudaki hava temizlenmişken, havaya tekrar kan ve barut kokusu sinmiş görünmekte. Bölge tekrar yaşanmaz bir hal almışa benziyor. Bu sessizliğin bozulacağından korkan ve eli yüreğinde bekleyen bölge halkı ise yeniden sürüklendiği cehennemin içinde nefes almaya çalışmakta.

Güneydoğu bölgesinde yaşanan bu kargaşaya bir de ülkenin erken seçime gidişinin eklenmesiyle birlikte ülke iyiden iyiye bir karmaşa yumağına dönmüş bulunmakta. Bu kargaşa içinde oy hesabı peşinde, kendi çıkarını ve rantını düşünenler oy hesabı yapmakta ve ülkenin sürüklendiği bu durumdan kendine pay çıkarmak istemektedir.

Bu belirsizlikler içinde ülke ekonomisi de pek parlak görünmemekte yaşananlar karşısında doların ve euronun çıktığı seviye ufukta pek de parlak günlerin olmadığını bize göstermektedir. Üretim sisteminin ithal mala bağlı olduğu ülkemizde dolardaki artışın sokaktaki vatandaşın cebini etkilemeyeceği uzak bir ihtimal gibi duruyor.(3)

Tesadüfi yaşamların çoğunlukta olduğu bir ülke burası. Onun için yaşanan ölümlere rahatlıkla tepkisiz kalabilmekte ve olağanlaştırabilmekteyiz. Yeniden alevlenen terör ile her iki tarafta da can kayıplarının yaşanması, her gün hava durumu sunar gibi rutin olarak gerçekleşen işçi ve kadın katliamı haberlerinin sunulması ve en sonda adeta doğanın kendine yapılan tecavüze tepkisi niteliğinde olan Artvin’de meydana gelen sel felaketiyle gerçekleşen ölümler. Artık insanın insana etkisi sonucu hayata son vermeler yetmemekte, doğaya verilen tahribatlar sonucunda da insan ömrü yarıda kesilebilmektedir.

Yazın son ayını da geride bırakıp nispeten daha serin günlere doğru zamanı akıtmaktayız. Fakat ülke gündemi, mevsimlerin tam tersi yönde seyir almakta ve serin havalarda sıcak gelişmelerin yaşanacağı günlere gebe görünmektedir. Son durumlara bakıldığında daha ne olsun ki dedirtecek durumlarla karşı karşıyayız, fakat unutmamak gerekir ki felaket gibi görünen zamanlar aranacak zamanlar haline gelebilir. Tabiî ki kimsenin temennisi bu yönde olmayacaktır; bu durumdan nemalananların bile diye düşünüyorum ama yine de ülkenin bu durumunu fırsat bilip bu kargaşadan fayda sağlamak isteyen akbabalar her daim mevcut olacaktır. Önemli olan o akbabalara faydalanabilecekleri leşleri sağlamamaktır. Bunun için ise ortalama bir vatandaşın bile yapması gereken gözlerini ve algısını açıp ülkede ve komşu ülkeler de ne olup bitiyor, kim neyin peşinde ve niyetinde farkında olmalı ve ona göre davranmalıdır. Yaşanan katliam ve cinayetlere facebook profilini karartmakla veya sanal alemde protesto tweetleri atarak pasif bir rol oynamamalıdır. Tabiî ki sanal alem gerekli ve mecburi bir mecradır, fakat gösterilen tepkiler burası ile sınırlı kalmamalı ve somut bir şeyler için çaba gösterilmelidir.


http://www.radikal.com.tr/politika/30_yilin_teror_bilancosu_35_bin_576_olu-1118893

https://bianet.org/bianet/print/167083-ates-altindayiz-sesimizi-duyun

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/350903/_iktidara_yakin_isadamlari_da_korkuyor_.html

Bunları da sevebilirsiniz