Kadın Ve Erkeğin Rol Dağılımı

Hayatta aldığımız birçok rol var. Anne, baba, çocuk, çalışan, patron, arkadaş, kadın, erkek, komşu gibi… Gündelik hayatta içinde bulunduğumuz sosyal ortamlara göre rolden role geçebiliriz. Evde anne rolü, iş yerinde patron rolü, mağazada müşteri rolü gibi. Kadın ve erkek rollerine baktığımızda, erkek evin maddi ihtiyaçlarını, kadın da evin temizliği, çocukların bakım ihtiyaçlarını karşılardı. Fakat kadınların mücadelesiyle, bu rol dağılımı değişmeye başladı. Kadınlar da iş hayatına atıldı ve kendi ayakları üzerinde durmaya başladı. Böylece kadınların hayatta aldıkları roller artmış, rol repertuarı genişlemiş oldu.

Kadınların iş hayatına atılmaları elbette kolay olmamıştır. Çünkü kadın olduğu için hakettiğinden daha az maaş alması veya hakettiği halde terfi imkanı sunulmaması gibi zorluklarla karşılaşmıştır. Kadınların bu konudaki mücadeleleri süregelmektedir. Bu konuda katedilen yol tatmin edicilikten uzaktır. Aynı zamanda kadının iş hayatına atılması, evdeki sorumluluklarında değişiklikler yaratması beklenirken maalesef realite bunu göstermemektedir.

Evli çiftlere baktığımızda evin içindeki rol dağılımında yemekten sorumlu olan, evin temizliğini yapan, çocuk hastalandığında bakım veren genellikle kadın oluyor. Erkeğe kalan rol, sadece evin bütçesine katkıda bulunmak. Kadın da evin bütçesine katkıda bulunurken bir yandan da aile hayatının sorumluluklarından mesul tutuluyor. Böylece rol dağılımında adaletsizlik boy gösteriyor. Ataerkil toplumun sunduğu ezberlenmiş ve erkeğin konforunu koruyan rol dağılımında kadının üzerine daha çok yük biniyor. İş hayatında cinsiyeti yüzünden zorlanan kadın, geçmişten beri üzerine yapışmış rollerini de devam ettirmek zorunda bırakılıyor. Kadın sürecin sonunda yetersizlik duyguları hissediyor. “Eve yetişemiyorum.”, “iyi bir anne değilim” gibi kendine yönelik eleştirilerde bulunuyor. Buradaki yetersizlik kadına mı ait erkeğe mi? Kendi ayakları üzerinde dururken kadını kıskacı altına alan bir sistem doğdu. Kadının yetersiz değil, erkeğin yetersiz kaldığının farkına varılması ve ev içindeki rollerde değişim sürecinin başlatılması gerekmektedir. Hayatı paylaşmak dediğimiz unsurun realiteye dönüşmesi artık kaçınılmaz gözükmektedir.



Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın