yaşam devingenliğinden notlar

düşsüzlüğe çare aranıyor…


yaralı kuşun kanatlarından indim sana,

burada sessizlik kımıldamaz.

neydik biz,

dokundukça zedelenen buz gibi zemin katları.

yitik yarınla sevişme seansında

acıya kenetlendi.

otuz derecede.

iki kapı iki yüz cinayet yeri

yüzlerini dolaplara kilitlemişler

haykırırlardı topluca,

bir ceset kendi filmini izlerken

kimindi,

kimin değildi.

süzülürdü gölgeleri perdeden

ben bunların hiçbirisiyim,

sabahı ederdik konuştukça

çaylarımızın tadını çoktan unutmuştuk.

gece sürer uzar büyür

ve düşlerimiz camlara şunları yazardı;

yüreğimi yeni aldım

bayramlık çocuğum

yatırın sırtüstü onu,

oksijen verin,

memeden kestiler

bıçak altında düş görmeye zorladılar.

iki kapı açılır

konuşurlar,

karanfil yürekleri avuçlarımda.

gözlerinin deseninde intihar görünür.

düşsüzlüğüne çareyim ben,

gülerdim sevişmelere değmeden çoğu

bıçağımı karanfil suyuna bandırdım

cinayet yerinde,

denizde parmak izi aradım.

yani

suçlu mu,

yine de boştu.

sonuç,

yalnızlığını baştacı edenlere

kokusu kalırdı

karanfilin sevişmenin bıçağın

kupkuru bulutların.

siz hiç böyle sevdiniz mi,

şiirde yolunu kaybettin

kaç kapılıydı şiir,

ya ben

sizler

onlar

geceyi tutsak ettim kendime…

Bunları da sevebilirsiniz