Dünyadaki Diller

Dünya üzerinde konuşulan diller hakkında farklı rakamlar verilmektedir. UNESCO tarafından yapılan bir araştırmada, dünyada konuşulan 10 bin dil olduğu tespit edilmiştir. Toplam 52 ülkede resmi dil olarak 1,7 milyar kişi tarafından konuşulan İngilizce ilk sırada yer almaktadır. Diğer diller ise şöyle sıralanmaktadır: Çince 1,5 milyar, Hintçe 418 milyon, İspanyolca 372 milyon, Arapça 255 milyon, Rusça 254 milyon, Fransızca 124 milyon, Almanca 121 milyon ve Türkçe 120 milyon.
George Weber’in «Dünyanın En Tesirli On Dili” adlı makalesinde İngilizcenin 115, Fransızcanın 35, Arapçanın 24, İspanyolcanın 20, Rusçanın 16, Türkçenin 12, Almancanın 9, Hintçenin 2, Japoncanın 1 ülkede konuşulduğu bilgisine yer verilmiştir.
Dilleri ana dili olarak konuşan insan sayısına göre şöyle sıralanmıştır: Çince 1,2 milyar, İngilizce 330 milyon, İspanyolca 300 milyon, Hintçe 250 milyon, Arapça 250 milyon, Türkçe 200 milyon, Rusça 125 milyon, Almanca 100 milyon, Fransızca 75 milyon.

Dili konuşan sayısı ve dilin yaygınlığı

Bir dili ana dili olarak konuşanlarının çok olması o dilin dünyada yaygın olarak kullanıldığını göstermez. Yukarıda da belirtildiği gibi 1,2 milyar kişi Çince konuşurken, 1,7 milyar kişi İngilizce konuşmakta ve İngilizce ile haberleşmektedir. Ülke sayısının dil sayısına göre az olması bir dilin konuşulduğu bir ülke olmayacağını göstermektedir. Yüzlerce dilin konuşulduğu ülkeler bile mevcuttur.
Gerek yazı gerek konuşma dili olsun dünyadaki dil zenginliğinin her geçen gün azalmasında, teknolojik yönden gelişmiş, güçlü ekonomiye sahip ülkelerin kendi kültürlerini diğer ülkelere ihraç etmeleri önemli rol oynamaktadır.
Ayrıca gelişmemiş ülkeler kendi ülke ve geleceklerinde bir gelecek görmedikleri için gelişmiş ülkelerin dillerini tercih etmektedirler. Bunun sonucunda da kullanılmayan ve yeni nesillere öğretilmeyen dillerin ölümü gerçekleşmektedir.
Zaten bir dilin gelecekte yaşayıp yaşamayacağını anlamak için genç nesiller ve küçük yaştakiler tarafından kullanılıp kullanılmadığına bakmak yeterlidir. Konuşan sayısının fazla olması, o dilin gelecekte de varlığını sürdüreceği anlamına gelmez. Araştırmalara göre; önümüzdeki yüz yıl boyunca her iki haftada bir dilin öleceği ve dillerin % 50’ye yakını bu yüzyılın sonunda yok olacağı tahmin edilmektedir.
Dünya üzerinde saf bir dil olduğunu söylemek oldukça zordur. Böyle bir dil hiçbir medeniyetle ilişki kuramamış kabilelerde olabilir. Bir milletin dilinde başka dillerden geçmiş binlerce kelime bulunması doğaldır.
Fransız düşünür Albert Dauzat, «La Philosophie du Langue” adlı eserinde, Haçlı Seferleri’nin birçok Arapça kelimenin Avrupa dillerine girmesine, Yüz Yıl Savaşları’nın Fransızcaya İngilizce kelimelerin girmesine, Otuz Yıl Savaşları’nın da İtalyanca ve İspanyolca kelimelerin girmesine sebep olduğunu belirtir.

Türkçenin Durumu

Türkçenin kelime hazinesi de Türklerin tarih içindeki yolculuğu ile değişikliklere uğramıştır. Bilinen en eski yazılı eser olarak kabul edilen Orhun Kitabeleri’nde yabancı kelime sayısı % 1’i geçmemektedir.
Türklerin Budizm ile karşılaşması ile Türkçenin kelime varlıklarında değişikler görülmeye başlanmıştır. İslamiyet’in kabulü ve Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra Türkçeye Arapça ve Farsçadan çok sayıda kelime geçmiştir.
Balkan milletlerle tanışılmasıyla Türkçeye az sayıda da olsa Balkan dillerinden kelimeler geçmiştir. Tanzimat’la birlikte Osmanlı yüzünü Batı’ya dönmüş, bu dönemde bilhassa Fransızca kelimeler Türkçeye geçmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’na Almanya yanında girmemiz, Almanya ile münasebetlerimizi ve kelime alışverişimizi arttırmıştır. Sonraki yıllarda ABD’nin dünya üzerindeki etkisiyle Türkçeye İngilizce kelimeler girmeye başlamış; günümüzde ise İngilizce kelimeler nerdeyse Türkçeyi istila eder hale gelmiştir.
Daha öncede bahsettiğimiz gibi dünyada her iki haftada bir dil ölmektedir. Türkçenin de hayatını kaybeden dillerden olmasını istemiyorsak, hepimiz duyarlı bir şekilde hareket etmeliyiz.
Konuşma dilinde İngilizce kelimelere yer verilmesinin, İngiliz gibi konuşulup espriler üretilmesinin; korku, heyecan, sevinç gibi hislerin Türkçe değil de İngilizce kelimelerle ifade edilmesinin dilimizin aleyhine neticeler doğuracağını söylemek kehanet olmasa gerekir.
Bu konuda örnek teşkil eden sanatçılara, devlet adamlarına, günün belli bir kısmını karşısında geçirdiğimiz televizyonların çalışanlarına ve yöneticilerine büyük görevler düşmektedir.
Bir dil kendi içinde her şeyi ifade edebilmesi açısından bütün zamanların gereklerini yerine getirmiyor ve o dili kullananlar bazı kavramları ifadede söz sıkıntısı çekiyorlarsa, o dil düşüncenin desteğinden mahrum; onu kullananlar da dökülüp yolda kalmaya mahkûmdur.
Eğer bugün kendimizi ifade ederken sadece çevremizden duyduklarımızla ya da mevcut sözlüklerdeki kelimelerle yetinecek olursak; okullar, ticaret fuarları, sanayi müesseseleri, teknoloji hangarları gibi modern hayatın zorunlu gördüğü pek çok yerde sessiz sedasız oturup etrafımızı dinleme mecburiyetinde kalırız.
Bu da içinde bulunduğumuz çağın temel esasları kabul edilen bir kısım dinamiklere karşı alakasızlık ve dolayısıyla da muasır medeniyetler karşısında elenip gitme demektir.

Kaynaklar:
The World’s 10 Most lnfluential Languages
Crystali, D., Dil Ölümü
Aksan, D., Her Yönüyle Dil Ana Çizgeleriyle Dil Bilim