Geçtiğimiz Hafta Ortadoğu Basınında Türkiye ve Türkler (14 – 19 Haziran)

Al Jazeera «Erdoğan’a açık çek ama O bunu kullanabilecek mi?


Erdoğan’ın iyi niyeti, hoşgörüsü ve kapsayılıcılığını somut politikalara dönüştürüp dönüştüremeyeceğini göreceğiz.


Bir ayı aşkın süredir yürütülen yoğun kampanyadan sonra, Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ne büyük bir zafer vererek kararını verdi.

Abartısız iki seçmenden biri oyunu Başbakan’ın partisine vererek ardarda 3. kez seçilen partinin oyunu arttırdı. Bu yönetimde olanların yıpranmaktan kaçınamadığı demokratik toplumlar içinde dikkat çekici bir zafer.

Birkaç nedenden ötürü bu seçim sonuçları olağan olmaktansa kritik. Kısacası, Pazar günü yapılan seçimler Türk siyaset tarihinde yapılmış en önemli seçimlerden biri.

Birincisi, Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi, lider değişikliğine gitti. Yeni lider Kemal Kılıçdaroğlu, gayretli bir tutum sergileyerek partiyi devletçi, gelenekçi laik bir partiden Batı Avrupa geleneğinde olduğu gibi daha pragmatik bir sosyal demokrat partiye dönüştürmeye çalıştı.

Kılıçdaroğlu, partiye yeni kişiler getirdi ve aile sigortası gibi yeni kampanya vaatleri üreten bir araştırma takımı kurdu.

Kılıçdaroğlu ilçe merkezlerinde bile mitingler düzenleyerek seleflerinin göstermediği bir çaba gösterdi. Seçimler bu değişimlerin CHP’nin düşüşünü tersine çevirip çeviremeyeceğini denemek için bir şans oldu.

Dahası, güvenilir bir muhalefetin olmayışı, Türk demokrasisinin zayıf noktasıydı. Biri buna bir alternatif sunabilirdi. İşte seçimler Türk demokrasisinin bu kusuruna çare olunup olunmadığının belirtsi olacaktı.

İkincisi, bütün partiler, seçmenler yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu konusunda hemfikir görünüyor. Yeni anayasanın içeriği doğal olarak seçimlerin sonucunda ortaya çıkan sandalye dağılımından etkilenecek.

Mevcut Türk anayasası kendi reformu için iki yöntem sunuyor; üçte ikilik çoğunlukla(367 oy) doğrudan değiştrmek beşte ikilik çoğunlukla (330 oy) değişikliklerin yapılarak halka sunulması.

Erdoğan daha önce mevcut sistemin başkanlık sistemine dönüştürülmesinden yana olan düşüncesini açıklamıştı. Bu yüzden, eğer partisi 330’dan fazla sandalye kazanmış olsaydı, sistemi başkanlık sistemine göre yeniden şekillendirmesi beklenebilirdi.


Kürt Sorunu

Üçüncüsü, kürt Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Türkiye’nin kürt nüfusun yoğun olduğu, MHP ve CHP’nin önemli bir varlık gösteremediği Güneydoğu bölgesinde, yönetim ve eğitim sisteminde kürt kimliğinin tanınmasını talep ediyordu.

Sonuç olarak, Erdoğan’ın AKP’si BDP’nin tek etkili rakibiydi. BDP’nin etnisiteye dayalı açıklamalarına ortak tarih, ortak din ve ortak kültür argümanlarıyla karşılık verdi.

İlk başta, çok da başarılı olmayan PKK’ya Türkiye-Irak sınırında güçle karşılık vermeyi erteleyen ve kamuoyu tarafından uygun bulunan bir «Kürt Açılımı” başlattı.

Sonrasında, Erdoğan’ın «kürt sorunu temel olarak çözülmüştür” sözleriyle Hükümet etnik iddialara karşı tutumunu sertleştirdi.

Seçim sonuçları, hükümet partisi AKP’nin yaklaşımının mı seçmenin isteklerine hizmet ettiği veya BDP’nin mi bölge nüfusunun tercihlerini yansıttığını, gösterecekti.

Son olarak, MHP’nin meclise girmek için gerekli olan %10’luk barajı geçemeyebileceği gibi endişeler vardı. Böyle bir durumda, sadece meclisteki sandalye dağılımı AKP ve CHP’nin gereğinden fazla temsiliyle halkın tercihlerinden önemli ölçüde sapmış olmayacaktı ayrıca meclisi BDP’nin aşırı isteklerine karşı koyma gücünden yoksun bırakacaktı.

Seçim yarışının ortasında, MHP lider kadrosundaki bazı kişilerin uygunsuz görüntülerinin internette yayınlamsı neticesinde bu kişilerin hem partiden hem de adaylıktan çekilmeleriyle sarsılmıştı. Kamuoyunun nasıl tepki vereceğini kestirmek zordu, ilk yorumlar bu durumun AKP’nin oylarına olumsuz bir biçimde yansıyacağı şeklindeydi.


AKP’nin Büyük Üstünlüğü

Bir çok kişinin değişken siyasi hava ve anketlere olan güvensizlik sebebiyle şüpheyle yaklaştığı seçim öncesi anket sonuçları seçim sonrasında doğrulanmış oldu.

AKP önceki seçimlerden de yüksek oranda oy alarak büyük bir üstünlük sağladı ancak oy dağılımlarındaki değişiklik sebebiyle iktidar partisi önceki seçimlere göre daha az sandalye kazandı.

Peki sonuçlar neyi gösteriyor? Öncelikle, diğer seçimlerin aksine küçük partilerin aldığı oy oranının toplamı yüzde 4’ü geçmiyor. Hepsi eski siyasetin artıkları ve artık varlık gösteremiyorlar. Onların varlıkları anketlerde de görünmüyordu ki zaten seçmenlerin isteklerini daha iyi yansıtan bir sandalye dağılımı ortaya çıktı.

Önceki seçimlerde %10 barajını gecemeyen partilerin aldığı oylar daha yüksekti bu yüzden de %10’u geçen partiler hakettiklerinden daha fazla sandalyeye sahip olmuşlardı.

CHP merkezin solundaki, MHP sağdaki yerini pekiştirirken, eskiye nazaran daha az milletvekili tarafından temsil ediliyor olsa da AKP, merkezin sağındaki yerini güçlendirmişe benziyor. BDP’yi bulunduğu yer bakımından nitelendirmek zor olsa da sola, sağdan daha yakın görünüyor. Türk siyasetinin bu dört partinin oluşturduğu çerçeve içinde cereyan edeceğini söyleyebiliriz.

CHP ve MHP’nin değişmesine yol açan sosyo-ekonomik ve siyasal ortam devam edeceğe benziyor.

Daha önce eğer partisi gerçek bir gelişme göstermezse istifa edeceğini açıklayan Kılıçdaroğlu, partisinin oylarını üç buçuk milyon arttırdığını ve meclisteki sandalye sayısını arttıran tek parti olduklarını söyledi. Bu sonuç Kılıçdaroğluna parti politikasında ve partide değişiklikler yapmasına ve partideki yerini güçlendirmesine olanak sağlayacak.

MHP yönetimi ise, meclisteki temsil gücünü arttırmadığından parti içi muhalefetle mücadeleye girecek gibi. Ancak, partinin baraj altında kalacağı korkularından sonra elde edilen başarının bir zafer olarak sunulmasının karşısında partinin bir kaç sandalye kaybetmesi engel teşkil etmeyebilir.


Açık Çek

İktidar partisinin elde ettiği açık zafer partiye büyük bir güç veriyor hatta bir çok alanda yeni politikalar uygulamak için bir açık çek olarak da düşünülebilir.

Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra Ankara’daki parti genel merkezi önünde toplanan kalabalığa yaptığı konuşmada Erdoğan, Türk dış polikasında son yıllarda edinilen bölgesel etkinliğin korunacağı ve yeni meclisin yeni anayasayı hazırlama görevine bağlı kalacağı konularına vurgu yaptı.

Yeni anayasanın oluşturulması sürecinin sadece muhalefet partilerinin değil, sivil toplum örgütlerinin katılımının da sağlanacağı «dahil” edeceği bir süreç olacağı konusunda söz verdi. Erdoğan ayrıca, farklı yaşam tarzlarına ve Türk toplumunun doğasını oluşturan farklı etnik yapılara hoşgörülü yaklaşılacağını söyledi.

Bu sözlerin iyi niyet sözleri olarak mı kalacağı ya da somut politikalara dönüştürüleceği hala belirsiz. Daha önceki tecrübeler ilk olasılığı işaret ediyor.

Birkaç hafta içinde, Erdoğan bakanlar kurulunu sunacak. Sonrasında meclis hükümet programını tartışıp güven oyu verecek ve yaz tatiline girecek.

Ekim ayında seçim sonrası politikalar açığa çıkmaya başlayacak. Yeni anayasa ve kürt talepleri kaçınılmaz bir şekilde tartışmaların odağı olacak.

Geçici bir süreliğine, seçimler rahatlama yarattı. Uzun vadede bir belirsizlik hakim.

________________________________________________________________________

Orijinal metin: http://english.aljazeera.net/indepth/opinion/2011/06/201161485910986235.html


Suudi Arabistan

Arabnews.com, «Ardarda üçüncü kez seçimleri kazandıktan sonra beklendiği gibi Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Hükümeti yeni hükümeti oluşturmak için resmi olarak istifa etti.”

14 Haziran 2011 Salı

Pazar günkü seçimlerde, 550 sandalyeli mecliste diğer partilerin desteği olmadan yeni bir anayasa oluşturmak için gerekli olan 330 sandalyeye ulaşamayan Erdoğan’ın partisi %49,9 oyla 326 sandalye kazandı.

Türk yasalarına göre Edoğan yeni meclisten güven oyu alması gereken yeni hükümeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 45 gün içinde sunmalı.

İkinci on yılına girerken Erdoğan’ın karşı karşıya olduğu sorunlar, içte ateşi alınması gereken bir ekonomiden, yeni anayasa yazılmasına, kürt sorununun çözülmesine dışta karışıklık içindeki komşu Suriye’den AB ile kesilmiş tam üyelik müzakerelerine kadar uzanıyor.

Erdoğan’ın söylediğine göre yeni hükümet 20 bakan ve 4 başbakan yardımcısından oluşacak.

Türk gazetelerinin söylediğine göre Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın Başbakan yardımcısı yapılması beklenirken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in pozisyonunu koruması bekleniyor.

«Pazar” yeni hükümetin cari işlemler açığına ve yüksek enflasyona sebep veren ekonomik büyümeyi kontrol altında tutmak için sıkı mali politikaları içeren güçlü önlemler alacağını umuyor.

AB üyeliği için Başmüzakereci olan Egemen Bağış’ın yeni AB Bakanı olması beklenirken Türkiye’nin iddialı dış politikasının mimarı olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yerini koruması bekleniyor.

2002’de AKP, başa geldiğinden beri, güçlü bir ekonomik büyüme sağlarken askerin siyasetteki etkisini azalttı.

Erdoğan, 1980’de askeri yönetim tarafından yazılan anayasanın yeniden yazılması konusunda uzlaşma arayacağını söyledi.

Erdoğan’ın Türkiye’yi başkanlık sistemine götürerek kendini başkan yapmayı hedeflediği yönünde söylentiler de var. Parti kuralları Erdoğan’ın dördüncü kez başbakan olmasına izin vermiyor.



İsrail

Haaretz, «Erdoğan’ın Partisi Üçüncü Kez Seçimleri Kazandı”

12 Haziran 2011 Pazar

İktidardaki Akp %50,2 Oyla Seçimleri Kazandı Ancak Planlanan Yeni Anayasayı Referanduma Götürmek İçin Gerekli Olan Sandalyeyi Elde Edemedi.

Türkiye devlet televizyonunun bildirdiğine göre Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki partisi üçüncü kez genel seçimleri kazandı.

Televizyonun web-sitesinde manşetten bildirildiğine göre Türkiye AKP ile devam etmeye karar verdi.

Devlet televizyonunun söylediğine göre sayılan oyların %50’sini iktidar partisi aldı. Ana muhalefet partisi oyların %26’sını alırken bir diğer muhalefet partisi %13 oy aldı.

Müslüman demokrat ve Avrupa Birliği üyeliğine aday bir ülke olan Türkiye, 2002’de Erdoğan’ın partisi AKP iktidara geldiğinden beri dünya sahnesinde ekonomik etkin bir güç ve etkili bir oyuncu haline geldi.

AKP, neredeyse 30 yıl önce askeri yönetim tarafından yazılmış olan anayasayı değiştirmek için diğer partilerle uzlaşma araması gerekecek.

Resmi olmayan sonuçlar göre Erdoğan’ın partisi oyların %50’si kadarını alarak 550 üyeli mecliste anayasayı referanduma götürmek için gerekli olan 330’un altında kalarak 327 sandalye kazandı.

Sonuçlardaki bu durum AKP’nin üçüncü kez seçimleri kazanarak dört yıl daha tek başına iktidar olmasındaki güzelliği bir nebze azaltsa da analistler bu durumun Türkiye’deki ekomoni ve demokrasi için iyi olacağını düşünüyorlar.

Londrada’ki Eurasia Grup risk danışmanı Wolfango Piccoli’nin dediğine göre, bu seçim sonucundaki AKP’nin tek başına iktidar olmasının ama 330 ve üzeri sandalye sayısının altında kalmasının «pazar” için iyi senaryo.

«330 sandalyenin altında kalması AKP’yi istenen değişimleri yapmak için diğer muhalefetlerle görüşmne yapmaya zorlayacak böylelikle güçlü kuyuplaşma tehlikesi sınırlandırılabilecek.”

CNN Türk’ün bildiriğine göre partilerin meclise girmesi için gerekli olan %10 barajını geçen milliyetçi parti MHP %13,2 oy alırken merkez-sol parti CHP %25,8 oy aldı.

Seçim gününde, AKP’nin üstünlüğünü reddederek BDP tarafından desteklenen bağımsız adayların güçlü olduğu, huzursuz kürt bölgelerinde de önemli bir olumsuz durum rapor edilmedi.

Güneydoğu şehri Diyarbakır’ın olası milletvekili Şerafettin Elçi Reuters’e yaptığı açıklamada, İnsanlarımız kürt sorununun barışçı ve demokratik yollardan çözülmesini istiyor, biz de bunun için çalışacağız. Yeni anaysasa da kürtlerin isteklerini karşılamak için mücadele edeceğiz, dedi.

«Bu büyük bir başarı. Türkiye’nin geleceği için Başbakan’ın kürt sorununun çözümüne yönelik güçlü bir umut sinyali vereceğini umuyoruz”

Erdoğan’ın başarısı ekonomide büyük bir patlamaya, yıllardır süren karmakarışık koalisyonlara, askeri darbelere ve başarısız uluslararası ekonomik kurtarma hareketlerine son vermesine dayanıyor.

Pazar günkü seçimler üzerine yapılan yorumlarda Erdoğan’ın muhtemel başarısı sonrasına duyulan tek şüphe, yeni anayasanın amacıydı.

Erdoğan’ın Türkiye’nin sistemini kendisinin başkan olacağı başkanlık sistemine dönüştüreceği konusunda bir spekülasyon var.

Yasaklı İslamcı hareketlerden evrilen Erdoğan’ın Partisi yeni rotanın Türkiye’yi Avrupa Birliği standartlarına daha da yaklaştıracak daha demokratik ve çoğulcu ilkeler olduğunu söylüyor.

Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da Arap Baharı’nı yaşayan demokrasi destekçilerine Türkiye ve AKP model olarak gösteriliyor.

Yabancı yatırımcılar AKP’yi «en pazar dostu” parti olarak görürken, Erdoğan’ın eleştirileri otorite yanlısı bir çizgisi olduğunu gösteriyor.

Rakipleri, devlet ajansları tarafından kullanılan ortalığa yayılmış kasetlere, hükümeti eleştiren gazetecilerin tutuklanmasına, adam kayırmaya ve zengin ve fakir arasındaki büyüyen uçuruma dikkat çekiyorlar.

Analistler yeni hükümeti ciddi ekonomik mücadelerle karşılaşacağı konusunda uyarıyor. Mevcut cari işlemler açığı çok büyük, mali politikanın sıkıştırılarak piyasanın ateşinin düşürülmesi gerekiyor, yaş ortalaması 28 olan bir ülke için genç işsizlik oranı yüksek.


NOT: Yarın başka bir ülkeden başka bir seçim haberiyle görüşmek üzere.


İsrail

Jpost, «Yunanistan’ın Yeni «Lobicisi” Netanyahu

2 Haziran 2011 Perşembe

Türkiye ile olan ilişkiler kötüye giderken Başbakan’ın Yunanistan ekonomisi için yaptığı lobi çalışmaları İsrail Yunan ilişkilerinde yaşanan bahar havasını gösteriyor.

Yeni milyar dolarlık ekonomik yardım planının AB ve IMF tarafından onaylanmasını uman Yunanistan kendine yeni bir taraftar buldu; Başbakan Benjamin Netanhayu.

Yunanistan’a yapılacak ekonomik yardımın konu edindiği diplomatik toplantıda Netanyahu, Yunanistan’ı destekleyen bir konuşma yaptı. Ayrıca Netanyahu’nun ofisinin verdiği bilgiye göre ülkeyi ziyaret eden Fransız Dışişleri Bakanı Alain Juppe ile yaptığı görüşmede Netanyahu, AB ülkelerinden Yunanistan’ın ihtiyaç duyduğu kurtarma planı için yardımcı olmalarını istedi.

Yunan Başbakanı Papendreou ile düzenli olarak görüşün ve yakın bir ilişki kurmuş olan Netanyahu, Yunanistan’ın krizi idare şeklinden övgüyle bahsetti.

Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamaya göre Netanyahu, Yunan halkının mevcut ekonomik krizden çıkarak tekrar müreffeh bir toplum olacağına inandığını belirtti. İsrail’i ziyaret eden ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Mark Kirk ile yaptığı görüşmede de benzer görüşlerini dile getiren Netanyahu, İsrail’in dostlarıyla olan yakın ticari ilişkilerinin sağladığı saygınlıktan da yararlanarak Yunanistan’ın çabalarına destek istedi.

İsrail-Yunan ilişkilerinde yaşanan «patlamanın” manifestosu gibi olan Başbakan’ın Yunan taraftarı çalışmaları tam da Türk-İsrail ilişkilerindeki kötüleşmeye denk geldi.

Geçtiğimiz yaz, 18 yıl aradan sonra İsrail’i ziyaret eden Yunan Başbakanı olan Papendreou, Yunanistan’ın İsrail Politikasında kayda değer bir ilerleme olmasını sağlamış, ziyaretten 3 hafta sonra gerçekleştirdiği iadei ziyaret ile Netanyahu Yunanistan’ı ziyaret eden ilk İsrailli başbakan olmuştu.

Türkiye ile ilişkilerindeki kötü gidişin sonucu olarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ilişkilerini geliştiren İsrail, Yunanistan ve Güney Rum Kesimi’nin limanlarından bu ayın sonunda Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkacak olan yardım gemilerini engellemeyi istiyor.

İsrail

Jpost, «İsrail Seçimlerde Malzeme Olmamak İçin Ankara’nın Atıp Tutmalarını Görmezden geliyor

3 Haziran 2011 Cuma

Türkiye’deki Haziran Genel Seçiminde istismar edilmemek için, Kudüs, Davutoğlulu’nun İsrail karşıtı söylemlerini duymazdan geliyor.

Jeruselam Post’un öğrendiğine göre, hükümet Davutoğlu’nun İsrail karşıtı söylemlerine sağır rolünü oynuyor böylece seçimlerde bir malzeme olarak kullanılmaktan korunmuş oluyor.

Birkaç gündür seçim bölgesi Konya’da seçim kampanyası yürüten Davutoğlu, bir çok konuşmasında İsrail’e sataşıyor. Örneğin Hürriyet’e verdiği bir mülakat ve Radikal Dailiy’e yaptığı açıklamalarda İsrail’in kendini uluslararası hukukun üzerinde ayrıcalıklara sahip bir ülke olarak görmeye devam ettiği sürece Orta Doğu’da barış olamayacağını, her devlet gibi uluslararası hukuku kabul etmeye ihtiyacı olduğunu belirtti.

Davutoğlu’na göre Mavi Marmara gemisine yapılan baskınla insanlık suçu işleyen İsrail’den bunun hesabı hala sorulmadı. İsrail bu konuda uyarılmalı.

İsrail’in Gazze’deki askeri faaliyetlerini Libya Lideri Kaddafi’nin Libya’daki faaliyetleriyle karşılaştıran Davutoğlu, «İsrail Gazze’de sivilleri öldürdü, öldürüyor. Libya Kaddafi’nin kendi ülkesi. Öldürmek meşru gözterilemez tabiki ancak İsrail başka bir ülke topraklarında, Filistin’de öldürüyor. Liabya’da olanlar ise Kaddafi’nin kendi ülkesinde olanlar. Durumun mantığı bu iken İsrail’e herhangi bir yaptırım uygulandı mı?” dedi.

İsrail’deki değerlendirmeler, bu süreçte Türkiye’de İsrail ile ilgili söylenen herşeyin, İslami kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi’nin zaferiyle sonuçlanması beklenen seçimler ışığında yorumlanması yönünde.

Bu değerlendirmelere göre, şu an Türkiye’de İsrail ile ilgili söylenen sözler iç siyasete yönelik tasarruflar ve bu sözleri söyleyenler seçimlerde bu yoldan yarar sağlamayı umuyor.

Bu arada İsrail perde arkasından uluslararası kamuoyunu bu ay sonunda yola çıkması planlanan yardım konvoyunun gereksiz bir provokasyon olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyor.

İsrailli yetkilier, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un yardım konvoyuna karşı yaptığı konuşmanın Gazze’ye gidecek konvoya limanlarını açmaması konusunda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkelere gerekçe yaratması konusunda önemli olduğunu söylüyorlar.

Ban Ki-moon’un ofisinin bildirdiğine göre Ban Ki-moon Cuma günü Akdeniz ülkelerinin hükümetlerine mektup göndererek potansiyel çatışma ve şiddeti kışkırtabilecek konvoylara karşı etkilerini kullanmalarını, Gazze’ye gönderilecek insani yardımların meşru güzergahlar kullanılarak yapılmasını istedi.

Bazı devletlerin dışişleri bakanları ve liderleri halklarının konvoya katılmaktan kaçınmalarını içeren görüşlerini belirttiler.

Örneğin Cumartesi günü Kanada Dışişleri bakanı John Braid, yaptığı açıklamada Gazzeye yardımda bulunmak isteyenlerin meşru ve İsrail’in kabul ettiği kanalları kullanmaları gerektiğini söyledi. İsrail tarafından onaylanmamış yardım gönderme hareketlerinin provokatif ve Gazze halkına yardım ulaştırmaktan uzak olduğunu belirten Braid, Kanada’nın İsrail’in meşru güvenlik endişelerini ve İsrail halkını Hamas ve benzeri terörist grupların saldırılarından ve silah kaçakçılığından koruma hakkını tanıdıklarını söyledi.

Bu ve benzeri değerlendirmeler Kudüs tarafından konvoyun meşruluğunu azaltıcı etmenler olarak görülürken ileride Gazze’ye ulaşmaya çalışacak benzeri konvoylara yapılacak müdahaleleri meşru kılması bakımından da önem arz ediyor.

İsrail’in diplomatik çabasının büyük kısmı eğer ileride böyle bir konvoyu durdurmak için İsrail müdahalede bulunmak zorunda kalırsa bunun uluslararası kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılması için.

İsrail Gazze’ye deniz ablukası uygulamaya devam edeceğini açıkça belirtiyor.

Bu arada , organizatörlerin yardım konvoyu için 1500 insanın ve 13-14 geminin hazır olduğunu iddia etmelerine rağmen, İsrail makamları olayın abartıldığı gibi olmadığını, organizatörlerin gemileri satın alacak parayı zor topladıklarını ve gemileri sigortalayacak şirket bulamadığını belirtti.

İsrail

Jpost, «Anket Erdoğan’a olan desteğin düştüğünü gösteriyor”

31 Mayıs 2011 Salı

Salı günü sonuçları açıklanan ankete göre 12 Haziran seçimlerinde ardarda üçüncü kez iktidar olmayı hedefleyen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oyu 2007 yılına göre bir düşüş gösteriyor.

DORInsight isimli araştırma şirketi tarafından gerçekleştirilen ankete göre Erdoğan’a verilen destek %39.

Bu sonuçlar, Erdoğan’a olan desteği %45-50 arasında gösteren tanınmış Türk şirketlerinin ortaya koyduğu sonuçlardan çok farklı.

Sosyal olarak tutucu, ekonoımik olarak liberal bir parti olan Adalet ve Kalkınma Partisi, gücünü siyasi istikrarı sağlarken ekonomiyi iyi yönetmesinden alıyor.

Jpost, «Türkiye İlk çeyrekte ihracatımızda üçüncü sırada”

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Türkiye’ye yapılan ihracat ABD ve Hollanda’dan sonra gelerek ilk çeyrekte 500 milyon dolara ulaştı.

İsrail ve Türkiye’nin arasındaki gergin siyasi ilişkilere rağmen, İsrail İhracat ve Uluslararası İşbirliği Enstitüsü’nün Pazartesi günü açıkladığına göre geçen yılın aynı dönemine göre Türkiye’ye gerçekleştirilen ihracat %73 artışla 500 milyon Dolara ulaşarak (elmas ihracatı hariç) Türkiye’yi 9. sıradan 3. sıraya taşıdı. Türkiye’ye olan ihracat diğer ülkelere olan ihracat artışından daha fazla arttı. İhracat Enstitüsü’nün verilerine göre en çok artış %57 ile 260 milyon Dolara ulaşan kimyasal ve rafine edilmiş petrol ürünlerinde oldu.

3 milyar Dolara ulaşan ihracatla ABD hala birinci sırada yer alıyor. Geçen yıla göre % 12 artışla 433 milyon dolara ulaşan ihracatla Çin 5. sırada gelirken İsrail’in Asya’daki en büyük pazarı oldu. Hindistan’a olan ihracat %6’lık düşüşle 336 milyon dolarda kalırken bu rakam Hindistan’ı 8. sıraya yerleştirdi. Bu düşüş özellikle ağır sanayi ürünlerinde görüldü. Bir uçuş sistemleri anlaşmasından İsrail’in kaybı 100 milyon dolar oldu.

İsrail ihracatının ilk 10’u şöyle; ABD, Hollanda, Türkiye, Almaya, Çin, İtalya, İngiltere, Hindistan, Fransa ve Kanada.

Jpost, «Türkiye yeni yardım konvoyuna İsrail’in müdahale etmekten kaçınacağına inanıyor”

29 Mayıs 2011 Pazartesi

İsrail Radyosu’nun Pazar günü , Türk Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail’in geçen seneki Mavi Marmara olayından ders alarak yeni konvoya müdahele etmeyeceğine inandığını bildirdi.

Ayrıca televizyonda Davutoğlu ile gerçekleştirilen mülakatta, Beşir Esad’ın gerekli ekonomik reformları yaparak ülkedeki düzeni tekrar sağlayabileceğine inandığını söyledi.

Jpost, «Suriye’nin sürgündeki muhalifleri Türkiye’de bir araya gelmeyi planlıyor”

26 Mayıs 2011 Pazartesi

Organizatörlerin Perşembe günü söylediğine göre, Suriye’nin sürgündeki muhalifleri anavatanlarındaki isyana destek olmak ve neredeyse 50 yılı aşkındır iktidarı elinde tutan Baas yönetimine son vermek için gelecek hafta Türkiye’de bir araya gelecekler.

Ayrıca isyancıların temsilcileri 1 Haziranda başlayıp 3 gün sürecek olan Antalya’daki bir konferansa da katılacaklar.

Telefonla ulaştığımız toplantının sekreteryalarından Khalaf Ali Khalaf, amaçlarının ülkelerle tek tek konuşup isyana desteklerini istemektense bir toplantı ile demokratik çabayı koordine etmek olduğunu söyledi.

Konferansta Suriye üzerindeki Uluslararası baskıyı arttırmak için temsilciler seçeceklerini söyleyen Khalaf Ali Khalaf, ama bunun Libya’da Muammer Kaddafiye karşı mücadele eden isyancıların oluşturduğu gibi bir geçiş yönetimi olmayacağını belirtti.

Bunları da sevebilirsiniz