Geçtiğimiz Ay Ortadoğu Basininda Türkiye Ve Türkler*

Aralık ayında Orta Doğu basınınında, Mavi Marmara baskınından sonra, Türkiye ile İsrail arasında oluşan gerginlik ve bu gerginliğin giderilmeye çalışılmasıyla ilgili haberler önemli ölçüde yer buldu.

Irak


IMRA (AFP’den), «Türkiye ve İsrail Bağları Onarmaya Çalışıyor”, 6 Aralık 2010.
Bir Türk dışişleri yetkilisi, 5 Aralık’ta üst düzey bir Türk diplomat ile İsrailli bir yetkilinin Cenevre´de bir araya geldiğini, Türkiye ile derinleşen krizin çözüm yollarını görüştüklerini belirtti. Türk yetkili görüşmede Türk tarafını dışişleri müsteşarı Feridun Sinirlioğlu´nun temsil ettiğini, İsrail´i temsil eden yetkilinin adını veremeyeceğini belirtti. İki ülke arasındaki ilişkiler 31 Mayıs´ta İsrail güçlerinin abluka altında olan Gazze´ye yardım götüren gemideki 9 Türk´ü öldürmesiyle derin bir krize girmişti. İsrail´den Haaretz gazetesi, 5 Aralık’taki haberinde Başbakan Benjamin Netanyahu´nun BM´nin Mavi Marmara baskınını inceleyen komitesinde İsraili temsil eden Yosef Ciechanover´I, Genova´ya bir Türk diplomatla görüşmeye gönderdiğini belirtti.
Aswal-al Iraq, «Musul Türk Konsolosluğu Talafer’de Üniversite Kurmayı Düşünüyor”, 6 Aralık 2010.
Musul Konsolosu Ahmet Yıldız´ın Aswat-al Iraq´a verdiği mülakatta, ‘Telafer´i ziyaret sebebinin Türk desteğiyle kurulacak bir üniversite için yapılması gerekenleri görüşmek olduğu bu sebeple yerel yetkililerle görüştüğünü, bunun büyük bir proje olduğunu ve iyi hazırlanılması gerektiğin’ söyledi. Konsolos Musul´un 60 km batısında, Bağdat´ın 405 km kuzeyinde olan Telafer´i Pazartesi günü ziyaret etti.

İran


Irannews, «Türkiye Hizbullah´ı STL´ye Karşı Savunuyor”, 6 Aralık 2010.
Recep Tayyip Erdoğan Lübnan´ın Al-safir gazetesine verdiği demeçte, ‘Hiç kimsenin Hizbullah´ın Refik Hariri suikastıyla suçlayamayacağını’ belirtti. Erdoğan´ın açıklaması Hariri suikastını inceleyen ABD destekli Özel Lübnan Mahkemesinin (STL) iddianamesinde Hizbullah üyelerinin işaret edilmesinin ardından geldi. Özel Lübnan Mahkemesi (STL) Hariri´nin Şubat 2005´te bombalı saldırıda öldürülmesinden sonra kuruldu. Mahkemenin araştırmanın sonuçlarını bu yılsonunda açıklaması bekleniyor. Erdoğan, ‘Hizbullah´ın Hariri´yi Lübnan savunmasının ruhu ve şehit olarak tanımladığını belirterek, böyle bir bağlantıyı kimse hayal edemez’ dedi. Ayrıca geçtiğimiz hafta Lübnan Başbakanı Saad Hariri de Hizbullah´ın kendi babasının ölümünde payı olabileceğini reddetti. Pazar günü, Hizbullah´ın Genel Sekreteri Seyid Hasan Nasrallah ÖLM´yi (STL) , tanıkların kimliklerini gizleyerek, hatalı yöntemler kullanarak, gıyabında kararlara vararak İsrail´in suikasttaki rolünü gizlemekle suçladı. Nasrallah, ‘Hiçbir uluslararası mahkemenin gıyabında kararlara varamayacağını, jürinin önüne şüphelilerin getirilmeden yargıya varamayacağını’ belirtti. Nasrallah, ‘Tanıkların kimliklerinin gizli tutularak, şüphelilerin kimler tarafından neyle suçlandıklarını asla bilemeyeceklerini, tanıklara ‘Beni nerede gördün?’ gibi sorular sormayacaklarını belirtti. Nasrallah, ‘Temmuz ayında bazı disiplinsiz Hizbullah üyelerinin ÖLM (STL) tarafından suçlanacağının bilgisinin de kendisine ulaştığını’ sözlerine ekledi.


Suudi Arabistan


Elias Harfoush, «İtfaiyeci Erdoğan”, Daralhayat, 7 Aralık 2010.
İsrail ve O´nun Arap olan ya da olmayan rakipleri arasında insani yardım girişimleri çok azdır. Taraflar arasında girişimler genelde kanlı sonuçları olan çatışmalardır ki özellikle İsrail tarafından birçok katliam ve saldırı meydana getirilmiştir. İşte bu durum içinde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan´ın İsrail´in Hayfa yakınlarında Carmel Dağı’nda meydana gelen ve 40 kişinin ölümüne yol açan yangına iki adet yangın söndürme uçağı göndermiş olması oldukça dikkat çekici bir girişimdir. Girişime ayrı bir anlam katan ise Gazze´ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail´in yaptığı saldırı da 9 kişinin ölmesiyle Türk-İsrail ilişkilerinin kopma noktasına gelmesinin ardından yapılmış olması. Durumdaki kinaye ise Netanyahu hükümetini insani yardım taşıyan savunmasız bir konvoya saldırmakla ve insani hislerden uzak olmakla suçlayan demeçlerden sonra böyle insani bir girişimin yapılmış olmasıdır. Peki, bu Türk girişimi Erdoğan´ın İsrail´e bir insanlık dersi mi yoksa Mavi Marmara baskınının kurbanlarının zararlarının telafisi için istenen tazminatın ve özür isteğinin ardından Erdoğan bu yolu bir şans olarak görüp iki ülkenin ilişkilerini onarmaya mı çalıştı? Erdoğan kesinlikle iyi bir hesaplama yaparak, Netanyahu´nun Carmel Dağı’nda yanan Yahudiler için böyle bir sempatiyi beklemediği anda yardımda bulundu. Sonuçta iki lider arasında gerçekleşen telefon konuşmasında Netanyahu girişimi buzların erimesine bir işaret olarak algıladığını belirterek belki Türklerin öne sürdüğü şartların aşılarak, ilişkilerin geliştirilebileceğine ve yeni bir sayfaya geçilebileceğini söyledi.
Bu girişimiyle Erdoğan bir kez daha delil isteyenlere uydu kanallarını doldurup Siyonizm hareketine ve sömürgeci ajanlara karşı felaket sözü veren radikal bir İslamcı değil aksine «pragmatist” bir İslamcı olduğunu ispatladı. Çok açık bir şekilde Erdoğan´ın ne yaptığını Hamas’tan İsmail Haniyah´ın Carmel yangınına yaptığı yoruma bakarak anlayabilirler. Haniyah, Yangını Allah´ın İsrail´i yaptıklarının sonucunda cezalandırdığı bir yangın olarak nitelendirdi. Bu fetvayı verenin Erdoğan´ın bir müttefiki olduğunu düşünürsek ve Erdoğan´ın müttefikinin aksine bu «Allah´ın cezalandırmasından” İsraillileri korumak için yaptığı yardımı düşünürsek ne demeye çalıştığımı çok iyi anlayacaksınız. Dahası Haniyah bu cezalandırma sonucunda oluşan kuru havanın Gazze şeridi de dahil tüm bölgeyi nasıl etkilediğini ve bunun sonucunda çıktığı yağmur duasını nasıl açıklayabilir.
Kesinlikle Erdoğan´ın attığı adım, Erdoğan’la aynı tarafta olduğuna inanan Arap direnişinin önerebileceğinden farklıdır. Böyle insani bir girişimi Hizbullah’tan ya da Ahmedinejad´tan bekleyebilir miyiz? Hamas’ı hiç saymıyorum bile. Tüm bu olanlardan çıkarılacak ders, Erdoğan politika yapıyor, O´nun müttefiki olduğuna inanan Arap liderleri ise sadece konuşuyor. Erdoğan komşularla «Sıfır Sorun” politikasıyla karşısına çıkan şansları değerlendiriyor, Arap liderler ise davalarına yararı bulunabilecek tüm şansları boşa harcıyorlar. Erdoğan kazanmaya çalışıyor, diğerleri ise kaybediyor.

İsrail

Jeruselam Post (Reuters’ten), «İsrail Tazminat Yoluyla Af Yolunu Arıyor”, 9 Aralık 2010.
Yetkililer, İsrail´in Mavi Marmara baskınında hayatlarını kaybeden Türklerin ailelerine tazminat ödenmesi karşılığında Ankara´nın İsrail donanmasının kanunlar karşısında zarar görmemesi konusunda yardımcı olmasını önerdiğini aktardı.
Öneri geçtiğimiz hafta Cenova´da ortaya atıldı ancak ilişkilerin tekrar iyileştirilmesi yollarını da içeren öneri Türkiye´nin İsrail´den Mayıs ayında ölen 9 Türk eylemci için özür istemesi sebebiyle Türk tarafını tatmin etmedi.
Uzlaşma toplantılarına katılan İsrail Başbakanı Benjmin Netanyahu´nun hem dış işleri bakanı hem de koalisyon ortağı Avigidor Lieberman, özür dilemeyi içeren herhangi bir anlaşmaya karşı çıkıyor.
Bir İsrailli yetkili, zararların tazmini konusunda yasal olarak ne yapılması gerektiğini sorarak bir tazminat önerisinde bulunduklarını ve hem Türk büyükelçinin İsrail´e dönmesini hem de Ankara´ya bir elçi atamak için Türkiye´den izin vermesini istediklerini söyledi.
Ama şu an hala büyük engeller var
İsrailli diplomatların söylediğine göre, öneri taslağı İsrailli askerler tarafından bir seyahet gemisinden yardım gemisine dönüştürülen Mavi Marmara´da vurularak öldürülen Türklerin ailelerine 100,000 Dolar tazminatı ve İsrail´in saldırıdan duyduğu «pişmanlığı” açıklamasını içeriyor.
Çarşamba günü, Netanyahu´nun danışmanı Ron Dermer, Türklerle her iki tarafında uzlaşarak kabul edebilecekeri bir anlaşma üzerinde çalıştıklarını ve böylece Türkiye ile ilişkilerinin eski seyrine girerek uluslararası ajandadan Mavi Marmara olayını kaldırılacağını söyledi.
Dermer ‘Unutmamalıyız ki, Birleşmiş Milletler´de bizim personelimizin tutuklanmasını isteyen güçler var. Başbakan için önemli olan askerlerimizi ve komandolarımızı korumaktır. Bunu her tartışmada, her toplantıda dile getirdiğimiz gibi o kuvvetler meşru müdafa haklarını kullandılar. Bu sorgulanamaz’ dedi.

Jerusalem Post, «Netanyahu Tazminat Vererek Türkiye’den Özür Dilemeyi Reddediyor”, 13 Aralık 2010.
Başbakan Benjamin Netanyahu Pazar günkü Likud parti toplantısında Mavi Marmara olayından sonra olası diplomatik çözümler için Türkiye ile yürütülen görüşmeler konusunda bilgi verdi.
Sorulan sorulara cevap veren Netanyahu, basında sözü edilen ailelere ödenecek tazminat ve Türkiye´den özür dilenmesi konusunun doğru olup olmadığı sorusuna, bu söylentilerin doğruluğunu reddederek cevap verdi. Ayrıca Netanyahu, Türkiye ile olan ilişkilerin önemli olduğunu ekleyerek, Türkiye ile ile yürütülen görüşmelerin amacının herhangi bir İsrail askerinin yargılanmasını önlemek olduğunu belirtti.
Türkiye´de yayın yapan Zaman gazetesinin haberine göre,İsrailli askeri yetkililer Gazze´ye uygulanan deniz kuşatmasını aşmaya çalışırken hayatlarını kaybeden Türklerin yakınlarına tazminat ödenmesine karşı değiller. Haberin devamında, İsrail´in önerdiği tazminat bedelinin Mavi Marmara´da ölen kişi başına 100,000 dolar olduğu ama bu önerinin Perşembe günü Türk Dışişleri Bakanı tarafından reddedildiği de söyleniyor.
Türkiye´nin Carmel yangınlarıyla mücadelede İsrail´e yardım için 2 uçak göndermesinden sonra, Cenova´da mevcut kriz durumunu sona erdirmek amacıyla geçen hafta Pazar ve Pazartesi günleri Türk ve İsrailli yetkililer arasında görüşmeler yapıldı.
Türkler Mavi Marmara olayının mağdurlarına tazminat ödenmesi ve İsrail´in özür dilemesi konusundaki isteklerini sürdürüyorlar, ayrıca Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ilişkilerin normale dönmesi için İsrail´in gazze ablukasını kaldırması gerektiğini söylüyor.”

Tani Goldstein, «Türkiye ile Ticaret Hacmi % 30 Arttı”, Ynetnews, 18 Aralık 2010.
Sanayi, Ticaret ve Emek Bakanlığı’ndan ve İsrail´in Ankara´daki ticari ateşesinden alınan çıplak verilere göre, 2009´a kıyasla 2010 yılında Türkiye ile olan ticaret % 30 arttı. Ticaretteki bu artış, iki ülke arasında Mayıs ayında İsaril´in Türk gemisine gerçekleştirdiği kanlı baskından sonra meydana çıkan siyasi sorunlara rağmen gerçekleşti. Merkez istatistik bürosundan alınan verilere göre, İsrail´in Türkiye´ye ihracatı ve Türkiye´nin İsrail´den ithalatı geçen yıla göre % 30 arttı. Artış genel olarak kimyasal maddelerin, tarım ürünlerinin ve rafine edilmiş petrol ürünlerinin ithalatında görüldü. İki ülke arasındaki siyasi olayların ticarete kötü etkisi olmadığını söyleyen, Ankara´daki ticari ateşe Doron Avarahami, birçok İsrailli iş adamının iş ile siyaseti karıştırmayarak işlerine devam ettiğini ekledi.

*Dağarcık Türkiye yazarlarından Sayın Göksel Erdoğan, bu aydan başlayarak siz okurlarımıza, internet ortamında yayımlanan Ortadoğulu gazete ve dergilerde, Türkiye ve Türkler hakkında yazılmış bazı haberlerin çeviri metinlerini içeren, «Geçtiğimiz Ay Ortadoğu Basınında Türkiye ve Türkler” başlıklı bir dosya hazırlayacaktır. Bu dosyanın, parçası olduğumuz Ortadoğu’daki ülkelerin bize bakışına ışık tutacağı düşüncesindeyiz (Genel Yayın Yönetmenleri).

Bunları da sevebilirsiniz