Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hükümet arasındaki görüş ayrılıkları, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekili adayı olmak üzere görevinden istifa etmesiyle iyice gün yüzüne çıkmıştı. Cumhurbaşkanı’nın, Merkez Bankası’nın faiz uygulamalarına yönelik ısrarcı tutumu gibi, hükümet politikalarını doğrudan etkilemeye dönük ifadeleri ile gitgide alevlenen kavgada, Hakan Fidan’ın milletvekili adaylığından çekilmesiyle ilk raundu Cumhurbaşkanı Erdoğan kazanmış oldu. Ancak daha sonra, Fetullah Gülen cemaatine olan yakınlığı herkesin malumu olan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı’nın her türlü ortamda hükümetin başı gibi çıkıp konuşmasını eleştirince ortalık iyice toz duman oldu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, trafikte kavga etmek için el frenini çekip arabadan inen sürücü misali, durduk yerde Bülent Arınç’ı istifaya davet ederek AKP içinde istenmeyen adam ilan etmesiyle ülke gündemi bir anda değişti ve kimin çaldığı halen bilinmeyen «fışkiye” Bülent Arınç tarafından kırıldı.
Bülent Arınç gibi tecrübeli ve akıllı bir siyasetçinin hangi sebeplerle bu savaşı başlattığı çok da önemli değil. Bence asıl önemli olan Bülent Arınç’ın, Melih Gökçek ile ilgili olarak ortaya atmış olduğu iddialardır. Bülent Arınç, gündeme bomba gibi düşen açıklamasında Melih Gökçek’in seçimler öncesinde Ankara’yı parsel parsel sattığını ve cemaate yakın kişilere nasıl çıkar sağladığını resmen itiraf etti. Burada en önemli nokta konunun her iki taraf açısından da suç teşkil etmesidir. Ben bir hukukçu değilim ancak bu konuda kanunlar oldukça açık. Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi «Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” diyor. Eğer ki Melih Gökçek, Bülent Arınç’ın iddia ettiği gibi cemaate yakın kişilere çıkar sağlayarak Ankara’yı parsel parsel sattıysa TCK’nın bu maddesine aykırı hareket etmiş demektir. Öte yandan yine TCK’nın 279. Maddesi ise, «Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmüne yer veriyor. Dolayısıyla Bülent Arınç da, Melih Gökçek ile ilgili 100 maddelik konuyu seçimler sonrasında açıklayacağını ifade ederek, işlenmiş bir suç varsa bunu yetkili makamlara zamanında bildirmeyerek suç işlemiş olacaktır. Kamuya karşı işlenen suçların soruşturması şikayete bağlı olmadığından, hükümeti ya da cumhurbaşkanını en ufak şekilde eleştiren gazeteciler hakkında bile beklemeksizin soruşturma başlatan cumhuriyet savcılarının Bülent Arınç’ın iddialarıyla ilgili ne zaman harekete geçeceğini açıkçası çok merak ediyorum.
NOT: Aynı zamanda bir tıp doktoru olan ünlü yönetmenimiz Mustafa Altıoklar, Gezi Olayları sonrası katıldığı bir televizyon programında o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak «Narsistik Kişilik Bozukluğu var, 46 raporu vermek lazım” diyerek bir bakıma tıbbi görüşünü ifade ettiği için, hakaret suçlamasıyla halen yargılanıyor. Diğer taraftan ise terör örgütü PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Cemil Bayık, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik olarak «Türkiye halklarının toplumsal sağlığı açısından Tayyip Erdoğan tımarhaneye bile kapatılmalıdır denilebilir. Çünkü Tayyip Erdoğan toplumun aklıyla oynamaktadır” şeklinde bir ifade kullanmış. (Oda TV’nin DİHA’ya dayandırarak sosyal medyada paylaştığı haber) Ancak gelin görün ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cemil Bayık’I mahkemeye verdiği yönünde hiç bir haber yok. Sanırım kendisi, sözde çözüm süreci zarar görmesin diye bu sözleri sineye çekmiş durumda.