Kimi insanlar için yaşamak, günü gün edip, günü kurtarıp kendisine biçilen yaşam süresini doldurmaktan ibarettir. Ama devlet ve onu yönetenler için bu tür ” aldırmaz yaşam” kabul edilir bir durum değildir. Nasıl ki, insanoğlu içgüdüsel bir yaratık olmayıp, düşünen, düşündüğünü yaşama geçirebilen zekaya sahip ise, insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerden biri de yaşamına şekil ve yön vermektir. İnsanlar ve toplumlar arası ilişkiler de bu anlayış üzerine şekillenmekte ve oluşmaktadır. Bir de buna devlet olarak yaklaşılıp algılandığında, bugünü anlayıp, bugünden yarını görmek, gördüklerinden sentezler oluşturarak yeni strateji ve taktikler geliştirmek kaçınılmazdır.
Bugünlerde ülkemizin güney sınırında bulunan Suriye ile olan ilişkiler dikkatle irdelenip değerlendirildiğinde, bugünden yarına açmazlar yaşanacağı apaçık ortadadır. Siyasi iktidar, inançları gereği ve kendi dünya anlayışı gereği ülkeyi ateş çemberi ile kuşatmış bulunmaktadır. Uluslararası ilişkilerle bu anlayışı güçlendirme peşinde adımlar atarken, çocuklarımızı da geleceğe yönelik bağnaz skolastik, dini bir eğitimle yetiştirmek peşindedir. Gün be gün cumhuriyet kemirilmekte hedeflediği yarınlar için şekillendirilmektedir. Suriye yönetimini elinde tutanların, aydınlanmacı ve antiemperyalist siyasetine karşı, büyük reis olarak gördüğü ABD ile işbirliği yaparak değiştirme sevdasına kapılmıştır. ABD, Rusya’nın karşı koyması ile Esat’a karşı geri adım atarken, ülkemizin iktidarının başı, komşumuzu yok etme sevdasında diretmektedir.
Recep Tayyip, daha gençlik yıllarında kurduğu ilişkilerle İslam’ın en dar yorumu ve hurafelere gömülmüş inançlarını, elindeki yetkiye dayanarak, uluslararası boyuta taşımış bulunmaktadır. Suriye’deki muhalefet kendisine yetmediğinden, dünyanın dört bucağından devşirdiği EL KAİDE mensubu paralı askerleri destek olarak kullanmaktadır. Bilindiği üzere El Kaide, Sovyetler’in Afganistan’ı yetmişli yılların sonlarında işgali sonrası ABD tarafından Suudi Arabistan’lı iş ortakları USAME BİN LADİN’e kurdurulmuş bir örgüttür. Sovyetler dağıldıktan sonra Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban iktidarı, ülkeyi zifiri İslam karanlığının içine atmıştır. O Afganistan ki; Emrullah Han iktidarında, kendisine Mustafa Kemal’in Türkiye’sini ve O’nun devrimlerini örnek almıştı. Aynı şeyi yakın komşumuz olan İran Şahı Pehlevi’de yapmıştı. İşte bu El Kaide kendisini yeşil Dolar’ları ile koynunda besleyip büyüten ABD’nin en önemli iş merkezi olan İkiz Kuleler’i 2001 yılında yerle bir etmişti. Bu saldırı ABD’ye o tarihten itibaren yeni bir strateji oluşturdu. Bu strateji, «dünyanın herhangi bir yerinde ABD’nin çıkarlarına ve varlığına bir tehlike oluştuğu düşünüldüğünde, oraya her türlü müdahale etmeyi ” öngörmektedir.
İşte bu öngörü, İkiz Kuleler’in yerle bir olmasından sonra ilk olarak, EL Kaide İktidarı’nı yok etmek için NATO Güçleri ile Afganistan’ı işgal ederek, Taliban iktidarını devirip kendine uygun yeni bir iktidar oluşturmasına yol açtı. Bunun sonrası Afganistan’da bir iç savaş başladı. Bu savaş yalnız kendi bölgesinde kalmayarak, dünyanın dört bir tarafına saldırıda bulunmayı eylem kılavuzu kabul etti. Nitekim ülkemizde de ilk eylemlerini İstanbul’da bir havraya, daha sonra da HSCB Bankası ile İngiliz Konsolosluğuna yaptı ve geride altmış ölü, beş yüz yaralı bıraktı. Şimdi bu El Kaide militanları günümüz iktidarı tarafından ülkemizin güney sınırına yerleştirilmiş bulunuyor! Bunlar bir yandan Suriye’de Esat güçleri ile savaşırken, diğer yandan da muhalif güçlerden El Nusra ve Kürt güçleriyle savaşarak iktidar kavgası vermektedir. Kanı kan ile yıkayan bu güç, ne zaman, nerede, ne yapacağı belli olmayan eylemlerle ülke için nesnel potansiyel bir bela olarak önümüzde durmaktadır.
Tarih bilinci olmayan, bu nedenle tarihi çözümleyemeyen bir parti ve şahıs, yakın bir gelecekte ülkenin ateş altında bulunacağını anlamamaktadır. Bunları amaçlarına bir araç olarak görmekte, ABD’nin El Kaide’yi beslediği gibi besleyip büyütmektedir. Bu güç, Başbakan’ın yetiştirmeye çalıştığı kindar ve dindar gençlerle birleştiğinde, önce kendisini yetiştirenleri ezip geçecektir. Fırtına ve sel bir kez başlarsa, önünde hiçbir set tanımaz, ne gelirse yıkar geçer… Yarın Suriye sorunu nasıl olsa bir şekilde çözümlenecektir. Ama bu silahlı uluslararası örgüt daha da gelişmiş ve büyümüş olarak ülkemizin güney sınırında patlamaya hazır bomba gibi duracaktır. Nitekim Pakistan’da örgütlenip Afganistan’da Babrak Kemal’e karşı savaşan güç, ABD işgalinden sonra Pakistan’nın kuzeyindeki Peşaver’de yerleşmiş bulunmaktadır. Çağdaşlaşma peşinde koşan Pakistan yönetimi, o bölgeye artık güç yetiremez olmuştur. El Kaide devlet içinde devlet olarak bölgeyi kontrol etmektedir. Cinayet şebekeleri uyuşturucunun tatlı kara paralarından asla vazgeçmeyecektir. Çünkü varlıkları dini temellere otursa da, beslenmeleri için gerekli para uyuşturucudan sağlanmaktadır. Bu durumun hiçbir yaptırımı da yoktur. Uluslararası hücreler şeklinde örgütlü bulunan El Kaide ülkemiz gençlerini de bu yapının bir parçası yapmıştır. Bu yapının temel taşları da Recep Tayyip Erdoğan’ın El Kaide’nin Taliban kesiminin liderlerinden biri olan Hikmetyar’ın dizlerinin önüne çökmesi ile döşenmiştir.
Altı ve üstü yalanlarla doldurulmuş bir siyasetle aldatılmış ve aldatılan halk dini inançları ile yok edilmek istenmektedir. Demokrasi adına katledilen hukuk sistemi, Başbakan’nın «acı hapın dışını şekerleyerek yutturacağız” söylemi ile ortadan kaldırılmıştır. Unutmayalım ki, kişinin künyesi söylemlerinde bulunmaktadır. Dünyanın tüm lider ve kuruluşlarını demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile aldatan bir lider, kendi toplumunu da zaten aldatmaktadır. Tarih sayfaları, demokrasi ve özgürlükler uğruna verilen başlarla doludur. Bu başlar halkına hep doğruları gösterirken koparılmıştır. Yurt dışında Başbakan’ın sözleri güvenilmez olunmuştur. «Değerli yalnızlık”larında Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte soyutlanmış birileri olarak, siyasetlerine devam etmektedirler. Bu yalnızlıkları salt kendileri için olsa, bir diyeceğimiz olamaz. Ama gün gelir, terör örgütlerine kurtarılmış bölge vererek eğitim ve barınmalarını sağladıkları için, ülkeyi de yalnızlaştıracaklar ve itibarsız kılacaklardır.
Savaş, tarih boyunca dipsiz bir bataklık olmuştur. Bataklıkta da sivrisinekler çoğalır. Bu bataklık mutlak surette kurutulmalıdır. Aksi takdirde, Pakistan’nın Peşaver’ine dönülecektir. Nitekim son zamanlarda ülkenin en huzurlu kenti Hatay, oralara benzemiş bulunmaktadır. Giderek Kilis, Gaziantep, Şanlı Urfa ve Mardin El Kaide’nin kurtarılmış bölgesi olacaktır. Tüm Türkiye halkına düşen görev; bugünden yarını görerek bu oluşumlara DİREN TÜRKİYE demek farz olmuştur.