“Haydi vatanın evlatları
Zafer günü geldi
Tiranlık bize karşı
Kanlı bayrağını kaldırdı
Duyuyor musunuz kırlarda
Böğüren bu acımasız askerleri
Koynunuza kadar geldiler
Oğullarınızı ve karılarınızı boğazlamak için
Silah başına yurttaşlar
Taburlarınızı oluşturun
Yürüyelim yürüyelim
Saf olmayan düşman kanı
Tarlalarımızı sulayana kadar”
Sene 1792, Fransız Devrimi 3. yılını doldurmuş. Jakoben iktidarının halk devrimi yılları.. Devrim´in kendi saltanatlarını da yıkmasından endişe eden Avrupa´nın kokuşmuş rejimleri Devrimi sekteye uğratmak için birleşmiş Fransa´ya yürüyorlar. Başlarda başarılı sayılırlar. İşgal günlerinde, Claude Joseph Rouget de Lisle´den, askerlere vatanı savunmak için motive edecek bir marş yazmasını istiyor. Düşmanları vatandan kovacak, devrimi savunacak gönüllü yurttaşlardan oluşan Ren Ordusu´nun, Marsilya´da bu besteyi sokaklarda hemavaz söyleyerek devrimi savunmak üzere Paris´e yürüyüşe geçmesi olayından sonra ise marş La Marseillaise adını alıyor. 1795´te ulusal marş ilan ediliyor. İşte Fransız Ulusal Marşı´nın öyküsü böyle. Birbirinden ayrılmayacak denli kaynaşmış vatan savunması ve devrim savunması…
Akdeniz´in uysal kenti Marsilya´nın, rüzgarın okşadığı sokaklarını arşınlarken bu mücadele, bağımsızlık ve devrim kokan marşın coşkulu müziğini hatırlamamak ve hırçın sözlerini mırıldanmamak olanaksız. Kentin panoramik görüntüsünü gözlerinizin önüne seren, bir tepenin doruğuna inşa edilmiş Notre Dame de la Garde Katedrali´ne çıkıp, Marsilya´ya yüksekten bir göz atarsanız yalnız 21. yüzyılın Marsilyası´nı değil, Avrupa´nın en eski yerleşim alanlarından ve en merkezi ticaret merkezlerinden birisini de görüyorsunuz. Gözlerinizi kapatıp La Marseillaise´in sözlerine kendinizi bırakırsanız hatta, çok daha gerilere gidiyorsunuz. Marş sizi İÖ.6. yüzyıla kadar götürüyor. Notre Dame de la Garde´dan kenti koklarken, La Marseillaise size Marsilya´nın İÖ. 6. yüzyılda Phokaialılar (yani Foçalılar) tarafından kurulduğunu, İÖ. 49´da Sezar tarafından fethedildiğini, yüzyıllarca Roma İmparatorluğu´nun egemenliğinde kaldığını, 1481´de Fransa Krallığı´nın bir parçası olduğunu, tarihin her döneminde ve bugün hala Akdeniz´in en önemli liman kentlerinden birisi olduğunu duyumsatıyor. Tarihin ve uygarlığın yüceliğini hissediyorsunuz. İnsanlığın, bu büyük uygarlığın, bir parçası olduğunuzu duyumsadığınız o büyülü anlardan birisi değil mi bu? Sonra gözlerini biraz aralayıp Akdeniz´in uçsuz maviliklerinde kaybolurken La Marseillaise sizi doğduğu yere Fransız Devrimi´ne götürüyor. Özgürlük, Eşitlik Kardeşlik… Ne de güzel bir ülkü… Dünya´yı hala sarsan on yıl, Fransa´dan ne kadar uzak bugün. Kanlı sömürgecilik utancı, iki dünya savaşı, bir Avrupa Birliği kadar uzak… Ve şimdi, umursamaz tembel bir Akdeniz kenti Marsilya. Hala güzel, hala büyülü… Ama yorgun ya da utangaç biraz… La Marseillaise bitiyor… Utanıp, üzülüp Marsilya´nın doğumuna geri dönmek istiyorsunuz. Belki yazılacak daha güzel bir bugünün parçası olmak için…
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı,
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda
Asırlar önce, Foça´yı terk edip, Marsilya´yı kuran Foçalılar´ın gemisine atlayıp Akdeniz´in öbür ucuna yolculuk başlıyor. İzmir´e, anavatana dönüyor Foçalılar. Biz de onlarla… İstiklal Marşımız´ın cennet addettiği anavatana… Aynı tarih sanki.. Uygarlıklar beşiği, önemli bir liman kenti İzmir. İlk çağların aydınlık yüzleri sonrasında, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları… Kaynaşmış diller, dinler, yüzler, sesler. Ah o güzel İzmir… İlk kurşun kenti. İstiklal Savaşı´nın başladığı yer. 1919´da, üzerinde Fransa İngiltere, Yunanistan bayrakları dalgalanan işgal gemilerinin, limanında demirlediği İzmir. 15 Mayıs´ta Hasan Tahsin´in düşmana ilk kurşunu attığı kent İzmir. 26 Ağustos 1922´de Anadolu içlerinde başlayan Büyük Taaruz´un, 9 Eylül´de kurtardığı kent İzmir. Dünya´yı sarsan bir savaş. Mazlum´un Zalim´e karşı kazandığı ilk zafer. Ne büyük zafer. Ne büyük bir devrim. Cumhuriyet Devrimi´miz… Dünyayı sarsan o savaş, bugün ne kadar da uzak Türkiye´den. NATO kadar, darbeler, Özallar, Erdoğanlar kadar uzak.
Peki, yazılacak daha güzel bir bugünün parçası olmak hiç mi mümkün değil? Marsilya´da atladığımız, İzmir´de demirlediğimiz Foçalılar´ın gemisinden inip, Samsun´dan Anadolu´ya çıkmanın vakti gelmiş belli ki…