Karşı devrimciler, Cumhuriyetin ilan edilmesi ve devrim yasalarının hayata geçirilmesi ile Cumhuriyet ve Cumhuriyetin kazanımlarına karşı örgütlenerek defalarca gerici ayaklanmaları denemişler.23 Aralık 1930’da Menemen’de Öğretmen Kubilay’ı, bekçi Hasan ve Şevki´yi şeriat isteriz diyerek şehit etmişler.3 yıl sonra 5 Şubat 1933’te Bursa’da şeriat isteriz diyerek ayaklanma girişiminde bulunmuşlar.
1946’ya kadar birçok defa gerici ayaklanma girişimleri olmuşsa hepsi bastırılmıştır.
1946 yılından sonra gericiler daha da örgütlenerek ülkenin yönetiminde yer bulmuşlar. Hatta dokunulmazlık zırhına bürünerek amaçlarına ulaşmada önemli yol almışlar.
Nihayet 4 Şubat 1949’da İki «meczup” un Meclis’te ezan okuması ile başlayan gericilik. 15 Şubat 1949’da İlkokullarda isteğe bağlı olarak din dersleri okutulmaya başlanması.
1 Mart 1950’de CHP hükümeti, Tekke ve Türbelerin Kapatılmasına Dair 677 sayılı yasayı yürürlükten kaldırarak gericilere ödün üstüne ödün vermeye başlaması. Nihayet 12 Nisan 1950’de Mareşal Fevzi Çakmak için düzenlenen cenaze töreninde gericiler dini siyasete alet ederek gövde gösterisi yapması ile 14 Mayıs 1950’de D.P’yi (Demokrat Parti) iktidar yapmıştır.
DP hemen işe başlamış; 16 Haziran 1950’de Ezanın Arapça okunması yasağı kaldırılıyor. Buna bağlı olarak, 5 Temmuz 1950’de Radyoda dini program yayınlama yasağı kaldırılıyor.
21 Ekim 1950’de Milli Eğitim Bakanlığı, okullarda din derslerinin zorunlu olmasına karar veriyor ve 3 Aralık 1950’de Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar hakkında 23 Eylül 1931 günlü, 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırılıyor. Böylece Kuran kursu ve imam hatip okullarına yeşil ışık yakılıyor.
Demokrat parti işi o kadar ileri götürüyor ki;1955’te Başbakan Menderes, DP Meclis grubunda arkadaşlarına şöyle sesleniyor:
«Siz öyle güçlüsünüz ki, şu anda isterseniz Anayasa’yı bile değiştirebilir, hilafeti bile getirebilirsiniz.” Diye meydan okuyor.
Ve Menderes, 1956’da Konya’da halka hitap ederken «ortaokullara din dersleri konulacağını” açıklıyor. 13 Eylül 1956: Ortaokul ders programlarına seçmeli din dersleri konuyor.
1946’dan günümüze iktidarları ellerinde bulunduran sağ partiler ve darbe yolu ile iktidar olan silahlı kuvvetler dönmelerinde de gericiliğe durmadan ödünler verile verile kökten dinci bir iktidarın 2002 yılında oluşmasını sadece izlemekle yetinilmiş.
Bu iktidarlar döneminde kanser uru gibi üretilip devletin en öneml, mevkilerinde görevlendirilmiş yeminli gericiler bugün eğitim sistemi başta olmak üzere devletin bütün sistemlerini felç etmişlerdir.
2002 yılında iktidarı ele geçiren AKP ülkeye «Dar-ül harp” ve ” Dar-ül islam” ikiliği sokmuştur. Bunu neticesi olarak ta ülke gericilere göre inananla – inanmayanlar diye ikiye bölünmüştür.
1949 da kurulan Şemsettin Günaltay’ın Hükümeti yeterince dindar olmamakla suçlanınca;
«İlk mekteplerde din dersleri okutturmaya başlayan hükûmetin başkanı”,
«Bu memlekette Müslümanlara namazlarını öğretmek, ölülerini yıkamak için imam-hatip kursları açan bir hükûmetin başkanı”,
«Bu memlekette Müslümanlığın yüksek esaslarını öğretmek için ilâhiyat fakültesi açan bir hükûmetin başkanı” olduğunu da övünçle hatırlatma ihtiyacını duymuştu.Ve tarihe Türbeleri açan Başbakan olarak geçmişti.
İşte o tarihten beri açılan bu okul ve kurslarda daha sonraları öğrencilere aşağıdaski yemin metni ezberletilmeye başlanmıştır.
“Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim …Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir.Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma,Türkiye´yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime,Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime…kısa zamanda, ümmet esasına dayanan şeriat devletinin kurulması için devlet idaresinde (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) söz sahibi olacak mevkilere gelmek için çalışacağıma,dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim”
Yukarıdaki yemini Tayyip Erdoğan da etmiştir. Bu belge Trabzon Tire Askeri arşivinde mevcut olup; www.oytrabzon.com sitesinde Tarhan Taykent tarafından yazılmıştır. Ayrıca (Prof Fehmi Yavuz: Ölüm Duyuruları, Dayanışma Yayınları Ankara 1983, s.16)
Bu yeminle yetişen geçler 1969 yılından beri devletin en önemli birimlerine yerleştirilmiş ülkenin geleceği Zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın himayelerinde bu yeminli gericilere emanet edilmiştir.
Bakın ne diyor Cevdet Sunay:
1970 Yılı öncesi eski Milli Birlikçi ve kontenjan Senatörü Merhum Osman Köksal Zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a gider. Konuşma sırasında konuyu laik okullara getirerek bu okullar üzerinde bir takım kuşkuların yaratıldığını ve bu okullarda yetişen gençlere çok haksız olarak gölge düşürülmeye çalıştığını … anlatırken, Cumhurbaşkanı Sunay, hemen sözünü keser.
«Ne haksızlığı Osman Bey” der ve anlatmağa başlar. ” Bugünkü okullar birer anarşi yuvası haline geldi. Bu okullarda yetişen gençlere, memleket idaresi teslim edilemez. On yıl sonra bunlar işbaşına geçecekler. Onlara nasıl güvenebiliriz? Hem de biz Laik okullara karşı, İmam Hatip okullarını bir alternatif olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu okullarda yetiştireceğiz” der.
(Mustafa Coşturoğlu:Laik okullara karşı bir seçenek mi? (Halkoyu Dergisi Sayı II s.21 1977 )
Cevdet Sunay’ın dediği gibi devletin kilit mevkilerine yerleştirilen gençler Anayasa Mahkemesince defalarca kapatılan siyasi partilerde görev alarak bazıları da dokunulmazlık zırhına bürünerek gericiliği meşrulaştırmışlar.
1980 li yıllarda ABD ve İsrailin himayelerinde oluşturulan HAMAS örgütü ve Müslüman Kardeşler örgütleriyle çok sıkı ilişkilere girşilmiş çeşitli tarihlerde islam konferensları düzenlenmiş bunların paraları da devlet bütçesinden ödenmiştir.
1994 yılında Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olması ile bu ilişkiler tepe yapmış, belediye bütçesinden Müslüman Kardeşler defalarca Türkiye’ye gelerek daha da örgütlenmişler. Bu örgütlenmeleri Cihat çağrılarını, Müslüman kardeşlerle ilişkileri ortaya çıkaran İstanbul CHP eski İl Başkanı Mehmet Bölük ve Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren yetkilileri defalarca uyarmalarına rağmen gericilik korunmuş ve kollanmıştır. Bkz. http://68dayanisma.org/index.php?option=com_attachments&task=download&id=117
ABD – İsrail işbirliği ile dizayn edilen IŞİD terör örgütü bugün dünyayı kana bulamayı, çocuk, kadın, yaşlı demeden kafa keserek eylemlerine devam etmektedir. AKP iktidarı ise IŞİD kanlı eylemlerinin üstünü 9-10 yaşındaki kızların başını örteme bahanesiyle gündem değiştirmeye çalışıyor. Aynı zamanda PKK’nın okul yakmaları, ATATÜRK heykellerini parçalamaları ve yakmalarına sessiz kalınması da gündem değiştirmeden başka bir şey değildir.
Sonuç AKP’nin derdi IŞİD değil, Süriye’nin ortadan kaldırılmasıdır. Kendi elleriye besleyip büyüttüğü, ceplerine dolarları doldurduğu, silahlandırdığı IŞİD’in cinayetlarinin üstünü türbanla örtmeye çalışmaktadır.