Şiddete Kısa Bir Bakış

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası «kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının tanımlandığı 17. maddesi ile herkesin yaşam hakkını garanti altına almayı ve kimsenin «insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını « taahhüt eder.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet bu anayasal hakkın ihlali anlamına gelmekte, bu ihlalin önlenmesi için devlete önemli sorumluluklar düşmektedir. Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye’nin de imzaladığı Uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin sorumluluğuna bırakılmıştır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının var olan potansiyellerini gerçekleştirmelerinin önündeki en önemli engellerden birisi olmaya devam etmektedir. Özellikle kız çocukları ve kadınlar, fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kalmakta; yaşanan şiddetin kız çocuklarının okuyamamasından kadınların toplumsal hayata etkin katılamamalarına, istenmeyen evliliklere, sakatlıklardan ölümlere kadar çok kapsamlı sonuçları olmaktadır. Namus adına işlenen cinayetler bu şiddet türünün en ölümcül ve görünür biçimlerinden biridir. Ancak daha az görünür biçimleriyle de kadına yönelik şiddet, Türkiye´de yaşayan milyonlarca kadının bedensel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit etmektedir.

Toplum yaşamı yazılı ve yazısız kurallar ile düzenlenir. Yasalar tüm insanların özgür ve eşit yaşaması içindir. Ancak geçiş dönemlerinde bu yazılı ve yazısız kurallar da yerinden oynar. Örneğin Osmanlı da kadınlar giyecekleri çarşafın rengine bile karar veremezken kurtuluş savaşının o her şeyi yeniden üreten gücüyle kadınlar çok farklı bir duruma geldiler. Cumhuriyet devrimlerinin o toplumu aydınlık günlere taşıyan ışıltısı, kadınların her alanda eşit ve özgür bir yurttaş olarak toplum yaşamına katılmalarına olanak sağladı. Cumhuriyet’in toplumu yeniden şekillendirme mücadelesinde kadın önemli bir yer tuttu. Cumhuriyetin o devrimci atılımı kadın yaşamı üzerinde de devrimci bir atılım yarattı. Kadının yeri, seçme ve seçilme hakkı, sosyal yaşama katılma becerileri, iş hayatında yer alışı her şey değişti.

Ancak devletin devrimci atılımı kalmadıkça kadının da yaşamında geriye gidişler, hak kayıpları yaşanmaya başladı. Son 12 yılda kadına uygulanan şiddet %1400 kat arttı. Şiddetin bu derece artmış olmasını kadının ikincil konumuna, erkek egemen kültüre, erkeğin kabalığı ve cehaletine bağlamak yaşadığımız şiddet açısından yetersiz kalır. Bizzat hükümeti yönetenlerin söylemleriyle yaratılan, kadına gülmeyi bile yasaklayan gericileşme, Türkiye’nin bölünmesini hızlandıracak politikalarla birleşince topluma yayılan şiddet dalgası önünde önce kadınlar ve çocuklar zarar görmüş oluyor.

Eskrim Milli takımının kampında kız sporcuların giydiği taytların erkek sporcuları tahrik edeceği gerekçesiyle çocukların tayt yerine eşofman giymeleri zorunlu tutulmuş. Bu bir şiddet ve sporcuların bu olaydan çıkaracakları ders kızların tahrik etme ihtimaline karşı erkeklerin onlara baskı yapmaları gereğidir. Toplumda belirlenen cinsiyetçi roller bu ve benzeri olaylarla şekillenirken kızlarımız kadar oğullarımız da tehdit altındalar. Onlar da kaba, baskıcı ve duygularını göstermeyen, her yetersizlik duygularında şiddetin çözüm aracı olduğunu sanarak yetişiyorlar.

Televizyon aracılığı ile yayılan dizi kültürü ise topluma şekil vermenin diğer bir aracı. Dizilerin senaryolarına müdahalelerin yapıldığını kimse saklamıyor. Eğitim kör kuyularda ve bu sene lise giriş sınavlarında başarısız olacak öğrencilerin açık liselere yönlendirileceği yazılıyor. Bu durumun kız öğrencilerin okumasının önünde önemli bir engel oluşturacağı açıktır. Hele çocuk gelinlerin de önü açılmışken kızların okumak yerine evlenmesi kolaylaşmış oluyor.

Çözüm nedir?

Çözüm bugünden yarına öncelikle kadına ve çocuğa uygulanan şiddetin karşısında olmaktır. Ama hepsinden önemlisi Birleşmiş Milletler kararlarının, uluslararası sözleşmelerin işaret ettiği gibi bu konuda sorumlulukla davranacak, yurttaşlarının özgür ve eşit olmasının önünde bütün cinsiyetçi önyargıları adım adım temizleyecek bir hükümet yaratmaktır.

Bunları da sevebilirsiniz