Geçtiğimiz Hafta Ortadoğu Basınında Türkiye ve Türkler(1-8 Eylül)

İSRAİL

Haaretz : Türkiye, İsrail ile yıpranmış bağlarını kestikten sonra Mısır ile askeri pakt imzalayacak.

07/07/2011

Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Mısır ile askeri ve ekonomik ittifak (orjinal metinde «alliance” kullanılmış. Anlaşmanın içeriği böyle «güçlü” bir sözcük için yeterli mi bilmiyorum) anlaşması imzalayacak. 15 yıl aradan sonra ilk kez bu düzeyde gerçekleştirilecek ziyarette önümüzdeki Pazartesi anlaşma imzalanacak.

Anlaşma İsrail’e karşı intikam niyetiyle yapılmıyor. Erdoğan’ın niyeti Türkiye’nin etkisini on yıllardır görülmeyen bölgelere genişletmek.

Önceki başkan Hüsnü Mübarek’in yönetimindeki Mısır Türkiye’nin görüşme tekliflerini reddediyordu. Mübarek, Erdoğan’ı Mısır ve Suudi Arabistan’ın etki bölgesine burnunu sokan biri olarak görüyordu. Ancak yeni Mısır Türkiye ile ekonomik ve stratejik bağlar kurmakiçin istekli görünüyor.

Üç gün boyunca İsrail’e yönelik yaptırımlar konusunu gündemde tutmasından sonra Erdoğan, konumuna açıklık getirdi: Erdoğan, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin temelinde Erdoğan ile Netanyahu’nun kişisel meseleleri değil, Türkiye’nin ulusal çıkarlarının olduğuna inanıyor.

Erdoğan, Salı günü gazetecilere Türkiye’nin İsrail ile askeri ve ticari anlaşmalarını askıya aldığını açıklayarak, bugüne kadar iç kamuoyundan edindiği siyasi kârı hasat etti. Açıkladığı yaptırımlar arasında Türk savaş gemilerinin Akdeniz’de daha fazla görüleceği de vardı.

«İsrail’i özür dilemeye zorlamak için şu ana kadar atılan adımları plan B olarak adlandırırsak, bir plan C de olacak.” diyen Erdoğan, «İsrail kendisini ilgilendiren BM kararlarına yaramaz çocuklar gibi davranarak cevap verdi. Bu tutumunu sürdürüp yaptırımlardan kaçabileceğini sanıyor” diye sözlerine devam etti.

Bir Türk işadamının özel ticari ilişkilerini yasal bir yaptırıma maruz kalmamak için sona erdirmeleri gerekip gerekmediğini sorması üzerine, Erdoğan’ın ofisinden yapılan açıklamada, yıllık 3 milyar doları bulan özel ticari ilişkilerin söz konusu yaptırımlar içinde yer almadığı, askeri anlaşmaların olduğu söylendi.

Türkiye’yi yaptırım uygulamaya iten güç, Onun İsrail’in raporun basına sızdırılmasından sorumlu olduğuna inanması. Türk kaynaklar İsrail’in raporun açıklanmasının ertelenmesini isterken birden u dönüşü yaptığı konusunda ısrarlı.

«Biz raporun bir kaç hafta ertelenmesi konusunda hemfikirdik, ancak Netanyahu 6 ay ertelenmesini istiyordu.” diye açıklama yapan üst düzey bir Türk yetkili «Raporun yapısı ile ilgili konuları tartışabilir hatta bir anlaşmaya bile varabilirdik ama raporun sızdırılması bütün prensibleri alt üst etti.” dedi.

Bu güç gösteri Erdoğan’ın Adelet ve Kalkınma Partisi tarafından destkelenirken bazı AKP’li milletvekiller Erdoğan’ın attığı bazı adımlardan şüphe duyuyorlar.

İsminin açıklanmasını istemeyen parti üyesi bir milletvekili «Başbakan bazen içgüdüsel olarak hareket ediyor sonra da yaptığı şeyi tamir etmeye çalışıyor. Ama İsrail’in özür dilemesi ve tazminat ödemesi konusundaki kamuoyu desteği ile İsrail’in diplomatik uygulamalarına yönelik eleştirileri birbirinden ayırt etmek zorundasınız.

Mavi Marmara olayı ile ilgili uluslararası araştırma yapılmasını isteyen, delege gönderen bizlerdik. Şimdi de bu araştırmanın sonuçlarıyla yüzleşmeliyiz. Rapor İsrail’e özür dilemesini söylemiyor. Bunun yerine sadece pişmanlık belirtmesini tavsiye ediyor. Yani İsrail ile konuyu tartışıp kabul edilebilir bir «söylemi” bulmak için çalışmalıyız.” dedi.

Türk basını da Erdoğan’ın İsrail’e yönelik eylemleri konusunda bölünmüş durumda: «Kazanmamız gereken bir savaş mı var?” diye soran önde gelen gazetecilerden Murat Yetkin, «Bu sorunun yanıtı basit; hayır böyle bir savaş yok!” diye cevap veriyor.

Turkish Daily News’ın eski editörü Yusuf Kanlı, «Türk hükümeti Ortadoğu’daki durumlara daha az duygusal ve daha az dinsel yaklaşsaydı bugün bu duruma düşmezdi” diyor.

Buna karşılık, Ankara’dan Prof. Aysan Dey, İsrail’in karşısında 1990’larda kamuoyunun gerçekten ne istediğini küçümseyerek Türk hükümeti ve ordusu ile ilişkiler kurabildiği Türkiye olmadığını, «yeni Türkiye” olduğu gerçeğini anlaması gerektiğini söyledi.

Son zamanlarda «yeni” Türkiye’nin dış politikası Suriye’nın Türkiye’nin önerilerini reddetmesi ve İran’ın Türkiye’nin Suriye’ye dönük tutumunu eleştirmesiyle yara aldı. Türkiye şu anda yeniden dirilen Mısır, Tunus, Libya gibi Arap ülkelerine ve doğmaya çalışan Filistin’e çekici gelecek yeni bir strateji üzerine dış politikasını tekrar oluşturmaya çalışıyor.

IRAK

Kuwaittimes «Türkiye ve İran Harekatları Irak Kürdistan’ını Test Ediyor

30/08/2011

BAMARNE: Amerikan kuvvetleri Irak’ı terk ediyor olabilir ancak Irak’ın Kürt bölgesinde başka bir NATO gücü Irak’ın Kürt bölgesindeki ıssız dağlar boyunca uzanan ileri karakollarını elinde tutuyor ve ayrılıkçı terörstleri savaş uçaklarıyla bombalayarak, «kaslarını açıyor”., Kürt ayrılıkçıların bölgeden Türkiye’ye saldırılar düzenlemesi sebebiyle 1990’larda Irak devletinin rızası alınarak kurulan ileri karakollarda Türkiye 1300 asker bulunduruyor.

Türkiye yıllardır PKK kamplarına harekatlar düzenliyor ancak son hava saldırıları ve İran’ın topçu saldırıları Irak’ın 2011’de Amerikan kuvvetlerinin bölgeyi terk ettiğinde komşularının petrol bakımından zengin bölgeleri etki altına almak için rekabete girmelerinden endişe etmesine neden oluyor. Erbil ve Ankara arasındaki ilişkiler Türk hava saldırısı sırasında geçtiğimiz hafta yedi kişilik bir ailenin ölmesi sonucunda yıpranmış durumda. Iraklı yetkililere göre Bağdat Türk ileri karakollarının kapatılmasını talep etmesi için teşvik ediliyor.

Irak Dışişleri Bakanı Hoshiyar Zebari’, sınır boyunca PKK ile ilgisi olmayan yerlerin ağır bir biçimde bombalandığını gördüğünü dolayısıyla bu saldırıların 2011 sonrası ile ilgili bir şey olabileceği sonucuna varılabileceğini söyledi. Irak’ın bir çok bölümü hala kargaşa içindeyken Kürt bölgesinin durağan ve dengeli bir yapıya sahip olmasına yardımı dokunan Türk yatırımları karşısında Kürt bölgesi liderlerinin Ankara ve Tahran’dan gelen müdahaleleri bastırmaları hassas bir iş.

Betondan duvarlarla çevrili içinde tank, zırhlı taşıyıcı ve kamyon benzeri araçların bulunduğu, Bermane gibi ileri karakollarda toplam 1300 Türk askeri bulunuyor. Askerler buralardaki kulelerden vadileri gözlemliyorlar. Sheladeze’de bir Türk ileri karakolunun yakınında, Kürt tüccarların meyve fiyatları üzerine pazarlık yaptığı kasabaya giden bir yolu yukarıdan gözlemleyen bir Türk tankı duruyor. Bu kasabada yaşayan yerel hükümette işçi olarak çalışan Abdullah Ganju, kimsenin bu askerlerin orada durup duramayacağını kendilerine sormadığını, bu durumun birinin nefret ettiği birinin evinde kalıp ona saldırmasına benzediğini söylüyor.

Uzun süredir NATO üyesi olan müslüman Türkiye, Ortadoğu’da işadamlarının yatırım şanslarını kovaladığı yükselen diplomatik ve siyasi bir güç. «Ama Türkiye’nin Irak’a düzenlediği bu harekatlar Türkiye’nin iddialı politikaları sebebiyle rahatsızlık duyan Arap devletlerinin güvenini tekrar kazanmasını zora sokuyor.” diyor İstanbul merkezli analist Gareth Jenkins. Türkiye Irak’taki sivil ölümleri ile ilgili resmi bir açıklama yapmazken, Türk diplomatik kaynakları bunların teröristlerin propagandası olduğunu söylüyor. Ankara düzenlenen hava harekatlarında 100 civarında teröristin öldürüldüğünü söylerken, PKK bu iddiayı yalanlıyor ve çok az militanının öldüğünü söylüyor.

27 yıldır ayrılıkçı amaçla Türkiye’ye karşı mücadele yürüten PKK’nın geçtiğimiz yaz 40 Türk askerini şehit etmesinden sonra Türkiye misilleme olarak Irak’ın Kürt bölgesine hava saldırıları düzenlemişti. Ama zaten Irak’ın Kürt bölgesi 1. Körfez Savaşı’ndan sonra yarı özerk bir duruma sahip .İspanyol ve İngiliz petrol şirketleri 45 milyar varil rezerve sahip olabilecek bölgeyle anlaşmalar imzalarken Türk yatırımcılar Erbil’deki otel ve alışveriş merkezlerine yatırım yapmışlardı.

Erbil Valisi Nawzad Hadi, bölgesinin Türkiye ile olan ilişkileri sonucunda gözle görülür bir gelişme ve ilerleme katettiğini belirtirken, hakikate bakmalıyız. Saddam Hüseyin’in ABD işgaliyle yönetimden uzaklaştırılmasından sekiz yıl sonra Irak hala inatçı El Kaide bağlantılı sünni ve şii direnişçilerle uğraşıyor. Şiddet azaldı ancak hergün bir bombalama veya suikast gerçekleştiriliyor. Amerika ve Irak’lı yetkililer belli sayıda Amerikan askerinin eğitim amaçlı kalıp kalmamasını tartışıyor ama çekilme planı 2011’de güvenlik anlaşması sona ereceğinden planlandığı gibi devam ediyor, dedi.

Irak Kürt bölgesi yönetiminde olan PUK ve KDP Tahran ve Ankara ile diplomatik ilişkiler geliştirirken PKK Suriye tarafından açık bir biçimde desteklenmişti. Kürt ve Araplar arasındaki toprak ve petrol gelirleri ihtilafarı sebebiyle Erbil ile Irak merkezi yönetiminin ilişkileri sık sık geriliyor. Geçtiğimiz Mart Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Irak’’ın petrol zenginliğini paylaşması sonucu ekonomik bir patlama yaşayan Kürt Bölgesini ziyaret ederek bölgeyi ziyaret eden ilk Türk lider oldu. Batılı bir diplomat, Iraklı Kürtler Türkiye ile iyi bir işbirliğine sahip. Burada PKK’dan daha büyük bir ödül söz konusu bu da iyi oynanan hassas denge, dedi.

Sınır olayları, artık ABD, Türk ve Iraklı yetkililerin Erbil’deki işbirliği ofisi ile daha kolay çözümlenebilir. Ama Suriye’de Esad’a karşı gerçekleştirilen ayaklanma sebebiyle kapalı olan Irak- Suriye sınırı’nın Kürt bölgesindeki kesimi korumasız ve Bağdat Suriye’deki militanların PKK’ya ait bölgeleri ve sığınakları kullanarak Irak’a girmesinden endişe ediyor. Iraklı bir güvenlik kaynağının söylediğine göre, Kürt yetkililer PKK’yı Kandil’de kontrol edemediklerini kabul ediyor ve komşularının bu sorunu barındırdıkları Kürt azınlıklarla müzakere ederek çözmeliler diyor.

Sınırda yaşayan öncelikle İran topçusundan şimdi de Türk hava saldırılarından kaçan kürtler için Ankara’nın PKK ile mücadelesini bombalar değil müzakere sona erdirecek. Türkiye’nin politikaları çelişkili görünüyor. Önce büyük yatırımlar yapıyorlar sonra bu yerleşimleri bombalıyorlar diyor, yedi sivilin öldüğü bölgeye yakın olan Rania’da bulunan yerer Kürt yetkili Abu Baker Wasi.

Bunları da sevebilirsiniz