Dizideki öncekinin devamı olan bu denemede, tarih paradigmaların yapılanışının nasıl bir hiyerarşi içinde olabileceği ve son zamanlarda tarih anlayışındaki değişmelerin ne yönde olduğu konusuna kısa da olsa değinmek niyetindeyim.
Tahmin edileceği üzere belli bir disiplin için en geçerli olan paradigmalar tarihsel zaman içinde önemlerini yitirdiğinden böylece bunların geçerli öncelik konumlarında da bir azalma, bir düşme olmasını beklemek doğru olacaktır. Bu durumsa, diyalektik veya diyakronik özelliği olan bu tip süreçlerde bir paradigmalar hiyerarşisinin oluşmasına neden olur ki giderekten zamanla sonuçta da genişleyen konik spiral tipli bir gelişme eğrisine dayalı evrimleşme süreci oluşur.
Böylece, tarih felsefesi için seminal figür olan Giambattista Vico’un öncesinden itibaren gelerek devam eden böyle bir süreçteki evrimsel gelişmeleri Derrida’nın yapısökümsel görüngesi’nden hareketle incelemek oldukça yararlı çıkarımların ortaya çıkmasına yol açar. Bu bakımdan, zaman içinde evrimsel spiralin etkinlik düzeylerinin her bir katında şu ikisel paradigmik çiftlerin sıralandığı üç katlı bir başatlık konumlar hiyerarşisi şeklindeki bir akışın yaşanmış olabileceğini söyleyebiliriz:
1) Dogmatik- Pozitivistik (18. Ve 19. Yy’lar)
2) Kritik-Kurgusal (19. ve 20. Yy’lar)
3) Hermönetik-Pragmatik (20ve 21. Yy’lar)
Ayrıca gene, üçüncü paradigmik ilke çiftinin egemenliğini ilan ettiği spiral gelişme sürecinin bu en son döneminde karşımıza çıkan olgunun, önceki tarihte lider figürlerin biyografilerinin basit toplamı olan mikro tarih anlayışı yerine küresellik ve holizm, yani sinerji oluşturan makro tarih anlayışına bırakma eğilimi olduğunu da söyleyebiliriz.
Bunlara ilaveten, sürecin akışı içindeki hiyerarşik düzeylerde metafiziksel anlamda somut (ontolojik) ve soyut (epistemik) denebilecek bir «dalgalanma” döngüsünün varlığını da ayrıca saptamak olanaklıdır. Şimdilerde somut, yani, bulunulan ulusal entelektüel kültürel ortama göre ampirik veya pragmatik veya otantik evrede olduğumuzu vurgulamata yarar vardır.
Öte yandan, paradigmaların bu tarihi seyrinin belirli dönemlerde ortaya çıkmış olan tarih anlayışına yönelik bireysel entelektüelliklerin düşünsel temeldeki inançlarına ve kabul görmüş olgusal bağlama dayanmakta olduğunu düşünürsek günümüz entelektüel pragmatizminin sanat olarak algılanan tarih anlayışından bilim olarak kabul edilen bir tarih anlayışına doğru geçiş içinde olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.
Nitekim son bir-iki on yıldır Rusya–ABD kökenli bilimcilerin ortaklığı ile ortaya konulan matematiksel temele dayalı bir tarih bakışı görüngesinden artık söz edilir olmuştur. Öncülüğünü Peter Turchin’in yaptığı Kliyodinamik (Cliodynamics) adı ile sosyal bilimler literatürüne giren tarihi bilimsel-teorik yönden anlayan bu akım giderekten hızla yeni taraftarlar kazanmaktadır. Herhalde Kliyodinamik akımını küresel entelektüel kesimin tarihe bakışında kısa bir süre sonra önemli değişiklikler ortaya çıkaracak bir olgu olarak görmek yanlış bir bakış olmayacaktır sanırım.
Tarihi diyalektik-evrimsel bir akış olarak ele alıp matematiksel-istatistiksel bir modele oturtan bu görüş tarihin karakterini özgür sanattan bilime dönüştüren sürecin başlangıcını ifade etmektedir.
Öte yandan, yukarıda pek çok yönü ile ortaya konulan tarihi bir kesit yerine bir süreç olarak görüp evirilmesinin irdelenmesi teorik bakış yerine bir de pratik yönden ele alınarak yapılmak istendiğindeyse, bu konuda bireysel olan yerine artık sosyal evrimci yaklaşımın benimsenmesi gerektiği doğrultusundaki kanımı daha baştan belirtmek isterim.
_____________
(*) Devamı gelecek yazıdadır.