Geçtiğimiz yıl bazı vekillerimiz, erken cumhuriyet dönemini ilgilendiren yazı ve sözleriyle besleme basının gözdesi oldular. Tarihin sadece, akademisyenler tarafından yazılıp konuşulabileceği düşüncesinde değilim ama son derece talihsiz bir disiplin olduğunu söylemek istiyorum.
Neden mi?
Tarihçi olmadığı halde, Türkiye’nin geçmişi hakkında iddialı görüşleri (!) olanların, örneğin nükleer fizik konusunda konuştuğunu hiç duyup gördünüz mü?
Peki farmakoloji, matematik ya da moleküler biyoloji hakkında?
Cevabınızı duyar gibiyim.
Tarihçilik zor zanaattır. Sözlü tarih yöntemiyle bilgi derlemek (nasıl derlendiği konusuna hiç girmeyeyim), eski Türkçe öğrenmiş olmak, üç-beş kitap okumak ya da herhangi bir dili sular seller gibi konuşuyor olmak asla kimseyi tarihçi yapmaz.
Benim ölçüm şudur: Birisi, eğitimini almadığı halde yazılı veya sözlü olarak, tarihi ilgilendiren iddialı bir görüş açıklıyorsa, öncelikle kaynağının ne olduğuna bakarım.
Geçenlerde iktidar partisinin Ordu Milletvekili olan ilahiyat kökenli İhsan Şener, TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu’nda, «Belki bunlar tartışılacak ama mesela Yunan tarihinde bir Ege Savaşı yok. Bunu biliyor musunuz? Yunan tarihinde Ege’de Türklerle bir savaş yok. Bizim tarihimizin en önemli savaşlarından biri Yunanlılara karşı verilmiş olan savaştır. Biz milli güvenlik akademisinde oralardaki şehitlikleri dolaştık. Bütün şehitlikler temsili” dedi.
Arife tarif gerekmez ama yine de söyleyelim. Şener bu sözleriyle, Türk Kurtuluş Savaşı’nın düzmece olduğunu ima ediyor. Neye dayanarak?
Böyle bir sorunun pek anlamlı olmadığının farkındayım. Çünkü son yıllarda Türkiye’de, tarihi ilgilendiren bir konuda görüş bildirirken, sağlam kanıtlara (hatta kanıta bile) dayanma gereği duyulmuyor. Kısacası Şener’in herhangi bir kaynağı filan yok. Bu nedenle bildirdiği, daha doğrusu fıydırdığı şeyin bir görüş olması mümkün değil.
Nasıl olsun ki? Söylediği külliyen yanlış, kuyruklu yalan. Allah korkusu ve sevgisinin, en derinden duyumsaması gereken bir insanda var olmadığını görmek, çok rahatsız edici.
Kişisel kütüphanemde, Yunan Genelkurmayı Harp Dairesi’nce kaleme alınmış 12 ciltlik «Yunan Ordusu Küçük Asya’da” başlıklı çalışma ile «Küçük Asya Harekâtı”, «Küçük Asya Savaşı” başlıklı çok sayıda kitap var. Bunların bir bibliyografyası bile yapıldı. Talep eder ise, bila bedel Şener’e göndermeye de hazırım.
Atina’da, Anayasa Meydanı’ndaki Yunan Meclisi önünde, Yunan halkı için çok önemli olan savaşların her biri kalkanla sembolize edilmiştir. Bu kalkanlardan birinin üzerine, Sakarya (Sangarion) ifadesi yazılmıştır.
Sanırım meramımı yeterince açık anlatabildim.
Bu arada, Kurtuluş Savaşı’yla ilgili birçok şehitlik gezdim. Bunlardan bazılarını yazıp tanıttım. Temsili olanlarını bilmiyorum. Şener, bu temsili şehitliklerin isimlerini ve bulundukları yerleri açıklama inceliğinde bulunur ise, hep birlikte irşad oluruz (aydınlanırız).
Hacettepe Üniversitesi, İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Yılmaz, Yeniçağ gazetesine bir açıklama yaparak, Şener’in söz konusu Enstitüde doktora öğrencisi olmadığını açıkladı. Oysa Şener, 12 Haziran 2010 genel seçimlerinden önce, Ordu 4. Sıra Milletvekili Adayı olarak hazırlattığı: «Ordu Hazır Hedef 2023” başlıklı afişine, «… doktora eğitimini Hacettepe Üniversitesi, İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde almıştır” diye yazdırmıştı.
Burası sözün bittiği noktadır.
Ekmeğin, özgürlüğün ve aydınlığın arttığı bir Türkiye temennisiyle hepinizin yeni yılını kutlarım.