Bir şarkı mırıldanıyorum. Ağzıma takılmış. Sonradan fark ediyorum, aslında üç dizeye on bir milyon insan sığmış.
Birleşmiş Milletlerin 2009’da yayımladığı resmi verilere göre dünyada 42 milyon insan yollarda. Bu sayının içinde sığınmacılar, mülteciler, ülkesinde yerinden edilmiş kişiler var. Türkiye’de ise 16 bin kişi bu konumda.
Göçmen, sığınmacı, mülteci… Bir sürü kavram var kullanılan. 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne göre kısaca ırkı, dini, milliyeti, siyasi görüşü, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti nedeniyle ülkesinde zulüm riski olduğu için başka bir ülkeye iltica talebinde bulunan kişiye sığınmacı; bu talebi kabul edilen kişiye ise mülteci deniyor. Göçmen ise, ekonomik nedenlerle ülkesini terk eden kişiler için kullanılıyor.
Türkiye’de ise bu kavramların kullanımı farklılaşıyor. Şöyle ki:
Sözleşmeye koyduğu coğrafi çekince gereği Türkiye, yalnızca Avrupa sınırlarından iltica talebi ile gelen kişileri mülteci olarak kabul ediyor; ancak Türkiye’ye asıl olarak Afganistan, Suriye, İran, Irak, Sudan, Somali gibi Avrupa’ya sınırları bulunmayan ülkelerden kişiler iltica talebi ile başvuruyor. Bu kişilere üçüncü bir ülkeye gönderilmeden önce, kısa bir süreliğine sığınmacı statüsü veriliyor.
Öte yandan, kendisine iltica talebinde bulunan kişilere Türkiye, sığınma başvurusu sahibi diyor. Bu durum pratikte önemli bir sorunu beraberinde getiriyor: Bu kişiler çeşitli düzenlemelerde yer alan yardımlardan faydalanamıyorlar, çünkü düzenlemeler sığınmacı ve mültecilere yönelik.
Türkiye’de bugün itibariyle mülteci sayısı 45, sığınmacı sayısı ise 0.
Sonuç olarak, sığınmacı statüsünü alabilenler Kanada başta olmak üzere üçüncü ülkelere yerleştiriliyorlar.
İzmir’de Beklemek
Yazarken 5-10 satırda anlatılan bu süreç, yaşarken 2 ila 6 yıl arasında sürüyor. Bu sürede sığınma başvurusu sahipleri dilini ve yolunu hiç bilmedikleri bir şehirde bekliyorlar.
Gönderilmek için bekliyorlar. Gönderilme umutları tükenenler kaçmak için bekliyorlar. Ege Denizi’nden, Meriç’ten Yunanistan’a…
Yasal olarak çalışamayacaklarını bile bile iş için sokaklarda bekliyorlar… İş bulabilenler emek sömürüsünün bir dişlisi oluyorlar. Günde 1 Avro’ya dericilerde, 5 TL’ye inşaatlarda çalışıyorlar.
İzmir (Basmane) bu uzun bekleyişte önemli bir durak.
İçişleri Bakanlığı’nın belirlediği 33 uydu kent var Türkiye’de. Kayseri, Konya, Van, Niğde, Eskişehir… İzmir bunlardan biri değil. Bu nedenle başvurusunu İzmir’de yapmış olanlar, yaklaşık 7-8 ay sonra bu uydu kentlere gönderiliyorlar.
Bu 7-8 ayda genellikle Basmane’de, geceliği 5-10 TL olan otellerde kalıyorlar. Çocuğu olanlar için durum daha da zor. Gıda, temizlik; bunların yetersizliğinden kaynaklanan sağlık sorunları… Bakım ve tedavi imkânları yok. Nasıl ulaşabilecekleri konusunda bir fikirleri de yok. Eğitim alabilmek ise neredeyse bir lüks.
‘Yük paylaşımı’ yerine ‘Onur paylaşımı’: Mültecilerle Dayanışma Derneği
Mültecilerle Dayanışma Derneği (MÜLTECİ-DER) 2008 yılında İzmir’deki göçmen, sığınmacı (ve sığınma başvurusu sahibi) ve mültecilere sosyal ve hukuki destek vermek üzere kurulmuş bir dernek. Kemeraltı’nda yer alıyor.
Dernek ofisine gelenler, İzmir’de ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri kurum ve kuruluşlara yönlendiriliyorlar. Yalnız bu noktada bir problem var: İzmir’de yardım alınabilecek kurum ve kuruluşların sayısı oldukça sınırlı. Bu nedenle Mülteci-Der’in hukuki destek faaliyetleri ön plana çıkıyor. Hem sürece dâhil olmamış ve iltica başvurusunda bulunmak isteyenler dernek aracılığıyla iltica prosedürü hakkında bilgi sahibi oluyorlar; hem de gözetim altında tutulan ve sığınma prosedürüne erişim zorluğu çeken kişilere dernek telefonla hukuki destek veriyor.
Dernek üyeleri, tüm bunları uluslararası mülteci terminolojisinin de bir deyimi olan ‘yük paylaşımı’ yerine, insanlık ailesi adına bir ‘onur paylaşımı’ olarak görüyor.
Mülteci-Der ayrıca savunuculuk ve lobi çalışmaları; farkındalık ve toplumda bu konudaki bilinci yükseltmek üzere çalışmalar yapıyor. Üniversite topluluklarıyla iletişime geçiyor, bahar şenliklerinde ve çeşitli toplantılarda gençlerle buluşuyor.
Derneğin kapısı bilgi almak, gönüllü veya üye olmak isteyen herkese açık; maddi- manevi her türlü desteğe de tabii. Herkesin bir gün mülteci olabileceğini göz önünde bulundurarak mülteci olmadan mülteciliği anlayabilmek ve paylaşmak isteyenlere duyurulur…