Geçtiğimiz Ay Ortadoğu Basınında Türkiye ve Türkler

Irak

Al-Bab (Ermeni Haber Ağı/Groong) «Türkiye Irak´ın siyasetinde ve ekonomisinde önemli bir rol oynamaya devam ediyor.”, 4 Ocak 2011

Yetkililer, Türkiye´nin son Irak seçimlerinin sonucunu etkilemeye çalışmadaki istekliliğinin, Türkiye´nin Irak siyasetinde ve ekonomisinde önemli bir rol üstlenmeye devam edeceğinin bir delili olduğunu açıkladılar.
Irak ilişkileri konusunda uzman olan bir diplomatın Hürriyet Daily News´e yaptığı açıklamada Irak´ın Türkiye´ye sırtını dönmeye gücünün yetmeyeceğini söyledi.
2010 Mart ayındaki seçimleri takiben Nuri-el Maliki´nin kurmuş olduğu Kürt ve Şii koalisyonunu bir Sünni hükümetiyle değiştirmeye yönelik Türkiye´nin gösterdiği çaba, Ankara´nın bir komşu ülkenin içişlerine benzeri görülmemiş bir müdahalesiydi.
Wikileaks belgelerine de yansıyan Ankara´nın memnuniyetsizliği, Maliki´nin «Tek Adam” yönetimine olan meylinden kaynaklanmaktaydı. Türkiye bu yüzden hükümet kurma çalışmalarında Sünni kökenli Ayad Allawi´yi desteklemiş, Türk Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu bir televizyon yayınında, Maliki´nin kontrolden çıktığını söylemişti.
Ancak, Yetkililer, Irak seçimlerine olan bu ilgisi sebebiyle Türkiye´nin herhangi bir olumsuz sonuçla karşılaşmayacağını söylüyorlar.
Bir diplomatın Hürriyet´e yaptığı açıklamaya göre sorun Maliki´nin kendisinden değil, başbakanlığın üzerine almış olduğu olağanüstü güçlerden ve bu güçlerin herhangi bir kimseyi diktatörlüğe götürebilecek olmasından kaynaklanıyor.
Türkiye´nin yakın gelecekteki Irak siyaseti Maliki´nin dengeli ve işlevsel bir yönetim yürütebilme kabiliyetine bağlı olacak. Ankara merkezli Orta Doğu Stratejik Araştırma Merkezi’nden Orta Doğu konularında bir uzman olan Bilgay Duman´a göre, «Maliki´nin işi çok zor. Keza hükümeti kurmak için tüm unsurlarla arayı bulmaya çalışması herkesi mutsuz etmiş durumda.”
Irak´ta Nüfus sayımının bu sene yapılmasının beklenmesi, ayrıca önemli bir Türkmen nüfusunun yaşadığı Kerkük konusu, Türk devletinin dikkatle takip edeceği iki önemli konu durumunda.
Demokratik Kürdistan Partisi Başkanı Mesud Barzani´nin, Kerkük´ün Irak Kürdistan´ın bir parçası olarak kalacağını söylediği son açıklamaya rağmen, Türk gözlemciler, Kürt grupların Türkmenlerle bir anlaşmaya varılmadan sorunda bir çözüme varılamayacağını anlamış olduklarından eminler. Kerkük´te şiddet olaylarının bir olasılık olmasına rağmen, Arap nüfusun da yaşadığı şehirde peşmerge gücünün varlığı, tarafların kendilerine hakim olma güçlerinin geçmişten daha fazla olduğunu gösteriyor.
Bir Türk yetkilinin söylediğine göre, bu sorunda taraf olanlar, diğer tarafa kendi çözümünü zorla kabul ettiremeyeceğinin farkında.

«Irak ekonomisindeki el”

Irak´taki siyasi durumu yakından izleyen Türkiye, Irak ekonomisinde geçen yılı seçimler sebebiyle kayıp yıl diye adlandırırken 2011 yılında ülkenin güneyinde ekonomik olarak önemli bir yer edinmeyi ümit ediyor. 2003 yılındaki 900 milyon dolarlık ihracatı, 2009 yılındaki 6 milyar dolarlık ihracatı ile karşılaştırıldığında son yıllarda Türkiye´nin Irak´la ekonomik ilişkisinde bir patlama olmuşa benziyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu´nun bu ay içinde iki ülkeden düzinelerce bakanı bir araya getiren Yüksek Seviyede Stratejik İşbirliği Konseyi´ni yeniden canlandırmak amacıyla Irak´ı ziyaretleri bekleniyor.
Türkiye ayrıca Irak´ta bu sene açılacak olan ihaleleri kazanmayı umuyor. Özellikle enerji alanına göz dikmiş durumda. Henüz petrol arama ve ihracatıyla ilgili yasaların çıkarılmaması Merkezi Bağdat yönetimini ve Kuzeydeki yöresel Kürt yönetimini üçüncü ülkelerle işbirliği yapmaktan alıkoymuş gibi görünmüyor. Bir Türk yetkili, kamu ve özel teşebbüslerin enerji alanında etkinliklerini bu sene arttıracağını umduğunu söylüyor.

«Seçimlere Müdahale Etmek”

Davutoğlu, Irak´ı Kırgızistan, Bosna Hersek ve Lübnan´la beraber iç siyasi dengelerinin Türkiye için çok önemli olduğu dört ülkeden biri olarak adlandırıyor.
Bu ülkelerdeki kırılgan siyasi yapılardan en çok etkilenenin kendileri olduğunu söyleyen dışişleri bakanı «Biz Irak´taki hükümeti kimin kurması gerektiğini söylemiyoruz, bizim tüm söylediğimiz Al-Iraqqiya bloğunun bulunmadığı bir hükümetin kurulmaması. Biz Sünnilerin ve Şiilerin olduğu tüm yapıları destekliyoruz.” dedi. Davutoğlu partilerin kendilerini, Sünni veya Şii olarak nitelendirmemeleri gerektiğini söyleyerek, bu yüzden Maliki´nin Şii lider Moqteda Al-Sadr ile kurmuş olduğu koalisyona « Hukuk koalisyonu hükümeti” adını verdiğini ekledi.
Kıdemli bir dışişleri yetkilisi Daily News´e, durumun Türkiye´nin Irak´ın içişlerine müdahalesi olarak nitelendirilmeyeceğini, ABD´nin Irak´a müdahalesiyle Pandora´nın kutusunun açıldığını, Sünni grupların hükümetin bir parçası olmak istemediklerini, bunun bir hata olduğunu kendilerine söylediklerini, Şiileri de 2005 seçimlerine girmesi için Türkiye´nin ikna etmiş olduğunu söyledi.
Sözlerine devam eden yetkili ”İran´ın desteklediği Şii gruplara karşı Sünnileri destekliyormuşuz gibi bir algı yaratmış olabiliriz ancak biz bir grubu diğerinden ayırt etmedik. Biz tüm gruplarla iletişim içinde olduk. Biz Sünnileri cesaretlendirdik, çünkü Irak tüm unsurları içine alan bir hükümete ihtiyaç duyuyor. Irak yönetimindeki tüm dengesizlikleri gidermeye çalıştık.” dedi.
Türkiye, Maliki ya da Talabani´nin değiştirilmesi konusunda başarısız olmasına rağmen, Allawi´yi en azından hükümette bulunması konusunda ikna etmeye çalıştı.
Son Irak hükümetinin yapısına katkı sağladıklarını söyleyen Davutoğlu, Irak´ta görüştüğü tüm grupların Türkiye´nin Al-Iraqqiya nezdindeki çabalarının hükümetin kurulmasına yardımcı olduğunu, Türkiye´nin 2007 yılından beri politikaları gereği Irak konusuna ağırlık verdiğini, Irak´taki tüm süreçlerde etkili bir rol üstleneceğine inandığını söyledi.

İsrail

Debka File (Terranet) «İsrail´in Akdeniz´de doğal gaz bulmasından sonra Beyrut´un deniz sınırını yeniden ayarlamasını BM şiddetle reddetti.” 5 Ocak 2011

On yıl içinde bulunan gaz kaynaklarından en büyüğü olarak tanımlanan İsrail´in Akdeniz´de Leviathan´daki keşfinin ardından Lübnan´ın BM´ye yaptığı deniz sınırının yeniden ayarlanması isteği reddedildi. BM sözcüsü Martin Nesirisky UNIFIL´in görevinin deniz sınırını çizmek olmadığını açıklarken, Güney Kıbrıs bu değişiklik isteğine, 1250 mil karelik İsrail sularında, İsrailli ortağı Derek Enerji şirketiyle Leviathan projesinde, gaz aramak için Texas merkezli ABD şirketi Noble enerji firmasına lisans verilmiş olduğunu duyurarak cevap verdi.
Leviathan´da İsrail´in Hafia limanının 80 mil açığında tahminen 16 trilyon küp doğal gaz bulunduğu iddia ediliyor.
x x x x x x x x x x x x x
Türkiye, Lübnan ve Suriye, İsrail ve Güney Kıbrıs´ın Yunan desteğiyle imzaladıkları antlaşmayı, kendilerine ait olan deniz sahasındaki bugüne kadar bulunmamış doğal kaynakları çalma maksadı taşıyan bir fesat girişimi olarak adlandırarak durumla mücadele ediyor.
Debka´nın Orta Doğu kaynaklarının raporuna göre, büyüyen anlaşmazlığa Mısır, Filistin ve KKTC yetkilileri de dâhil olabilir. Bu da yarım düzine Doğu Akdeniz Ulusunu anlaşmazlığa düşürebilir.
Uzmanlara göre, söz konusu ülkeler Akdeniz yatağının altında yaklaşık olarak 122 trilyon küp doğalgazın bulunduğu, işlenmemiş bir gölün kenarında oturuyorlar. Aynı bölgede bilinmeyen miktarda petrol de bulunabilir.
4 Ocak Salı günü Lübnan Dışişleri Bakanı Ali Shami´nin BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon´dan Lübnan´da konuşlu barış gücüne Lübnan-Kuzey Filistin karasularını ihlal eden İsrail´i durdurması için emir vermesini istemesi üzerine, topu Lübnan´a geri atmakta hiç vakit kaybetmeyen BM genel sekreteri, birkaç saat içinde verdiği cevapta, UNIFIL´in 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararı ile kıyıları izlemekle görevlendirildiğini, bu kararın deniz sınırını çizmeyi içermediğini, Lübnan ve BM´nin farklı konulardan bahsettiğini, bir tarafın kıyı sularından, diğer tarafın tartışmalı sınırlardan bahsettiğini söyledi.
Aynı gün Güney Kıbrıs Enerji Kurumu yöneticisi Solon Kassinis, 2011´in ikinci yarısında denizde petrol ve gaz aranması için başka bir lisansın daha verileceğini ve güney kıyısı 13 enerji bloğuna ayrılan adada, Noble Enerji şirketinin ilk keşfin yapıldığı kuyuda, kendi bloğunda çalışmalara Ekim 2011 ile Ekim 2013 arasında devam etmek zorunda olduğunu açıkladı.
x x x x x x x x x x x x x
Güney Kıbrıs ile İsrail arasında Akdeniz´deki kaynakları arama konusunda Yunanistan tarafından güçlü bir şekilde desteklenen işbirliği daha da güçleniyor ve farklı stratejik alanlara kayarak, İsrail ve Yunanistan arasında yeni yeni yeşeren bağları tamamlıyor.
Geçen ay Türkiye İsrail ve Güney Kıbrıs arasındaki deniz sınırı uzlaşmasını etnik olarak ikiye bölünmüş adada bulunan Türklerin haklarını göz ardı ettiği için hükümsüz olarak nitelendirmişti. Türkiye´nin hala adada 25.000 askeri, ayrıca hava gücü ve donanması da bulunuyor.
Mısır Dışişleri Bakanı Hassan Zaki, İsrail ve Güney Kıbrıs´ın anlaşmayı kabul ettikleri sınırların Mısır´ın sınırını etkileyip etkilemediği konusunda uzmanlarının teknik ve yasal çalışmalar yürüttüğünü duyurdu.
Ankara´nın karşı çıkmaları ve Kahire´den yükselen soru işaretleri, bu tartışmalar daha üst seviyelere ulaşmadan, yoğun kaynakların bulunduğu bölgeye ilk gelenlerin kendileri olduğu iddiasını kabul ettirmek için İsrail ve Güney Kıbrıs´a ek güç verecek.

Bunları da sevebilirsiniz