CHP’li Belediyenin Farklı Bir Gemicik Öyküsü

Geçenlerde Ege Denizinde yaşanan büyük fırtına, kimi can acıtıcı kimi de güldürücü öyküler bıraktı arkasında.

Karaburun ve Mordoğanlı balıkçıların canını yakan olay, fırtınanın yirmiye yakın balıkçı teknesini kullanılamaz hale getirmiş olmasıydı.

Güldürücü olan ise, kocaman bir kuru yük gemisinin- Mordoğanlıların deyimiyle gemicik- Aliağa’da bağlı olduğu yerden firar ederek çok ilginç bir seyahatten sonra Mordoğan’daki balıkçı barınağına girmesi…

TUTSAK YETİŞEN BALIK ÖZGÜR OLUNCA

Bir başka trajikomik olay, balık çiftliklerinin fırtınayla parçalanması sonucu kocaman levreklerin ‘firar’ etmesiydi. İşin ilginç yanı, firar eden balıkların, kavuştukları özgürlüğe hazır olmamaları nedeniyle yaşadıklarıydı.

Ege Denizi’nde balık çiftliklerinden firar ederek özgürlüğüne kavuşan levrekler ile Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık öyküsü arasında benzerlikler bulmak olası…

BALIKÇILARIMIZIN YÜREĞİ YANDI

Karaburun Belediye Başkanı Ahmet Çakır, belediyenin Mordoğan’daki ofisinin penceresinden, parmağıyla balıkçı barınağını göstererek;

«Balıkçılarımız fırtınada büyük yıkım yedi,” dedi. «Hepsi de zar zor geçimini sağlayan bu emekçilerin tekneleri yok oldu. Bakalım bu yıkımın altından nasıl kalkacağız?”

Daha sonra parmağını, barınak içinde kıç tarafından karaya oturmuş bir gemiye kaydırdı. Bu kez gülümsedi;

«Bu da, fırtınanın bize kazandırdığı gemicik,” dedi.

MORDOĞAN’IN DA BİR GEMİCİĞİ VAR

Orada bulunan Mordoğanlılar, Başkan Çakır’a takılıyorlardı;

«Başkanım, başbakan ve bakan çocukları gemicikler alırken, herhalde denizler tanrısı Poseidon’un yüreği buna razı olmadı. Getirip bu gemiciği bize armağan etti. Hep AKP’lilerin değil, bir de gariban CHP belediyesinin gemiciği olsun istedi galiba.”

GEMİCİĞİN İLGİNÇ ÖYKÜSÜ

Çok ilginç bir öyküsü var bu firari gemiciğin.

Gofer-B adlı 90 metrelik, 2965 grostonluk bir kuru yük gemisi bu. Hacizli olan bu gemi, 2012 yılında, sökülmek üzere İzmir-Aliağa limanına bağlanıyor.

Gemi, aynı yıl bağlarından kurtuluyor ve ilk firarını gerçekleştirerek yakınlardaki Ramada burnunda kayaya oturuyor. Yakalanınca yeniden eski yerine çekiliyor ve daha sıkı olarak bağlanıyor.

Ama kafaya koymuş bir kere, bağlasan durmaz türünden.

Bu yıl şubat başındaki şiddetli fırtınada yeniden firar etmeyi başararak, Çandarlı açıklarına gidiyor ve yeniden orada karaya oturuyor.

Yakalanıyor ve Çandarlı’ya çekilerek orada bağlanıyor. Ama bu firari gemiyi tutmak kolay değil. Bu son fırtınayı fırsat bilerek yeniden özgürlüğünü ilan ediyor.

Geçirdiği bunca deneyimden ders almış olacak ki, bu kez, yakınlara değil uzaklara gitmeye karar veriyor. Körfezi boydan boya geçerek, Mordoğan açıklarına ulaşıyor. Biraz soluklanmak ve ne yapacağına karar vermek için olacak, oradaki bir kayalığa kıç tarafından oturuveriyor.

Sığınıp saklanabileceği bir yer arayışı içinde olduğundan, Mordoğan sahiline bakarken, birden oradaki balıkçı barınağını gözüne kestiriyor. Ve akşam saat dokuzda oturduğu kayalıklardan kendisini kurtararak balıkçı barınağının yolunu tutuyor.

HEDEF MORDOĞAN BALIKÇI BARINAĞI

Sonrasını, gece saat 01’de onu izleyen Mordoğanlılar anlatıyor:

«Bir geminin yaklaştığını görünce merak ettik. Çünkü niyetini tam olarak anlayamamıştık. Balıkçı barınağımızın hem girişi ve hem de içi küçük olduğundan, içeri gireceğini hiç düşünmedik. Ayrıca geminin içinde ne kaptan ve ne de tayfa olmadığını da bilmiyorduk.

Gemi, barınağın girişine yan olarak yaklaştı ve balıkçı limanının ağzında durdu. Daha sonra, kıç tarafını karaya çevirerek yavaş yavaş içeri süzülmeye başladı.

Biz aramızda gemi kaptanının hünerine övgüler dizerken gemi, hiçbir yere değmeden içeri girdi ve boş olan otelin önünde kıç tarafından sahile oturdu.”

KAPTANLARIN GİRMESİ ZORDU

Belediye Başkanı Çakır, «Gemiyi gören kaptanlar şaşırdı,” diyor. «Çünkü, böyle dev bir gemiyi kendilerinin bile bu kadar kolaylıkla içeri sokamayacaklarını söylediler.”

Firari gemicik şu anda Mordoğan balıkçı barınağında, kıçı sahile dayamış dinleniyor.

Karaburun çok özel bir bölgedir. İster eskiden beri orada yaşayanlar olsun, isterse gelip yerleşenler, ‘aykırı’ insanlardır. Hem zeki ve hem de espri üretme yeteneği yüksek bu insanlar, bu firari gemi üzerine çok güzel mizahi öyküler anlatıyorlar.

Olaya, ‘Gemicik’ açısından bakarak, politik yaklaşımda bulunanlar mı ararsınız…

Yoksa geminin buraya kadar cinler tarafından yönetilerek gelmiş olabileceği esprisini yapanlar mı…

BAŞKAN, «KEŞKE İZİN VERSELER DE BATIRSAK”

Başkan Çakır, «Ne yazık ki gemi hacizli,” diyor. «El koymamız bu nedenle olanaksızmış. Keşke bize verseler de onu şu açıklara götürüp batırabilseydik. Böylece, bu bölgenin dalış turizmine katkıda bulunurduk.”

Gemicik hakkında farklı düşünceleri olanlar da var:

«Başka bir ülkede olsa, böyle bir gemi şu anda oturduğu yerde tutularak ziyarete açılır,” diyenler, savlarını şöyle savunuyorlar;

«Hem ‘gemicik’ oluşu ve hem de ‘cinli’ veya ‘firari’ yanı nedeniyle çok sayıda ziyaretçi çekecektir.”

Mordoğanlı edebiyatçılardan biri Başkan’a; «Siz buraya edebiyatçıları ve film yapımcılarını çağırın yeter,” dedi. «Ne filmler, ne romanlar çıkar bu geminin firarından…”

BALIKLARIN FİRARI

Denizdeki fırtına, balık çiftliklerinde büyük maddi hasar yapmasının yanında, balıkların da firarına yol açarak büyük kayıplara neden olmuş.

Üretici açısından bu olay üzücü olsa da, olayın bir de -‘gemicik’ kadar olmasa da- güldürücü/düşündürücü yanı var.

Balık çiftlikleri zarar görünce, çiftliklerde büyütülen büyük levrekler özgürlüğü seçip firar etmişler. Ancak çiftliklerde yetiştikleri için, ne bir deneyimleri ve ne de özgür deniz balıklarında olması gereken korunma refleksleri varmış.

Balıklıova’da yaşayan biri bu balıkları şöyle anlattı:

«Gelişigüzel yüzüyorlardı. Hareketleri hantal, kaçma refleksleri zayıftı. Sahile kadar yaklaşıyorlar ve şaşkın şaşkın çevrelerine bakıyorlardı. Sahile çok yaklaşan bu reflekssiz balıklar, sahildeki insanlar tarafından kepçelerle bile yakalanıyorlardı. Ben de bir deniz kepçesiyle sahilden, neredeyse bir çuval balık yakaladım!”

TÜRKİYE NEREDE, BEN NELER ANLATIYORUM!

Bu yazı nedeniyle eleştirilerinizi duyuyor gibiyim.

İçinizden, «Türkiye nereye gidiyor, sen nelerden söz ediyorsun!” diyenleriniz olacaktır. Elbette haklısınız.

Ama öyküsü anlatılan iki ‘firar’ ile Türkiye’deki bazı olaylar arasında bir benzerlik kurulamaz mı?

İlk firarda, -‘gemicik’ ironisi bir yana- sonu ne olursa olsun, özgürlük için elinden gelen her şeyi yapan isyancı bir gemi var…

İkincisinde ise, havuzlarda yetiştirilerek beyinleri ve refleksleri tutsak altına alınan balıklarda özgürlüğün hiçbir işe yaramadığı metaforu var…

Bunları da sevebilirsiniz