Savaşların Yeni Nedeni Gıda Krizi Olacak

Biliyorsunuz geçen yaz Rusya’da mevsim normallerinin çok üzeride seyreden sıcaklıkların sebep olduğu yangınlar, buğday rekoltesini yaklaşık 10 milyon ton düşürdü. Baktığımızda bu rakam Türkiye buğday üretiminin yarısına denk geliyor. Bu nedenle Rusya fiyat artışını önlemek için 15 Ağustos – 31 Aralık tarihleri arasında buğday dış satımını durdurmakla kalmadı; nüfuzu alanındaki devletlere, gıda ihracatlarını kendisine yönlendirmelerini istedi. 2007 yılındaki gıda krizinde Arjantin, Hindistan, Vietnam gibi ülkeler bugün Rusya’nın yaptığı gibi bazı müdahalelerde bulunmuşlardı. Demek ki bazılarının söylediklerinin aksine devletçilik çağımızda da hala geçerliliğini koruyor. Bunun en güzel örneği; ABD ve İngiltere’nin 2008 krizinde bazı bankaları devletleştirmesi.

Bugün dünya nüfusu yaklaşık 6,5 milyar civarında. Bu nüfus artışına karşılık üretimin azalması, hazır tüketimin artması en büyük sorun. Şehirleşmeyle birlikte, üretici köylüler şehirlere geldiler ve tüketici oldular. Büyük tüketici kitleleri oluşunca, bunların gıda gibi çeşitli gereksinimleri, enerji tüketimini arttırdı ve bu da küresel ısınmaya neden oldu. Dengesiz yağışlar, dengesiz sıcaklıklar, dengesiz mevsimler Rusya’da, Pakistan’da olduğu gibi çevre felaketlerine, yitip giden tarım ürünlerine neden oldu.

Bu durumun farkına varan gelişmiş ülkelerdeki büyük gıda şirketleri toprak kapma yarışına girdiler. Örnek mi; dünya’daki açlık ve gıda güvenliği gibi sorunların ele alındığı Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) zirvesi geçen yıl İtalya’nın başkenti Roma’da yapıldı. Zirvenin ikinci gününde yerel kıyafetleriyle FAO binası önünde gösteri yapan Afrikalı ve Latin Amerikalı çiftçi temsilcileri ile 70 ülkeden 400 kadar Sivil Toplum Kuruluşu (STK) bir forum düzenlediler.

STK’ler çok uluslu gıda şirketlerini az gelişmiş ülkelerdeki küçük çiftçilere ait verimli toprakları ele geçirmeye çalışmakla suçladılar. Bu şirketlerin Suudi Arabistan ve Güney Kore gibi bazı hükümetlerle işbirliği yaptıklarını ileri sürdüler. Bu amaçla kullanılacak olan 100 milyar dolardan fazla bir meblağın masada olduğunu ve Etiyopya ile Endonezya’da şimdiden 40 milyon hektardan fazla tarım arazisinin büyük şirketlerin eline geçtiğini bildirdiler. Çiftçiler bu eylemleriyle tarımın gelecekte ne kadar stratejik bir sektör olacağını işaret etmiş oldular. Bütün bu söylem ve faaliyetler gelecekte gıdanın dünyamızda önemli bir silah olarak kullanılacağını gösteriyor.

Diğer yandan İngiltere’deki Hadley Centre for Climate Change tarafından düzenlenen «iklim değişikliği” haritasına göre Türkiye’de bundan en çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi etkilenecek. Bu nedenle bir an önce bölgedeki sulama yatırımlarının bitirilmesi, meraların tekrar açılarak hayvancılığın geliştirilmesi gerekiyor.

2050 yılında 9,5 milyara çıkacağı öngörülen dünyada ciddi bir gıda sıkıntısı bekleniyor. O halde ülkemiz tarım politikasının bu şartlar altında yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Her zaman söylediğim gibi gıda egemenliğini yitiren uluslar ulusal egemenliklerini de yitirirler.



Bunları da sevebilirsiniz