Küresel ısınmanın neden olduğu seller, ülkemizde ve dünyanın bir çok bölgesinde ne yazık ki can almaya devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz, Samsun’da bir sel felaketi olmuş ve TOKİ’nin dere yatağına yakın yere konut yapması yüzünden 12 vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Yer seçimi her ne kadar hatalı olsa da, selin bu derece şiddetli olmasında, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin de etkisinin olduğu hususunda uzmanlar görüş bildiriyorlar. Türkiye’de doğa olayları nedeniyle bunca kaybın yaşanmasının en önemli nedeni ilgili meslek odalarının söylediklerine, raporlarına önem verilmemesi. Çeşitli konularda ziraat, çevre, inşaat, harita ve kadastro ile jeoloji mühendisleri, mimarlar ve peyzaj mimarları gibi odaların uyarıları dikkate alınmıyor. Hatta bu odaların gelişmeye engel oldukları yazılıp, çiziliyor. Günah keçisi bile ilan ediliyorlar.
Küresel felaketlerin yol açtığı seller ile aşırı sıcaklar sadece ülkemizi etkisi altına almıyor tabii ki. Aşırı seller nedeniyle daha geçenlerde Rusya’da 171, Hindistan’da 121, Çin’de de onlarca kişi yaşamını yitirdi. ABD ´de de onlarca insan aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybetti. Bu kadar can kaybına rağmen maalesef dünya, özellikle de gelişmiş ülkeler hala gerekli önlemleri almıyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliği bugün küresel bazda sadece AB’nin umrundaymış gibi görünüyor.
Internetional Energy Outluk’un 2010’da yayınladığı rapora göre; dünya enerji tüketimi 2035 yılına kadar yüzde 49 oranında artacak. O zamana kadar fosil kaynaklı yakıtların oranı sadece %5 azalırken, yenilenebilir enerjide %4, nükleerde %1’lik bir artış olacak. Olaya iyimser açıdan yaklaşıldığında % 49 artışa karşın fosilde yüzde 5, nükleer de yüzde 1 azalış gibi görünüyor.
Halbuki iklim değişikliklerini en aza indirmek için 2011 Aralık ayında Güney Afrika’nın Durban kentinde,
-Bir komisyon kurulması ve bu komisyonun 2020’ye kadar küresel ısınmayı ortalama 2 derecenin altında tutacak sera gazı salınımlarının gerçekleşmeme nedenlerini saptaması,
-Saptamalarını önümüzdeki seneki Katar Konferansı´na rapor olarak sunması,
-Söz konusu gazların azaltılması için nelerin yapılması gerektiğini belirlemesi kararları dostlar alışverişte görsün misali ne güzel de alınmıştı.
Acaba ülkeler 2010’daki bu rapordan etkilenip mi bu kararları aldılar? Biz biliyoruz ki şimdiye kadar yapılan 17 iklim konferansından da hep yaptırım değil, tavsiye kararları çıktı. Bunda ABD, Çin, geçen yıl büyük bir nükleer felaket yaşamış olan Japonya ile Çernobil gazisi Rusya’nın gayri ciddi yaklaşımları etkili oldu.
Örneğin ABD dünya nüfusunun sadece % 5’ini oluştururken, enerjinin yüzde 25’ini kullanıyor.
Ve pek tabii ki de Kyoto’ya da taraf olmuyor.